Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN cuma günü, cumhuriyet tarihimiz için çok önemli bir yıldönümü idi: Harf devriminin, yani 1353 sayılı "Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun" ile Latin alfabesine geçişimizin 85. yıldönümü...

        1 Kasım 1928'de kabul edilip derhal uygulamaya konan kanun, Türkiye'de bugün bir kesimin hiç durmadan ve en fazla tartıştığı konuların başında gelir. Yazının değişmesi ile memleketin bir gecede cahil kaldığı söylenir, asırlar öncesinden gelen kültürümüzden koptuğumuz anlatılır.

        Ben, 1 Kasım 1928 gününe kadar kullanılan yazının bir anda tamamen kaldırılması yerine getirilen yeni alfabe ile beraberce kullanılsa, yani memlekette iki alfabe birarada bulunsa ve her ikisi de ciddî ve düzgün şekilde öğretilmiş olsa daha iyi olurdu diye düşünürüm. Türkiye'nin Latin alfabesini öğrenmesi bir mecburiyet idi ama geleneksel yazılarını muhafaza ederken batı alfabesini de öğrenen ve kullanan Rusya, Yunanistan, Japonya, Çin ve hattâ Yahudi dünyası her iki alfabeyi de nasıl kullanır olmuş ise, biz de aynını yapabilirdik, ama yapamadık, yahut yapmadık...

        DİLİN ADI BİLE DEĞİŞTİ

        Bunun yanında daha da önemli bir başka tuhaflık ettik, binlerce seneden buyana konuştuğumuz dilin ismini değiştirdik, yani "Türkçe"yi "Osmanlıca" yaptık ve böylece anadiline yepyeni bir isim veren dünya üzerindeki tek millet olduk! Adını değiştirdiğimiz ama bildiğimiz Türkçe olan lisanı geçmiş devri kötülerken "Osmanlıca" diye yerin dibine soktuk; milletin kafasını eski harflerin çok zor olduğu, halkın bu yüzden cahil kaldığı ve okur-yazarlığın Latin alfabesi sayesinde kanatlandığı gibisinden hayalî senaryolarla doldurduk... Ve bütün bunlar yapılırken, bir Allah'ın kulu çıkıp da "Japon, Çin yahut Hint alfabeleri çok kolay olduğu için mi adamlar hâlâ kullanıyorlar?" diye sormadı!

        Dikkat ederseniz bugün harf inkılâbına karşı olanların, 1928'in 1 Kasım'ından itibaren başlayan yeni yazı uygulamasına veryansın edenlerin ve Osmanlı kültürünü yere-göğe koyamayarak mangalda kül

        bırakmayanların çoğunun bu intikam şovalyeliğine eski harfleri bilmeden atılmış olduklarını görürsünüz.

        Daha açık anlatayım: "Bir gecede cahil kaldığımızı" söyleyen zevatın bir-ikisi dışında neredeyse tamamı eski harfleri bilmezler, öğrenme zahmetine katlanmamışlardır ve iddia ettikleri cehaletin içerisinde bizzat bocalamaktadırlar. "Şanlı tarihimiz", "cihan imparatorluğumuz", "Âh Osmanlımız, vâh Osmanlımız" diye sızlayanların çoğu, eski harflerle yazılmış olan en basit bir metni bile okumaktan âcizdir. Böylesine bir hasret ve feryâd ile yâdettikleri Osmanlı onlar için sadece bir ticaret metâıdır ve gönüllü şekilde müdafaasına soyundukları Osmanlı'nın kültürüne nüfûz etmeyi düşünmemişlerdir bile. Zira bu iş ciddî bir çalışmayı ve ter dökmeyi gerektirir ama böyle yapmak yerine hariçten gazel okuyup mâzî pazarlamacılığı yapmak daha kolaydır!

        KONUŞMAYIN, ÖĞRENİN!

        Eski kültürümüze, özellikle de Osmanlı zamanına merakınız varsa ve geçmiş asırlara uzanan hayranlık ummânında meraktan da öte bir şekilde kulaç atmaya meşgul iseniz, o zamanın yazısını öğrenmek zorundasınız! Üstelik sadece matbaa harflerini yahut basit metinleri değil, resmî belgeleri ve ağdalı evrakı da okumaya, hattâ gazete gibi okuyup anlamaya mecbursunuz!

        Önceden de söylemiş ve yazmıştım, şimdi tekrar edeyim: 1 Kasım 1928 tarihinden önce yayınlanmış gazeteleri ve kitapları okumaktan âciz iseniz, yahut büyükbabanızın büyükannenize yazdığı mektupta neler dediğini öğrenebilmek için elinizde o mektupla kapı kapı dolaşıyorsanız, isterseniz dünya kadar yabancı dil bilin, batının yahut Türkiye'nin "çağdaş" dediğiniz kültürüne istediğiniz kadar hâkim olduğunuza inanın, aslında okuma-yazma özürlüsünüz ve dolayısı ile de cahilsiniz demektir!

        Diğer Yazılar