Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SEÇİLMİŞ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, partisi ve milletvekilliği ile ilişkisinin ne zaman sona erdiği tartışması görülüyor ki devam edecek. Tartışmanın temelinde, her dönem ortaya çıkan bir başka sorunu çözmek için Anayasa’nın maddelerinin yamalı bohça haine getirilmesi yatıyor. Geçmişten gelen hükümler devam edip yeni maddeler de eskilerle çatıştığında karşımıza böyle bir tablo çıkıyor. Sonuçta buna muhalefet edenin de destekleyenin de haklı olduğu paradoksla yüz yüze kalınıyor.

        ANAYASA 103’E GÖRE

        AK Partili Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya’ya göre “Cumhurbaşkanı seçilen kişi henüz göreve başlamadığına göre, onun tarafsızlığını sağlamaya yönelik fıkranın da hüküm doğurmaması gerekir”... İyimaya, bu görüşünü Anayasa Profesörü Kemal Gözler’in, 2000 yılında yazdığı kitabına da dayandırdı. Prof. Dr. Gözler kitabında; “geçmiş uygulamalar tersini gösteriyor olsa da seçilen kişinin milletvekilliği ve parti ile ilişiğinin, yemin ettiği gün sona ereceği” görüşünü dile getiriyor. Bunu da Cumhurbaşkanı’nın ant içmesini düzenleyen Anayasa’nın 103’üncü maddesinin, “Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde ant içer...” hükmüne bağlıyor. Bu hükümle, “seçilmiş olmanın ant içmeye bağlandığı” savından hareket ediyor.

        TÜRK KARŞI

        Bu konuda çalışma yapan eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk ise farklı görüşte. Türk, “Öğrencim Kemal Gözler gibi düşünüyordum, ama inceleyince vazgeçtim” diye söze girdi. Sorunun 1961 Anayasası’nın 95’inci maddesinin değişmeden bugüne ulaşmasından kaynaklandığını vurguladı. Sözünü ettiği, bugünkü Anayasa’nın 101’inci maddesine aynen aktarılan şu son hüküm: “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.” Türk,1961 Anayasası’na göre TBMM tarafından seçildiği gün Cumhurbaşkanı’nın göreve başladığını, seçilmesi ile göreve başlaması arasında boşluk bulunmadığını anımsattı. O dönem aylarca süren turlarda Cumhurbaşkanı’nın seçilememesi göz önüne alınarak 1982 Anayasası’na “Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin dolmasından 30 gün önce veya Cumhurbaşkanlığı makamının boşalmasından 10 gün sonra seçimine başlanır” hükmünün konulduğunu belirtti. Bunun da “biri seçilmiş, diğeri görevde olan iki Cumhurbaşkanı yarattığına” dikkat çekti.

        EKLEKTİK

        Özal ve Demirel’in, seçildikleri gün partileri ve TBMM ile ilişkilerinin kesildiğini de anımsatan Türk, ekledi: “Evren, anında Başbakanvekili olarak Ali Bozer’i atadı. Demirel de Özal’ın ölümü sonrası çıktığı Köşk’te yerine Erdal İnönü’nün vekâlet edeceğine ilişkin mektup gönderdi. Bu yönde teamül oluştu. Gül de aynı yönde davranmalıydı.” Tartışmada tarafların görüşleri böyle. Sorunun temelinde ise yamalı bohçaya dönmüş, eklektik hal almış Anayasa’nın özünü kaybetmesi yatıyor.

        Diğer Yazılar