Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAHARLA birlikte bölgedeki ısınmaya işaret olan ilk tomurcuk açtı.

        İsrail savaş uçakları Suriye'ye girdi, Hizbullah'a ait hedefleri vurdu.

        İsrail "Yorum yok" dese de hareketli hedeflerin ne şekilde vurulduğunu, vurulanlar dün detayıyla açıkladı.

        Bu aşamada kimin vurulduğundan çok, nasıl vurabildiği sorusuna yanıt aranıyor.

        Çünkü bir süre önce Moskova, Suriye'nin koruması altında olduğunu bildirmişti.

        Ancak Türk jetini vuran savunma sistemi, İsrail jetlerine çalışmadı.

        İsrail'in askeri istihbarat kanadının başkanının birkaç gün önce ziyaret ettiği Moskova'nın saldırıya yaklaşımı da diplomatik tepkiyle kaldı.

        "Suriye'ye saldırı bana yapılmış sayılır" diyen Tahran'ın durumu da tehdidin ötesine geçemedi.

        Bunun yerine, Bakü ile arasında gerilime neden olan "casus" suçlaması çerçevesinde Azeri avladı.

        TÜRKİYE'NİN DOSTLARI

        Bütün bu gelişmeler ışığında dönelim İsrail'in saldırısı öncesindeki gelişmelere...

        Bölgeyi yakından takip eden, hatta İsrail'in vuracağını birkaç gün önceden duyuran Ankara Strateji Enstitüsü'nden Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, dün şu ilginç tespitte bulundu:

        "ABD, Rusya ve İsrail anlaştı; Katar'ın başını çektiği Körfez'deki bazı ülkeler de destek veriyor, Türkiye'nin müttefiklerini dışarıda bırakan model gelişiyor..."

        Buna örnek olarak da, Müslüman Kardeşler desteğinde Mısır Devlet Başkanı olan Mursi'ye Washington'un son dönemdeki yaklaşımını gösterdi.

        Washington'un, eski Dışişleri Bakanı Clinton'ın desteğini alan Suriye Devrimi Muhalefet Güçleri Komutanı Muaz El Hatip'i son dönemde dışlayan tutumunu örnek verip ekledi:

        "ABD, Türkiye'nin destek verdiği Özgür Suriye Ordusu'nun El Kaide ve Hizbullah bağlantısına inanıyor. Aşırı İslamcı grup El Nusra Cephesi ile aynı görüyor. Antalya'da savaşan tarafların komutanlarının toplantısında bunlarla ilişkilerinin kesilmesini istediler. Ama onlar kesmeyince, hepsini aynı kefeye koydular. Şimdi yeni yapıyı hazırlıyorlar."

        Okur, şu noktanın da altını çizdi:

        "İsrail, Suriye'yi vurarak yeni bir sürecin önü açarken, Esad'ın da masaya oturması için baskı yapmış oldu. Şam'a ve Tahran'a, 'Ben vurabiliyorsam, başkası da gelip seni vurur; bir şey yapamazsın' mesajı yolladı."

        Okur'a bu aşamada İran ile İsrail arasında savaş çıkarsa Ankara'nın tavrının ne yönde gelişeceğini sorduğumda yanıtı şöyle oldu:

        "Tabii ki ABD, İsrail, AB ile birlikte olur, ama bu iç siyaseti zorlar... Ayrıca bölgede Türkiye'nin etki alanı gittikçe zayıflıyor... "

        İRAN MI, İSRAİL Mİ?

        Rusya ve Kafkaslar üzerine çalışmaları bulunan Doç. Dr. Mitat Çelikpala ise Azerbaycan-İran arasındaki gerginliğin yeni bir boyuta geçtiğine dikkat çekti.

        Bir süredir Tahran'ın ülkesinde "Azeri casus" avladığını belirtip ekledi:

        "İran, kendisine saldırının, Azerbaycan üzerinden geleceğine inanıyor. Bir süredir ABD'ye casusluk yaptıkları gerekçesiyle Azeri avlıyor. Bakü de İran'a aynı tavrı gösteriyor."

        Çelikpala, İran'ın, bölgede Şam için çatışmaya girmeye cesaret edemeyeceğinin de altını çizdi.

        Havalarla birlikte bölge yeniden ısınmaya başladı.

        Diğer Yazılar