Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİRKAÇ ay önce, “Galiba unuttuk, Türk parası dolar değil, liradır” diye yazmıştım ve işitmediğim lâf kalmamıştı...

        Eskilerin tâbiri ile “sabitkadem” olmayı prensip edindiğim için söylediğimden geri adım atacak değilim ve hâlâ bu memlekette “dolar” değil, “lira” kullanıldığını hatırlatmakta ısrarlıyım...

        Daha önce söylediğim bir hususu tekrar edeyim: İktisat’taki öğrencilik senelerimde, isimleri şimdi klâsikleşmiş olan hocalarımızın sık sık tekrar ettikleri bir kural vardı: “Dövizin artışı fiyatları, özellikle de ithal malların fiyatlarını yükseltir ama asıl etkisi psikolojiktir. Halk ‘Döviz yükseliyor, perişan oluruz’ endişesine bir kapıldı mı bozulan moralleri yerine getirmek zordur, toplumun endişesi katlanarak devam eder” derlerdi.

        Dolar yükseliyor, Türk parası yılbaşından buyana yüzde otuz civarında değer kaybetti, toplumu aynı endişe sarmış vaziyette ama döviz konusunda daha önce uğradığımız daha büyük felâketleri unutmuş haldeyiz...

        1990’ların başına kadar uzanmamıza lüzum yok, o senelerin sonunda, 1999’da ve 2001’de yaşadığımız dolar krizlerini hatırlayalım kâfi...

        1998’den itibaren dolara gem vurulamamış, enflasyon almış başını gitmişti, özel bankalar ardarda batıyordu ve milyarlarca dolarlık sermaye Türkiye’den kaçmıştı.

        Hafızalarınızı tazelemek maksadıyla felâketler zincirini hatırlatmaya devam edeyim:

        UÇAN ANAYASA’YI HATIRLAYIN!

        Asıl felâketi 2001 Şubat’ında yaşadık! Ekonomide birşeyler olacağı zaten belli idi, zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit’in 21 Şubat’taki Millî Güvenlik Kurulu’nda birbirlerine girmeleri ve Anayasa kitapçığının havalarda uçuşması beklenen krizi ateşledi. O sabah 670 bin lira olan dolar bir gecede 1 milyon 170 bin liraya çıktı, gecelik faiz yüzde 7 bin 500 oldu, lira o hafta dolara karşı yüzde 300 değer kaybetti! Ardından peşpeşe iflâslar geldi, en az 400 bin kişi işsiz kaldı ve Cumhuriyet tarihinin bu en büyük krizinin etkileri senelerce devam etti...

        Ama, 2001’in acılarla dolu o günlerini şimdi tamamen unutmuş gibiyiz! Zira toplumsal hafızamız gittikçe zayıfladı, dün ne yediğimizi hatırlamaz gibiyiz ve sadece ânı yaşıyoruz!

        2001 felâketini hatırlatmamın sebebi, Türk parasının dolar karşısında birkaç günde yüzde 300 değer kaybettiği o günleri unutup şimdi beş ay içerisinde yaşanan yüzde otuzluk düşüşü bir kıyamet senaryosu hâline getirmemizdir...

        YÜZDE ÜÇYÜZÜ UNUTMAYALIM!

        Yüzde otuz değer kaybı tabii ki olmaması gereken birşeydir ama yorumların sadece uygulanan ekonomi politikasına dayanarak değil, Afrin’de bir savaş içerisinde olduğumuz hakikatinin de gözönüne alınarak yapılması gerekir ve böyle anlarda döviz sabit kaldığı takdirde ortada zaten bir tuhaflık var demektir! Alınan tedbirler işe yaramadığı takdirde değer kaybının olumsuz tesirleri önümüzdeki aylarda daha da belirgin hâle gelecektir ama bundan 17 sene önce bugünkü değer kaybının tam on katını yaşamış olan Türkiye’de doların yükselmesinin getirdiği “Eyvaaah! Battık, batıyoruz, felâket!” paranoyasına girmek daha da fena neticeler verir!

        Doların yükselmesi belli oranlarda herşeye yansıyacaktır ama ithal edilen lüks tüketim mallarının, hele gereksiz olanlarının fiyatındaki yükselmeyi görüp de daha derin bunalımlara girenlere ne diyeceksiniz?

        Bir örnek: Geçen gün konuştuğum bir genç, kullandığı bilmemne marka cep telefonunun yeni modelini almakta zorlandığını söylüyor, dolar böyle yükselince fiyatın da uçmasından yakınıyordu...

        Aylık gelirini sordum, asgarî ücretin biraz üzerinde olduğunu söyledi ama hâlen kullandığı telefon aylığının bir buçuk, almayı hayal ettiği model ise tam üç katı idi!

        “Kendin kimbilir hangi markanın en son modelini kullanıyorsun?” diye soracak olanların çıkabileceğini bildiğim için söyleyeyim: Cep telefonum tam altı seneliktir ve işimi mükemmelen görmektedir!

        Ezelî ve ebedî muhalifler hakkımda demediklerini bırakmayacaklar ama tekrar hatırlatayım: Yılbaşından buyana dolar karşısında yüzde otuz düşen Türk Lirası, 2001’de sadece birkaç gün içerisinde yüzde 300 değer kaybetmişti!

        Diğer Yazılar