Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul seçimi Türkiye’deki seçim sistemine ilişkin çok önemli bir durumu da ortaya koydu.

        Televizyon ekranlarında söz alan parti temsilcileri ve hukukçular sayesinde seçim kanunlarının neredeyse tamamını ezberledik…

        Yakın geçmişe kadar geçersiz oy sayısından haberimiz dahi olmazdı…

        İtiraz üzerine ikinci kez saydırılması nedeniyle bu seçimde geçersiz oy toplamının 315 bin 138 olduğunu da ezbere biliyoruz…

        Hepsi sayıldı, hatta o denli ki, kanuna rağmen geçersiz olması gerekenler de geçerli kabul edilerek.

        Çünkü Milletvekili Seçimi Kanunu’nda “partilerin amblemlerinin bulunduğu alanı taşmamak kaydıyla pusulanın neresine basılırsa basılsın oy geçerli kabul edileceğine” ilişkin hüküm konulmuştu.

        Yerel yönetim seçimine ilişkin kanunlarda ise bu yönde değişiklik yapılmadı; 2972 sayılı Mahalli İdareler Seçimi Kanunu’nun 19. Maddesinin şu hükmü bugün de geçerli:

        “Seçmen sandık kurulunca verilecek mührübirleşik oy pusulasında tercih ettiği partiye veya varsa bağımsız adaya ait özel daire içine basmak suretiyle oyunu kullanır”

        Kanunun bu hükmüne rağmen, özel daireye basılmayıp, parti amblemleri üzerine basılan oylar da kabul edildi.

        Kimse sorun etmedi, tartışmasını dahi yapmadı, verilen oyun kutsal olduğunu, yanlışlıkla ambleme basılmış olsa da seçmenin niyetini yansıttığı ilkesinden hareketle kabul etti.

        POLİS HASSASİYETİ

        Büyükçekmece’de polis ev ev dolaştı; AK Parti’den dijital rakam meraklısının iddialarının peşine düştü.

        Bazen bir eve 2-3 kez gidildi ama toplum infiale kapılmadan sabırla polisin girişimine destek verdi.

        Şunu belirteyim ki polis de kimsenin hakkını yemeden doğrusu neyse onu rapor etti.

        Olmadı, veriler bir daha gözden geçirildi, ileri sürüldüğü gibi 40 binin üzerinde seçmen usulsüzlüğünün bulunmadığı anlaşıldı.

        Bütün bunlar da oldukça şeffaf ortamda, kimsenin ötekine söyleyecek sözünü bırakmadan, gereğine uygun yöntemle gerçekleşti.

        Şunu samimiyetle söylüyorum ki modern bürokrasinin kuramını yazan Max Weber tanıklık etse mutluluktan gözleri yaşarırdı…

        TORBA ÜZERİNDE GECELEME

        Bu kez 7 ilçede oyların tamamı yeniden sayıldı.

        Milletvekilleri, parti görevlileri günlerce oy çuvallarının üzerinde yattı…

        Kimse de yadırgamadı, kendi hakkına sahip çıkılıyor diye değerlendirdi.

        Ardından YSK süreci başladı…

        Parti yetkililerinin neredeyse tamamı da YSK’nın kararlarına saygı göstereceğini belirtti; “Herkes çıkan sonuca saygı göstermeli” diye de cümlesini tamamladı.

        Kimse de yanlı, taraflı bir tutum sergilediği iddiasında bulunmadı…

        Son iki gündür aldığı ara kararlara gelirsem…

        Muhalefet kesiminden biraz homurdanma sesleri geldi, ama bunu mesele etmedi.

        Görünen o ki YSK da bu süreçteki tüm iddiaları masaya yatırıp, kimin eteğinde taşı varsa dökmesini ve gerçek neyse onun ortaya çıkmasını amaçlıyor.

        Eğer ara kararlarını almamış olsaydı, seçim üzerinde şaibenin oluşmasının önü açılabilirdi.

        Bunu oluşturmamak için daha çok uzun zaman da değil, seçimin başlangıcında hangi kural ve esaslara göre hareket edeceğine ilişkin kendi aldığı kararlarının da ötesine geçip konunun araştırılmasını istedi.

        Kimse de bundan bir rahatsızlık duymadı.

        KURALINI TERK ETTİ

        Çünkü herkes biliyor ki aynı sandık kurulları, aynı isimlerle 24 Haziran 2018 seçiminde de görev yaptı; burada kamu görevlisi olarak hizmet verenler de anonim şirket, yani kamu olmayan nitelikteki bankaların mensuplarıydı.

        Bu sadece İstanbul’da da değil, Türkiye’nin her yerinde uygulandı.

        Buna karşın YSK, kendi kurallarını da bir kenara bırakarak şüphe kalmaması için ara karar verdi.

        Şimdi her şey araştırılacak sonuçta bir karara varılacak.

        ŞAİBEYİ TÜKETTİ

        Karar ne olursa olsun öncelikle şeffaf olacak; çünkü bu seçimde herkesin elinde veriler de ıslak imzalı tutanaklar da YSK’nın geçmiş ve bugünkü kararları da mevcuttu.

        Gelen tüm baskılar, tüm aykırılıklar, tüm olumsuzluklar, tüm sosyal medya uydurmalarına karşın seçim kurulları ve YSK doğrudan ayrılmadı.

        Bu seçimi kaybeden kadar, kazanan için önemli bir vicdani rahatlıktır…

        En azından kimse bundan böyle “Şaibe ile oturuyor” diyemez…

        REKLAM

        ***

        Seçim iptali için “proce” önerisi!..

        İstanbul seçimlerinin iptaline ilişkin Cumhur İttifakı’nın taraflarının Yüksek Seçim Kurulu (YSK) nezdindeki girişimleri dikkat çekiciydi.

        Yasal olarak birleştirme tutanaklarının tamamlanmasından sonra olağanüstü başvurunun yapılması gerekirken, bir gün önceden verilmesi yoluna gidilmişti.

        TBMM kulisinde önceki gün sohbet ederken konuyu baştan beri takip eden AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz ilginç bir detay aktardı.

        CHP olağanüstü başvurunun zamanından önce başvuru yapıldığını belirterek YSK’da ele alınmasına itiraz etmeye hazırlanırken, AK Parti üç valizdeki belgelerin aynısından çoğaltıp tekrar başvuru yapmış.

        Yavuz, “Sadece fotokopi masrafı oldu…” dedi…

        Sorum üzerine “bugüne kadar süreçle ilgili olarak en küçük hata yapmadıklarını” da söyledi.

        İKİ GÖRÜŞ

        Bir noktaya işaret etmeliyim ki AK Parti’de iki görüş var; sayısı az olmakla birlikte bir kesim iptal için var gücüyle çabalıyor.

        Diğer grup ise YSK’nın daha fazla zorlanmaması gerektiğine inanıyor; var olan seçim sonucuna ve YSK kararına herkesin saygı göstermesi gerektiğinin altını çiziyor.

        Bir daha seçime gidilmesi halinde ortaya çıkabilecek kaygılara işaret ediyor.

        Anlaşılan o ki bu durum sadece parti içinde kalmamış, kendini partili görenler de iptale yönelik önerilerini süratle hazırlayıp AK Parti’ye yollamış.

        İKİNCİ TUR ÖNERİSİ

        Bunların içinde biri var ki bir üniversitenin akademik kadrosundan geliyor olması bir yana içeriği de oldukça önemli ve ilginç…

        Hukuki görüş olarak sunulan öneride Türkiye’nin başkanlık sistemine geçtiğine vurgu yapıldıktan sonra, sistem değişikliğinin bir bütün içinde ele alınması gerektiğine vurgu yapılmış.

        Yani başkanlık sisteminin, bir alt yönetim birimi olan belediye başkanlarını da doğrudan etkilediği, dolayısıyla onların da seçim sisteminin buna uygun olarak yerine getirilmesi gerektiğine vurgu yapılmış.

        Özetle, şu öneride bulunulmuş:

        “Geçilen başkanlık sistemine göre, ilk turda %50 artı biri bulamayan adaylardan en çok oy alan ikisi ikinci turda yeniden yarışır. Bu uygulama Başkan’ın alt yansıması olan belediye başkanları için de geçerli olmalı. Sistem ülkenin bütününde uygulandığına göre %50 artı birden aşağı oy alan belediye başkanları ikinci tur seçime girmeli…”

        Dökümü de yapılmış, 30 kadar yer dışında kalan bölgelerde başkanların ikinci tur seçime gitmesi gerektiğine hükmedilmiş.

        PROF. ZİHNİ V. SİNİR

        Bir daha belirteyim ki öneri Ankara’daki bir üniversitenin kelli felli akademik kadrosundan geliyor...

        Dinleyince gülmeye başladım; ama bir yandan da uzun süredir var olan özlem ve kaygımı giderdim…

        Çünkü uzun yıllardır özlemini çektiğim Prof. Zihni Sinir hocam anladım ki üniversitede işe başlamış; “proceler külliyatına…” yeni formüller eklemeye koyulmuş…

        Hayırlı dersler Zihni V. Sinir hocam…

        Diğer Yazılar