Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        IRAK Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani ve ailesine yakın bir işadamı, durumu başlıktaki Kürt atasözüyle özetledi.

        Atasözünün devamı da var; kendisi gerisini getirmedi, ben tamamlayayım:

        “Zer zane, zor zane, devê tivinga mor zane... “

        Türkçe karşılığı, “Altın bilir, güç bilir; olmazsa tüfeğin mor namlusu bilir”...

        Atasözünün anlamı, “Tarihin akışını, aktörler arasındaki ilişkiyi, ekonomi ve güç belirler, sonuç alınmazsa tüfeğin mor namlusu tayin eder”...

        İddiasına göre, Barzani ve ailesi bağımsızlık referandumuna bu açıdan bakıyor.

        Zaten Barzani de son demecinde 25 Eylül’de referandum kararlılığını bir daha dile getirdi, ne zaman uygulamaya koyacakları konusunda ise geçmişte olduğu gibi yine tarih vermedi.

        NEDENLERİ KALDIRMAK

        IKBY’nin kararlılığını biliyor olmasına karşın Mevlüt Çavuşoğlu’nun dün önce Bağdat, ardından Erbil’i ziyaretinin ise bir nedeni var.

        Temeli referandumdan vazgeçirmeye odaklı olsa da Ankara, Erbil’in bu noktaya zorunlu itildiğini düşünüyor; bunda Bağdat’ın da payı olduğuna inanıyor.

        Bölge üzerine emek harcayan arkadaşlarım Doç. Dr. Vahap Coşkun ve Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek de Ankara’nın yaklaşımını özetle böyle okudu:

        “Ankara, Erbil’in referandum yapmasını istemiyor, ağır tepki de vermiyor. Ankara, Erbil’i bu noktaya iten nedenleri de göz önünde tutuyor. Bağdat’ın yarattığı Erbil’in referandum gerekçelerini de ortadan kaldırmanın yolunu arıyor.”

        Nitekim dün Bağdat’ta mevkidaşı İbrahim el-Caferi ile buluşan Çavuşoğlu da referanduma karşı olduğunu söyledi, ancak ardından gelen cümlesi bu yönde oldu:

        “Erbil ile Bağdat arasındaki tüm sorunların, Irak’ın sınır ve toprak bütünlüğü çerçevesinde karşılıklı diyalog ve anlayışla çözülmesini arzu ediyoruz. Tabii ki Erbil’in Irak Anayasası’nda yer alan haklarının sağlanması ve verilmesi de önemli...”

        Çünkü Bağdat, 2011 sonrası Erbil ile arasını açmakla kalmadı, Tuzhurmatu’da yaşandığı gibi çatışmanın eşiğine geldi.

        Bürokratların maaşlarını ödememek bir yana, sınır hattını katı şekilde çizdi, bir de gümrük kapısı koydu.

        Çatışma alanlarındaki tek düzenli ve güçlü orduya sahip Erbil’in Kerkük’te “Ben yaptım oldu” dayatması da Bağdat’ın sinirlerini gerdi.

        Dolayısıyla her bir gerilim Bağdat ile Erbil’i daha da ayırdı...

        Şimdi Ankara, iki merkezdeki gerilimi yumuşatarak Erbil’in referandum için ortaya koyduğu gerekçeleri ortadan kaldırmayı hedefliyor.

        KİŞİSEL MESELESİ

        İstediğini alması şu aşamada pek de olası görülmüyor.

        Çünkü Barzani meseleye kişisel itibarı olarak bakıyor; geri adım atması halinde rakiplerinin elinin güçleneceğinden endişe ediyor.

        Kaygı duyduğu grupların başında ise PKK’nın da desteklediği Goran Hareketi ve PYD, bir de İran desteğindeki güçler geliyor.

        Dikkat çekici şekilde öteki toplumsal tabanlarında da destek buluyor; bu da içerideki gerilimi artırıyor.

        Referandum karşıtı propaganda yapan Goran Hareketi’nden bir milletvekilinin ağır şekilde dövülmesi de buna dayanıyor.

        Referanduma 1 ay kala Kuzey Irak’ta herkes 5 yıl sonrasını hedef alarak politika üretiyor.

        Diğer Yazılar