Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ERTUĞRUL Özkök, bana cevap verdiği dünkü yazısında “kontrollü darbe” iddiasının mantıksızlığını vurgulayarak çok doğru bir iş yapmış. Hepimizin ortak akıl noktasında buluşması gerekiyor. Darısı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başına... Umarım ülkenin anamuhalefet liderini, Özkök gibi gazeteciler etkilemeyi başarırlar.

        Madem o “mesaj alma” olayına girdi, ben kendisine Binbaşı O.K.’nın “darbeyi 9 saat önceden haber verdiği” iddiasının arkasını önünü daha dikkatle irdelemesi gerektiği mesajını vereyim. Devletin, MİT’inden Genelkurmay’ına ve tüm diğer istihbarat unsurlarına kadar ne ihmaller içinde olduğunun fotoğrafı geçen yazımda anlattıklarımdır.

        Ben O.K. olayından bağımsız olarak o haberlerin bazı gazetelerde neden çıktığını ve devletin zirvelerinde neler döndüğünü hem Özkök’ün hem Hürriyet’in daha akıllıca incelemesi gerektiğini söylüyorum. Çağdaş akademik literatürde şu an çok konuşulan “alternatif gerçek” kavramı boşuna çıkmadı. Her “gerçek”in bir işlevi vardır, işlevi olmayan hiçbir “alternatif gerçek” yoktur sevgili Özkök...

        Eğer “gerçek” kavramına bugünün gazetecileri böyle bakmazsa devletin zirvelerinde olan ya da olabilecek bir kavgada taraf olmaktan başka bir işlev görmezler. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada bunun böyle olduğunu düşünüyorum.

        Devlet içi istihbarat ve güvenlik aktörleri arası kavgada taraf olmak, gazeteciyi ya da o medya grubunu fillerin tepişmesi sırasında bir filin yanında taraf olan çimenden başka bir şey yapmaz. Maalesef özellikle Mehmet Yılmaz’ın yazıları -sanırım 53 tane idi- bu işlevi görmek dışında bir işe yaramadı. İnşallah o da bir özeleştiri yapar...

        15 TEMMUZ’A DİRENENLERE DİRENMEK

        15 Temmu z 2016’da olan sadece bir askeri darbe teşebbüsü değildi. 15 Temmuz, resmen Türkiye’yi işgal ve istila teşebbüsüydü. Fethullahçı terör örgütü eğer başarsaydı, Türkiye diye bir ülke haritada bile kalmayacaktı. Suriye gibi olacaktık, hayatta kalanlar mülteci olarak orada burada sürünecekti.

        İşte sırf bu yüzden FETÖ’ye karşı 15 Temmuz direnişi hayati bir direnişti. Prof. Dr. Atilla Yayla’nın harika bir kitap yazarak adını koyduğu gibi, “15 Temmuz şanlı direnişi”ydi bu. Bütün siyasi partilerin bu direnişten yana kuvvetli bir söyleme sahip olması gerekir. Oysa maalesef CHP mevcut çizgisiyle kendi seçmenini 15 Temmuz direnişine karşı yabancılaştırıyor. Şu anki propaganda yapısıyla 15 Temmuz’a direnen toplumsal kesimlere karşı yeni bir hat oluşturuyor ve aslında böyle yaparak kendine zarar veriyor, AK Parti’nin ise işini kolaylaştırıyor.

        HDP de “15 Temmuz’a direnenlere direnmek” diye adlandırdığım o CHP hattını destekliyor. Oysa Kürt halkı, o gece en cesur hareket eden, direnen kesimlerin başında geliyordu. Aynı şekilde 16 Nisan 2017’de “Evet” çıkmasını sağlayan, tüm ezberleri bozarak beklenenin çok üzerinde -HDP’ye rağmen- “Evet” veren yine Kürtlerdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın referandum akşamı yaptığı konuşmayı hatırlayın, Güneydoğu sonuçlarını yorumlarken sesi çatallaşmıştı. HDP’li Kürtlerin de önemli kısmı eski düzene değil kendisine destek vermişti ve bu onu duygulandırmıştı....

        CHP’nin “FETÖ’ye karşı 15 Temmuz direnişi’” nde AK Parti’den rol kapmaya çalışması gerekirken, bu alanı tamamen onlara bırakması bana göre büyük bir siyasi yanlış. AK Parti’ye sunulmuş bir hayat öpücüğü bu. 15 Temmuz direnişi gibi destansı bir olay, AK Parti’nin hanesinde kaldıkça, en kötü durumda bile oyu yüzde 40’tan aşağı düşmez. CHP şu an öyle bir dil benimsiyor ki, iş “15 Temmuz, Cumhurbaşkanı ve hükümete karşı yapılan ve AK Partililerin direndiği bir darbe teşebbüsüdür” deme noktasına geliyor.

        Bu korkunç gecenin yıldönümü yaklaşıyor. Görünen o ki anma etkinliklerine CHP hiç katılmayacak ve aksine bir duruş sergileyecek. Ne diyeyim, AK Parti’nin her seçimde birinci parti olmasını garantileyen bir stratejik akılsızlıkla yürümeye devam etsinler...

        FETÖ’NÜN AÇIK HEDEFİ VE KALKAN KORUMA KARARI

        ESKİ askeri başsavcı, emekli albay Ahmet Zeki Üçok, bu iktidar döneminde Balyoz mağduru olduğu halde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Aralık 2013’ten itibaren Fethullahçı terör örgütüne karşı açtığı savaşı ve Tayyip Erdoğan’ı kuvvetli bir şekilde destekleyen ve “yesinler birbirlerini” deme yanlışına düşmeyen bir isim. Oysa Ergenekon ve Balyoz mağdurlarının bile büyük çoğunluğu bu hatayı yaptılar ve 15 Temmuz öncesine kadar FETÖ’ye karşı sessiz kaldılar. Muhalefet cephesi ise çoğunlukla Erdoğan’a karşı FETÖ’nün tarafını tuttu o süreçte.

        Ahmet Zeki Üçok, 15 Temmuz öncesinde “Fethullahçı subaylar kesin darbe teşebbüsünde bulunacak” diye uyaran ve dikkate alınmayan az sayıda insandan biriydi. Ordu içindeki Fethullahçıları isim isim sayıyordu ve tüm analizlerinde haklı çıktı. O sebeple halen FETÖ’nün baş saldırı hedeflerinden biri. Özellikle harp okullarından atılanların aileleri, bu konuda tek suçlu olarak Üçok’u görüyor ve intikam alacaklarını açık açık söylüyorlar. Ama ne tuhaftır ki Üçok’un özel koruma kararı daha yeni kaldırılmış.

        Bence bu büyük bir yanlış. Ankara Valisi Sayın Ercan Topaca’ya ve İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’ya buradan seslenmek istiyorum: Bir an önce bu konuda gereken karar alınmalı ve Üçok’a yeniden koruma kararı çıkarılmalı. Çok riskli bir durum bu...

        FOTOĞRAFLARIN ARASINDAN ÇIKAN ŞEY

        GEÇEN gün FARCile ilgili yazımı yazarken Kolombiya seyahatimin fotoğrafları arasında ona rastladım... Ajiaco. Kolombiya’nın olağanüstü yemeği... 3 farklı patates cinsinden yapılan, içinde bol miktarda tavuk ve pazıya benzer, guasca dedikleri bir bitki bulunan, kaparili, üzerine azıcık krema gezdirilen, içine yarım koçan haşlanmış mısır konan, yanında da haşlanmış pirinç ve bir dilim avokado ile servis edilen ömürlük bir şeydi ajiaco. Çorba diyorlar ama bakmayın, bence tam bir öğün kadar doyurucu bir yemekti.

        Fotoğrafını görünce size anlatmak ve bir “ah” çekmek istedim. Neden bir dünya şehri olan İstanbul’da ajiaco bulunmaz? Bu şehir birçok alanda evrenselleşti ama konu mutfağa gelince hâlâ muhafazakâr ve yerel bence...

        Diğer Yazılar