Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP dosyasını dün tamamladı ve referandumu AİHM’ye taşıdı.

        Gerekçesi, Yüksek Seçim Kurulu’nun son anda aldığı bir karar ile referandumda kullanılan pusulalardan mühür şartını kaldırmış olması.

        AİHM, kendisine gelen bu dosyaya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) hükümlerine göre bakacak.

        AİHS’nin Ek 1 No’lu protokolünün 3. maddesi, AİHM’ye sadece yasama organı seçimleriyle ilgili dosyalara bakma hakkı veriyor.

        AİHM de maddeyi dar yorumlayarak yasama organı, yani milletvekili seçimlerinin ötesindeki sandık sonuçlarına bakmaktan kaçınıyor.

        Nitekim CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş’ın başvurusunu da “yerel seçim” olduğu için kabul etmemişti.

        AİHM yargıçlığı yapmış eski milletvekili Rıza Türmen’in hukuki görüşüne başvuran CHP de bunu elbette biliyor.

        Bu durumda, reddedilmesi halinde 2019’da planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimini riske sokacak AİHM’ye gitmeye neden gerek duydu?

        AİHM’NİN AÇIK KAPISI

        Soruyu, telefonla ulaştığımda “Adalet Yürüyüşü”nde olduğunu belirten Rıza Türmen’e yönelttim.

        Başvurudan bilgi sahibi olduğunu belirtti, AİHM’ye dava açabilmek için şikâyet olunan eylemden doğrudan etkilenmiş olmak gerektiğini belirtti.

        Daha önce de dikkat çektiği, Avrupa Parlamentosu, 2010 parlamento seçimleri ve 2011 referandumunda oy kullandırılmadığı için AİHM’ye dava açan İngiliz mahkûmlar McLean ve Kevin Cole kararını anımsattı.

        AİHM’nin bu davada, “Bu olaydaki referandumun doğasında Mahkeme’nin farklı bir sonuca varmasını gerektirecek hiçbir şey yok” kararı verdiğini belirtti.

        “Cumhurbaşkanı bu referandumda kararname çıkarma yetkisi alarak yasama organının bir parçası haline geldi; dolayısıyla bu referandum farklı sonuca varması durumunu ortaya çıkardı”dedi.

        AİHM’nin McLean/İngiltere kararıyla açtığı kapıdan girilebileceğini anımsattı.

        YSK kararlarına bir ikinci itiraz makamının olmamasının da AİHS’nin 13. maddesine aykırı olduğunu vurguladı.

        AİHM’nin Türkiye’den gelen davalar artınca komisyonlar kurarak bakma gereği duyduğuna vurgu yaptı; “1990’lara döndük” dedi.

        USUL ESASI ETKİLER

        Davanın seyrini bugünden kestirmek zor...

        Ancak unutulmamalı ki YSK da AİHM’nin Söyler/Türkiye (2007) ve Murat Vural/Türkiye kararlarına atıfta bulunarak taksirli suçtan mahkûm olanların referandumda oy kullanmasına olanak tanıdı.

        “Sadece TBMM seçiminde oy kullanabilirler” demedi, referandum ve yerel seçimde de oy kullanmalarına olanak tanıdı.

        Bunlara ek, AİHM’de danışmanlık görevi sunan Venedik Komisyonu ile AGİT’in referandumla ilgili raporları da var.

        AİHM’nin bağlı olduğu Avrupa Konseyi’nin Başkanı Thorbjorn Jagland’ın “YSK’nın ret kararlarına karşı AİHM’de dava açılabileceğine” dönük sözlerini de eklemek gerekir.

        CHP, AİHM’ye gitmekle önemli bir adım attı; eğer iptalle karşılaşırsa Cumhurbaşkanlığı seçiminden olumsuz etkilenir.

        Ancak kabul edilirse bu kez farklı bir durum ortaya çıkar.

        “AİHM kararlarını uygulama şartı yok, tazminat öder yola devam ederiz” de denilemez; usul esası etkiler.

        Referandumun meşruluğu daha fazla tartışılır hale gelir.

        Hatta bu yöndeki başvuruyu reddeden Anayasa Mahkemesi’ni de etkiler.

        Diğer Yazılar