Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MEDYAYA son dönemde hâkim olan bir pişkinlik ve utanmazlık var. Üstelik bu giderek artıyor ve arsızlaşıyor. O nedenle bazı şeyleri zaman zaman hatırlatmakta fayda görüyorum.

        Fethullahçı Terör Örgütü’nün Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni yıkmak ve devletin başındaki Recep Tayyip Erdoğan’ı ailesiyle beraber hapse atmak için darbe düğmesine bastığı tarih 17 Aralık 2013’tü. Bizler de bir avuç yazar olarak bu tarihten itibaren Gülenist çeteye karşı büyük bir savaş verdik ve sonunda bu savaşı Erdoğan’ın liderliğinde kazandık.

        O günlerde çok sayıda AK Partili korkuyordu. Cumhurbaşkanı’nın yanında etkili mücadele eden az sayıda insan vardı. Benim o dönem yorumcusu olduğum “Dört Bir Taraf” programı adeta savaş alanıydı. Her yayında FETÖ saldırılarına karşı sivil hükümetin meşruiyetini sonuna kadar savunuyordum.

        ‘FETHULLAH CUMHURİYETİ’ OLACAKTI

        Biz böyle canhıraş savaşırken, Doğu Perinçek hareketi hariç muhalefet ve medyanın bir bölümü o savaşta Gülen’in tarafını tuttu. Köşe yazarlarının çoğu o dönem Erdoğan’a karşı FETÖ’nün yanındaydı. Beraber Erdoğan’ın yok edilmesi için savaştılar. Eğer istedikleri olsaydı bu ülke “Fethullah Cumhuriyeti” olacaktı.

        17-25 Aralık sürecinde FETÖ’nün yanında olanların, o dönem FETÖ ile savaşıp bu örgütü bitirenlere “FETÖ’cü” demesi kadar saçma bir şey olamaz. Ama hâlâ bunu utanmazca ve pişkince yapıyorlar!

        Dahası şu an yargı camiası içinde bir irade, 17-25 Aralık sonrası FETÖ’nün tezlerini desteklemiş herkesin tutuklanması gerektiğini, çünkü vatana ihanet ettiklerini savunuyor. Benim gibi özgürlükçü yazarlar ise muhalefetin ve muhalif medyanın Erdoğan karşıtlığıyla yaptığı bu büyük yanlışın gaflet olduğunu ve yargı konusu olmaması gerektiğini söylüyoruz. Zaman zaman “Acaba yanlış mı yapıyoruz?” diye kendime sormadan edemiyorum...

        KİMSENİN ÖZGÜRLÜK, HAK TALEBİ YOK

        Zira 17-25 Aralık darbe sürecinde FETÖ tarafında olanlar, Erdoğan’ın “Ne istediler de vermedik” sözünden hareketle bir gün muhakkak onun da tutuklanması gerektiğini dahi savunuyorlar. FETÖ’yü bitiren Erdoğan’ın FETÖ’den tutuklanmasını istemek ancak delirmekle açıklanabilir.

        Böyle bir ortamda bu ülkeye özgürlükçü bir hukuk devleti rejimi gelmez, gelemez. “Gücü gücü yetene” düzeni devam eder. Seçimsel demokratik rejimden bir adım öteye gidemeyiz ve sanırım gidemeyeceğiz...

        Erdoğan karşıtlarının çok büyük çoğunluğunun temel haklardan, özgürlüklerden, çoğulculuktan yana bir talebi yok, bilakis eski askeri vesayet rejimi gelsin ve AK Parti ile dindarlardan intikam alsın istiyorlar. Bu artık mümkün görünmediği için de şu sıralar ABD’deki yargıya bel bağlamış durumdalar. Maalesef hiç iç açıcı bir manzara değil bu.

        *************

        TRUMP’IN PAYLAŞTIĞI O 3 VİDEONUN GERÇEK HİKÂYELERİ

        PERŞEMBE gününden beri dünya ABD Başkanı Donald Trump’ın retweet’lediği 3 İslam karşıtı video üzerinden yaşanan gelişmeleri izliyor. Bu videoların 2 ortak özelliği var: Birincisi İngiltere’nin marjinal, aşırı sağ partisi Britain Right mensubu Jayda Fransen’in paylaşımları olmaları; ikincisi hiçbirinde zaman, mekân ve bağlam olmaması.

        Trump’ın böylesine hedef gösteren, üstelik içeriğini dahi araştırmadığı apaçık olan videoları paylaşması çok doğru bir şekilde İngiltere Başbakanı Theresa May’in tepkisini çekti. Zira söz konusu paylaşımlar Müslümanları açıkça hedef gösterme ve kategorize etme özelliği taşıyor.

        Üstelik Trump bu paylaşımlarla İngiltere’de bir avuç faşist dışında kimseyi peşine takamayan Britain Right ve Jayda Fransen’ın ilk kez kitlelerin dikkatini çekmesini sağladı. Bu, ırkçılık ve radikalizmin hiçbir zaman Kıta Avrupası’ndaki gibi tutunamadığı İngiltere için başlı başına bir üzüntü kaynağı...

        1. HİKÂYE

        Öte yandan paylaşılan videoların arkasında bambaşka gerçekler var. Birinci videoda bir çocuk, başka bir çocuğu dövüyor ve döven çocuk için “Müslüman göçmen” deniyor. Hollanda’da çekilmiş olan bu video için ABD’nin Hollanda Büyükelçiliği açıklama yaptı. Şiddet uygulayan çocuğun göçmen olmadığını, doğma büyüme Hollandalı olduğunu ve hakkında Hollanda hukukuna göre işlem yapıldığını söyledi.

        2. HİKÂYE

        İkinci görüntüde ise Hz. Meryem heykelini kıran bir adamı gösteriliyor. Altında sadece “Müslüman” yazıyor. İslam konusunda tamamen cahil ve ırkçı bir kafa tarafından etiketlendiği besbelli. O görüntüdeki heykeli kıranın Rakka’da DEAŞ’a katılan bir terörist olduğu ortaya çıktı.

        3. HİKÂYE

        Üçüncü görüntüde bir çocuğu döven bir kalabalık var. Bu da “Müslüman kitleler, genci yoldan atıp öldüresiye dövüyorlar” etiketiyle paylaşılmış. Halbuki burada da Mısır’da Temmuz 2013 darbesi esnasında yaşanan korkunç olaylar söz konusu. O çocuğa saldıranlar arasında olan siyah bayraklı adamın da 2015’te Mısır yönetimi tarafından asıldığı ortaya çıktı.

        Kısacası, Trump böyle bir çarpıtmaya alet oldu. Üstelik özür dilemek yerine Theresa May’e, “Benimle uğraşacağına Radikal İslamcı teröristlerle uğraş” diyerek üste çıkmaya çalışıyor.

        *************

        FARKLI BİR KAHVALTIYA NE DERSİNİZ?

        GÜNDEMİN ağırlığı ve iç karartıcılığı yüzünden epeydir yemek yazmadığımı fark ettim. Halbuki tam da böyle günlerde mutfağa girmek iyi gelir. Size bugün bir kahvaltı tarifi vereyim. Enerji toplamak için birebir, üstelik hazırlaması da hiç zor değil...

        PASTIRMALI, YUMURTALI RÖŞTİ

        Malzemeler: (2 kişilik) 2 patates, 4 dilim pastırma, 1 soğan, 2 yumurta

        Hazırlanışı: Tavaya pastırmaları koy ve birkaç dakika çevir, sonra tavadan çıkar ama tavayı temizleme. 1 soğanı ince ince doğra, pastırmaları pişirdiğin tavada kavur, 2 patatesi rendele ve suyunu sık, tavadaki soğanların üzerine ekle, üzerine bastır ve bir süre sonra pastırmaları da ilave et, ters çevirerek iki taraflı pişir. Başka bir tavada tereyağını erit, üzerine 2 yumurta kır, yumurtalar piştikten sonra kek gibi pişirdiğin röştinin üzerine yerleştir.

        Diğer Yazılar