Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP Lideri Kılıçdaroğlu dün, hazırlanan yeni şarkısıyla birlikte referandum propagandasının ilk adımını Amasya’dan attı.

        Zaten hedeflenen de referanduma 1 ay kala sahaların ısınacağını düşünerek bu yönde hareket etmekti.

        Şurası net ki, CHP ilk kez bir sandık sürecinde genel merkez uğraşısına gerek duymadan konsolide oldu.

        Hatta kendisi açısından yıllardır öteki olmuşlar da saflarına katıldı, birlikte olmasa da aynı hedef için mücadeleye başladı.

        Daha önemlisi, onlar da CHP’nin koyduğu propaganda modeli üzerinden yürümeye başladı.

        Bir-iki küçük yol kazası bir kenara bırakılırsa, geçmişte yaşananlar gibi büyük bir yol kazasıyla da karşılaşılmadı.

        Bundan sonra da bu zeminde ilerlenecek gibi görünüyor.

        Hollanda ile yaşanılan kriz sürecini CHP’nin oturttuğu zemin de bunun en iyi örneği.

        KRİZİN GETİRİSİ

        Öncelikle şunu görmek gerekir ki, AK Parti Hollanda krizi zeminini iyi yakaladı.

        Getirisi de oldu, “Batı’dan yeni yeni haçlı seferine karşı Müslüman direnişini başlatma” zemini üzerinde sörfe başladı.

        Bu da AK Parti’ye puan getirdi.

        Ancak unutulmamalı ki sandığa 1 ay var ve krizin aynı seviyede tutularak sürdürülmesi olanaksız.

        Diplomatik krizleri yönetmek de iç muhalefet çekişmesinden katbekat zordur.

        Ayrıca iç muhalefetle yaratılan krizin zararı yoktur, daha da önemlisi seçmen mükafatıyla sonuçlanır.

        Ama dış muhalefetin kriz bedelini seçmen ödemek zorunda kalır veya “Ceremesini çekerim” korkusuyla sandığa gitmekten kaçınır.

        Çünkü kendisinin veya bir yakınının “gurbet elde” başına bir iş gelmesinden, çifte vatandaşlık nedeniyle bulunduğu ülkeden atılmaktan, işyerinde başına bir iş gelmesinden veya olumsuz bir durumla karşılaşmaktan korkar.

        Sandıktan uzaklaşır.

        CHP’NİN YOLU

        CHP de bunu görmüş olacak ki görüntüsü Hollanda’nın yaptığına karşı duran ancak alt yazısı ile de olayı sorgulatan bir düzleme girdi.

        Bunun ilk adımını da dün Kılıçdaroğlu Amasya’da attı, konunun milli bir mesele olmasına, ortak duruş gerektirdiğine vurgu yaptı.

        Ancak ardından da şunu sordu:

        “Hollanda’da büyükelçimiz neredeydi? Niye büyükelçi konuşmaz...”

        CHP Milletvekili Sencer Ayata da dün Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanı olan Büyükelçi Sadık Arslan’ın neden Lahey’de olmadığını sorguladı.

        “Bakanlar devletin uçağı ve otomobiliyle devlet işine giderken değil, parti propagandasına giderken bizim de onurumuzu kıran kriz çıktı” dedi.

        Ayata, Hollanda’nın Bakan Kaya’yı geri göndermesini kabul edemeyeceklerini, onur kırıcı olduğunu da kayda geçirdi.

        Görünen o ki Hollanda konusu dün yapılan seçimlerin bugün açıklanacak resmi sonuçlarıyla bir yola oturacak.

        Mevcut hükümetin seçimi kazanması ile ırkçı parti PVV’nin kazanması da krizin hangi yönde ilerleyeceğini tayin eder.

        Eğer mevcut hükümet galip çıkarsa kriz yumuşar, ama ırkçı parti galip gelirse sonuçları da tartışması da farklı olur, uzun zamana yayılır.

        Ama her diplomatik kriz gibi onun da bir zirvesi ve sınırı vardır.

        Aşıldığında aleyhe, hatta diplomasi yerine istenmeyen başka çözüm araçlarının sahaya çıkmasına yol açar.

        Diğer Yazılar