Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ahmet Şık'ın çıkmamış kitabının müsveddelerine elkonması için yapılan baskınlardan sonra "Bu olay Türkiye'de bir ilktir" diyenler yanılıyorlar. Osmanlı ve cumhuriyet tarihi boyunca çok sayıda kitap, piyasaya verilmeden imha edilmişti

        Ahmet Şık'ın çıkmamış kitabının kopyalarını bulmak maksadıyla savcılığın talimatıyla bir yayınevine, evlere ve gazetelere baskınlar yapılması üzerine, Türkiye birkaç gündür "çıkmamış kitabı imha" konusunu tartışıyor.

        Yazarlar, konuyu bilenler, bilmeyenler, yayıncılık ve basın tarihi konusunda uzman olanlar ve olmayanlar görüşlerini ifade ediyorlar. Şık'ın kitabının bulunup imha edilmesinin Türkiye'de bir "ilk" olduğu yazılıp söyleniyor. Hattâ, yarım asırdan fazla bir zamandır basında olan bazı kıdemli gazeteciler de "Türkiye'de Abdülhamid döneminden buyana böyle bir şey yaşanmadı" diyorlar.

        Bütün bu görüşler yanlıştır, zira bizde Osmanlı İmparatorluğu'ndan ve Cumhuriyet'in ilk yıllarından buyana piyasaya çıkmamış, hattâ basılmamış kitapların toplatılıp imha edilmesi olayı defalarca yaşanmıştır. Üstelik, son dönem Türk tarihinin en önemli isimlerinden olan Sultan Abdülhamid'in tahtından indirilme gerekçelerinin başında, "kitap imha ettirmesi" gelir.

        Abdülhamid, 1909'un 13 Nisan'ında patlayan ve Rumeli'den İstanbul'a gelen Hareket Ordusu'nuın bastırdığı "31 Mart İsyanı"nın hemen ardından, 27 Nisan günü tahtından indirilmişti.

        "Hal"lin, yani tahtından indirilmenin resmî gerekçesi ne ayaklanma, ne 33 senelik iktidarı sırasında uyguladığı politikalar, ne de bir başka siyasî meseleydi.

        Abdülhamid'in iktidarına "bazı kitapları yakıp yırttığı" yolundaki bir suçlama yüzünden son verilmiş ve kitap imhası konusu zamanın şeyhülislâmından alınan "hal fetvası"nın yani hükümdarın tahtından indirilmesinin dini bakımdan bir mahzur taşımadığı yolundaki iznin hemen girişinde yeralmıştı.

        Sultan Abdülhamid, o tarihten birkaç sene önce, Sünni İslâm dünyasının en muteber hadis kitabı olan "Sahîh-i Buharî" isimli eseri gayet şık bir şekilde yayınlatmıştı. Ama, bir iddiaya göre, eser daha piyasaya verilmeden önce içerisinde "Halka zulmeden idarecilere karşı ayaklanmak haktır" şeklindeki bazı hadislerin bulunduğunu görmüş, bu hadislerin muhalifleri tarafından aleyhine kullanılabileceğinden endişe duymuş, hadislerin yazılı olduğu sayfaları yırttırmış ve eserin bazı cildlerini de yaktırarak imha ettirmişti.

        Elmalılı Hamdi Efendi'nin kaleme alıp Şeyhülislam Mehmed Ziyaeddin Efendi'nin imzaladığı "hal fetvası"nın temelinde, işte bu suçlama vardı. Fetvada "Müslümanlar'ın imamı olan kişi muteber dinî kitapları yırtıp yakarsa" dendikten sonra başka iddialar da sıralanıyor ve metnin sonunda "Bütün bu işleri yapan kişiye tahttan feragat teklif edilmesi yahut o kişinin tahtından indirilmesi vâcip olur mu?" diye soruluyor ve "Olur" cevabı veriliyordu.

        Abdülhamid, 27 Nisan 1909 günü işte bu gerekçe ile tahtından indirildi ve hemen o gece Selânik'e sürgüne gönderildi. Daha sonra işbaşına gelen İttihad ve Terakki yönetimi de Abdülhamid'in metodunu uyguladı ve çok sayıda eser daha piyasaya çıkmadan yasaklandı yahut sansüre uğradı.

        Ama, Türkiye'de daha basılmadan yasaklanan eserlerin neredeyse tamamı, sonraki yıllarda ardarda yayınlanacaktı.

        Karabekir Paşa, kitabını köşkünün bahçesine gömdü

        CUMHURİYET tarihimizin en önemli ve en çok konuşulan "çıkmamış kitabın imhası" olayının mağduru, İstiklâl Savaşı kahramanlarından ve bugünkü doğu sınırlarımızın mimarı olan Kâzım Karabekir Paşa, eserinin adı da "İstiklâl Harbimiz" idi.

        İşte, eserin tam 35 sene boyunca devam eden macerası:

        Paşa, 1933 yılında bir gazetede kendisini aşağılayıcı iddiaların yeralması üzerine, bildiklerini bizzat bir kitap haline getirmeye karar verdi.

        Aynı yıl tamamladığı ve "İstiklâl Harbimiz" adını verdiği eseri bir matbaada 3 bin adet basıldı ama henüz cilde bile gitmeden matbaaya gelen polisler formaların tamamına el koydular. Aynı anda Karabekir Paşa'nın Erenköy'deki köşkü de basıldı ve Paşa'nın notları ile kitabı yazarken kullandığı belgelerden bulunabilenler de çuvallara doldurularak götürüldü. Sonraki günlerde de, kitabın matbaadan alınan nüshalarının tamamının kireç ocaklarına atılarak imha edildiği söylendi.

        Yapılan bütün aramalara rağmen kitabın Karabekir Paşa'nın elyazısı ile olan orijinal nüshası bir türlü bulunamadı, zira Paşa baskından hemen önce orijinal nüshayı muşambalara sararak köşkünün bahçesinin uzak bir köşesine gömmüştü.

        Paşa, kurucularından olduğu devletle ilerki senelerde barıştı, milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı oldu ve 26 Ocak 1948'de bir kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Paşa'nın üç kızı, eski harflerden daktiloya çektirdikleri kitabı 1959 yılında o zamanın en büyük yayıncılarından olan Türkiye Yayınevi'ne verdiler.

        Kitabın çilesi daha bitmemişti... "İstiklâl Harbimiz"in satışa çıkmasından hemen sonra, 1961 Ocak'ında mahkeme toplatma kararı verdi, polis kitapçıları tek tek dolaştı ve bütün nüshalara elkondu.

        Eserin serbest bırakılması için açılan dâvâ tam yedi sene devam etti ve kitap, İstanbul Toplu Basın Asliye Ceza Mahkemesi'nin 6 Kasım 1968'de verdiği beraat kararından sonra serbest kalabildi. "İstiklâl Harbimiz"in yayıncısı olan Türkiye Yayınevi'nin sahibi Tahsin Demiray, kitabın macerasını 1969'da "İstiklâl Harbimiz'in Müdafaası" adıyla kitaplaştırdı. Demiray'ın bu eseri, çıkmamış bir kitabın imhası konusunda "şimdiye kadar yazılmış tek kitap" olma özelliğini bugün de koruyor. Karabekir'in daha sonra defalarca basılan eseri ise, bugün yakın tarihimizin en önemli kaynaklarından biri kabul ediliyor.

        Bazı kitapların yayınlanmalarından önce bu şekilde imha edilme çabalarının basın tarihimizde çok sayıda örneği vardır ama böyle bir hadisenin şimdiye kadar yaşanmadığını söylemek uzak tarihi hatırlamamak bir yana, maalesef yakın tarihi bile unutmuş olmak demektir.

        Diğer Yazılar