Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NEYZEN Tevfik'in çok güzel bir dörtlüğü vardır:

        "Bir taraftan câm-ı aşkın, bir taraftan meyle ney / Kör-kütük, zil-zurnayım; sâki fitil ettin beni / Serhoşum, kör kandilim, yandım o mavi gözlere / Altmışından sonra cânâ bobstil ettin beni"!

        Türkçe'ye 1940'lı senelerde giren "bobstil" sözü uçuk-kaçık giyinenler ve tuhaf kılıklar içerisinde deli-dolu işler edenler hakkında kullanılırmış...

        Meselâ, erkeğin açık mavi bir ceketin altına cart sarı pantolon çekmesi yahut fıstık yeşili gömlekle şeker pembesi birşeyler giymesi hem zevksizlik, hem bobstilliktir. Altmışından sonra etrafa tuhaf görünecek işler etmek, seksek oynamak, burnuna halka takmak, bongo çalmaya heveslenip ders almaya başlamak yahut baleye başlamak da bobstilleşmek sayılır.

        Yine o yaşlarda, yani altmışından sonra dünyanın tâââ öbür ucundaki Butan'a gitmek, üstelik o kadar yolu kültürel maksatla değil, Budist doktrinini uygulamalı şekilde öğrenmek için tepmek de bence tam bir bobstillik nümunesidir...

        Ertuğrul Özkök'ün yaptığı gibi!

        ARKA ODA NERESİ OLA Kİ?

        Butan'ı aslında ben de senelerden buyana merak ediyor, eşimle beraber gidip görmeye hevesleniyordum ama vize alabilmek tam bir dertti! Adamlar turistin fazlasından hoşlanmıyorlardı, bu yüzden vizeye kota koymuşlardı, Türkiye'ye sıra bir türlü gelmiyordu ve uğraşmaktan bıkmış, gitmekten vazgeçmiştim...

        Ertuğrul ağabeyi, bu kota duvarını aşabildiği için önce tebrik ediyorum...

        Özkök, günlerden buyana "Budizmin Arka Odası" başlıklı bir dizi yazıyor, rengârenk Budist giysilerine bürünüp meditasyonvarî işlerle iç dünyasını dinliyor, tapınak tapınak dolaşıyor, arada bir Budistlerin yaşayan tanrıları ile ilâhî nizam sohbetleri ediyor, boş zamanlarında da oranın prensesleri ile çay içiyor...

        Belki artık astral seyahat bile yapabiliyor, hattâ üçüncü gözünü bile kullanabiliyordur, kimbilir...

        Hepsi güzel ve hoş da, Ertuğrul ağabeyin Butan'dan "Budizmin Arka Odası" diye bahsetmesinin sırrını bir türlü anlayamadım...

        Budizm'in asıl arka odası, asırlar boyunca "ön oda" olan ama 1950'lerde Çin'in işgaline uğrayan Tibet'tir; şimdiki "ön oda" ise Budistlerin ruhanî ve siyasî liderleri olan Dalay Lama'nın yaşadığı Hindistan'ın kuzeyindeki Daramsala kasabasıdır. Butan hem daha önce okuduklarımdan, hem de Ertuğrul ağabeyin yazdıklarından da gördüğüm kadarı ile hakikaten güzel, hoş ve renkli bir memlekettir ama Budizm bahsinde Damsala ile Tibet'in yanında "arka oda" falan değil, "kapının dış mandalı" sayılır ve Budizm'e merak salanların en azından Daramsala'ya gitmeleri ve şayet becerebilirlerse bizzat Dalay Lama'ya el almaları gerekir.

        BAKLAVA VE TURŞU SUYU

        Övünmek gibi olmasın, Budizm'in neyin nesi olduğuna merak saldığım 1980'lerdeki yirmili yaşlarımda bendeniz öyle yapmış, bilgiyi mutlaka birinci derecedeki kaynaklardan edinmem gerektiğini bellemiş olduğum için bu tuhaf inancın temellerini, meselâ reenkarnasyon, gözü açık uçuş yahut öze dönüş gibisinden garabetleri en kıdemli Budist'ten, yani Dalay Lama'dan öğrenmiştim... Böyle yaptığımın ispatı da o zaman Dalay Lama ile çektirdiğimiz ve burada yayınladığım fotoğraftır!

        Üstelik bu iş için öyle tâââ Hindistan'ın kuzeyindeki dağlara çıkmam da gerekmemiş,

        Dalay Lama bir ara burayı, yani İstanbul'u şereflendirmiş ve hazır teşrif etmişken beni de irşad buyurmuştu!

        Ertuğrul ağabeye çok merak ettiğim ve ilk karşılaşmamızda mutlaka soracağım bir soru var: Umreden sonra Budizm'in nasıl gittiği!...

        Bana baklavanın üstüne turşu suyu içmek gibi geliyor!

        Diğer Yazılar