Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çokça tartışılan bir konu, Irak’taki son gelişmeler üzerinden çarşamba akşamı sevgili Didem Arslan Yılmaz’ın “Türkiye’nin Nabzı” programında yine karşıma çıktı: “Bir Kürt devleti kurulursa Türkiye ne yapar?”

        Ben bu konuya alışıldık refleksle tepki vermenin bizi yanlış bir yere götüreceğini düşünüyorum. Bir kere, hangi Kürt devleti? Kürt devleti demek doğru değil. O zaman Kürtlerin devlet kurmasına kategorik olarak karşı mısın, değil misin, düzlemine geliyor mesele. Ve bence o düzlemde Kürtlere düşmanlık ediliyor.

        Halbuki bugünkü soru, “Hangi Kürt devleti?”, “Barzani’nin devleti mi?”, “PKK’nın devleti” mi, olmalı.

        BÜTÜN DÜNYA TANIRSA TÜRKİYE NE YAPACAK?

        Türkiye için, Suriye’de bir PKK devleti kurulması elbette tehdittir, kabul edilemez ve bunu engellemek için Ankara elinden geleni yapacaktır ve yapıyor.

        Barzani meselesi ise bence ayrı ele alınmalı. Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğünden yana, şu aşamada Barzani’nin devletleşmesini desteklemiyor ve böyle bir devlet kurulursa memnun olmaz ama öte yandan Barzani müttefikimiz ve dostumuz.

        Irak Kürdistan’ı hem ekonomik hem de kültürel olarak Türkiye’nin bir parçası sayılır. Şayet Barzani devletleşmeye giderse ve bütün dünya bu devleti tanırsa Türkiye de tanıyacaktır.

        Ben Barzani ile PKK’yı aynı kefeye koymayı Kürt düşmanlığı olarak görüyorum. Kürt devleti tanımını da çok yanlış buluyorum. Zira Türkiye, Türk düşmanı, yani ırkçı olmayan bütün Kürtlerin de devletidir.

        Kürtler, bu ülkenin Türklerle eşit, birinci sınıf yurttaşıdır. Bugün en büyük Kürt metropolü ne Diyarbakır, ne de Erbil’dir, dünyanın en büyük Kürt metropolü İstanbul’dur.

        Maalesef hâlâ aynı paradigmayla bakıyoruz. Bundan kurtulmalıyız, Kürt fobisi de, Kürdistan fobisi de olamaz, olmamalıdır...

        MEZHEPÇİLİK PARANTEZİNE SIKIŞTIRILMAYA ÇALIŞILAN ERDOĞAN

        Anadili Arapça olan ve Arap medyasını yakından takip eden Yasin Aktay’ın salı günü Yeni Şafak’ta yazdığına göre Suudi Arabistan basını bir süredir tam bir Türkiye düşmanlığı körüklemeye çalışıyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir Fransız kanalına verdiği demeçte Vehhabilik için, “Bunlar bize uzak şeyler” demesi cımbızlanarak sanki Erdoğan’ın Suudi Arabistan’ın mezhep anlayışına düşman olduğu izlenimi yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.

        Başta Amerikan medyası olmak üzere Batı medyasında da yalnızca bu kriz üzerinden değil, uzun zamandır Erdoğan’ı mezhepçi gösterme çabası var. Ortadoğu’yla ilgili çok yanlış bir resim çiziyorlar.

        Bunlara bakıp içimden, “Şayet Amerikan siyasetinden besleniyorlarsa neden yıllardır dünyanın bu halde olduğuna şaşmamak gerek” diyorum.

        Örneğin, salı günü Washington Post’ta Trump’ın İran’a karşı Sünni bloku harekete geçirme çabasının neden başarıya ulaşamayacağı sorusu üzerinden Türkiye’yi yine mezhepçi bir çizgiye sıkıştırmak isteyen kapsamlı bir makale okudum.

        Halbuki bir şeyin iyi anlaşılması lazım: Erdoğan, İslam dünyası için en büyük tehdidin “mezhepçilik” olduğunu gören ve bunu da sık sık vurgulayan bir lider.

        Yasin Aktay’ın da hatırlattığı gibi Necef’i ziyaretinde, “Ben Sünni ya da Şii değil, Müslüman’ım” demişti. Bunu yalnızca Necef’te değil, birçok yerde vurguladı, mezhepçiliği fitne olarak niteledi.

        Erdoğan’ı Sünni bloka sıkıştırmaya gayret eden akla herhalde en iyi cevabı Arap sokakları yıllardır veriyor. Ama başta ABD olmak üzere Batı’daki oyun kurucuların işine o sokakları dinlemek gelmiyor.

        SICAKTA NE YAPMAMALI?

        MAYIS başından beri, “Nerede bu yaz?” diye söylenip duranlara inat yaz öyle bir geldi ki... Feci bir sıcak dalgası ortalığı kasıp kavuruyor! Termometre 35’lerin üzerini gösteriyor.

        Tabii her yaz olduğu gibi bu yaz da uzmanlar, “Sıcakta az yiyin, bol su için, güneşe çıkmayın” diye özetlenebilecek ve artık ezberlediğimiz uyarılara başladılar.

        Ancak bende sistem ters işliyor. Hava ısındıkça canım daha çok tatlı istiyor. Doktorların bana kınama cezası vermesini göze alarak bu sıcakta favorim olan yeni keşfimi açıklıyorum: Blonde chocolate salted caramel (tuzlu karamelli sarışın çikolata)...

        Çekirdeğinde tuz bulunan tanelerden üretilen sarışın çikolatanın içine tuzlu şeker parçaları serpmişler.

        Önce yumuşak bir şeker, ardından damakta patlayan hafif bir tuz. Böyle bir lezzet karşısında hiçbir sıcak uyarısı ya da kalori hesabı işlemiyor maalesef...

        Diğer Yazılar