Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANKARA’nın “delikanlıları” ile ünlü en eski mahallesidir...

        Yeni adı Hacıbayram olsa da İsmetpaşa diye bilinir.

        Ulus Meydanı’ndan Dışkapı’ya doğru inen Çankırı Caddesi’nin sağ tarafında yer alır.

        Yanında Hacıbayram Camii, sırtında Valilik, omzunda Birinci Meclis, cephesinde Roma Hamamı vardır.

        Ankara’da iş bulmak umuduyla gelen kol işçilerinin işe götürülmeyi beklediği onlarca amele kahvesi, onlara akşamları ev sahipliği yapan ucuz otelleri, “pırtıcılar” diye bilinen eski elbise satıcıları, son dönem artan dini kitap dükkânları, sabaha kadar iş yapan birahaneleri ve Ankara oyun havalarıyla göbek atılan pavyonlarıyla ünlüdür.

        RAİF EFENDİ GİDİNCE

        Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna”sının kahramanı, incelik abidesi, sır küpü Raif Efendi’nin mahallesidir.

        Son dönemde Raif Efendiler ve “delikanlılar” göç edince, mahalle uyuşturucu kullananlara, kapkaççılara, hırsızlara kaldı...

        Bir de boşalan evlere Suriye’den gelenler yerleşince yarım kalmış kentsel dönüşüm yıkıntısıyla Ortadoğu’da çatışma yaşanmış semt havasına büründü.

        Mahalledeki sıkıntının bir gün patlayacağı da uzun süredir biliniyordu.

        Beş ay önce 14 yaşındaki Taylan’ın IŞİD saflarında yaralanınca geri dönmesiyle gündeme gelmişti.

        O tarihte de Muhtar Arif Akbaş ile mahalleden Mehmet Arabacı devletin ilgili birimlerine, “IŞİD adam topluyor, önlem alın” diye çağrıda bulundu.

        Kimse dinlemedi, IŞİD’e gidip gelen gençlerin sayısı arttı.

        Mahallede büyümüş, bugün IŞİD’in komutanlarından biri seviyesine yükselmiş Oğuzhan Gözlemecioğlu’nun uyuşturucu, alkol batağına saplanmış gençleri toplayıp götürdüğünü cümle âlem duydu.

        New York Times’ta önceki gün yayınlanıncaya kadar da bunlara itibar eden olmadı.

        AMELE KAHVELERİ

        Ne muhtara ne de mahallelinin yerlisine kulak verildi...

        Gazetelerin Rüzgârlı Sokak’ta olduğu dönemde uğrak yerimiz olan mahalleye yıllar sonra dün bir daha uğradım.

        Eşekçiler Kahvesi’nin sahibi, manavın oğlu “Çaycı Mehmet” ile muhabbet ederken, Apo’nun demlediği çaydan yudumladım.

        Şoför Sedat ile muhabbet ettim. Bir zamanlar yabancı biri, caddeden iki kez geçse, “Kimsin?” diye sorulan mahalle, amele kahveleri ve otelleri çoğalınca yolgeçen hanı olmuş.

        “Mamak’tan Süha...” adında birinin uyuşturucu batağına bulaşmış gençleri toplamasıyla IŞİD’e katılmalar başlamış.

        IŞİD’in komutanlarından “Muhammed Selef” diye bilinen Oğuzhan Gözlemecioğlu’nun mahalleden gidişi de bu tarihlerde olmuş.

        O da dönüp diğerlerini götürmüş. Amelelik yapmak için birilerinin gündelik götürmesini bekleyen yoksul insanlara, “Çatışmaya girersen fazladan 150, ayda 500 dolar peşin; yağmaladığın da senin...” ilkesi cazip gelmiş.

        Çoğunluğu Suriye’nin Rakka bölgesine gitmiş.

        Hatta bu durum mahallede caka satma, statü kazanma vesilesi olmuş...

        Uyuşturucudan, yankesicilik ve hırsızlıktan yakalanıp cezaevine girenler için de yakınları “IŞİD’e katıldı” diye övünmüş.

        IŞİD’e gidenlerin yerlerine Suriye’den kaçanların yerleştiği Ulus’un ortasındaki mahallede yaşam koşulları ürkütücü...

        Yerlilerini kara kara düşündüren ise gidenlerin bir gün dönüp Suriye’den gelenlerle mahallede buluşacak olması...

        Diğer Yazılar