Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GÜNLERDİR beklenen Amerikan stratejik güvenlik belgesi pazartesi günü açıklandı. Yaklaşık 70 sayfalık belge dolaşıma girdiği sıralarda ABD Başkanı Donald Trump da kameraların karşısına geçti ve bu belgeyi anlatan bir konuşma yaptı.

        Stratejik güvenlik belgesi ilk olarak 1987’de Ronald Reagan tarafından ortaya konulmuş olan, daha sonra da her başkanın kendi vizyonu ve çizgisini anlatmak için yayınladığı bir doküman. Aslında öyle büyük bir sürpriz barındırma ihtimali olan bir belge değil, aşağı yukarı ana hatları başkana ve döneme göre bellidir, ancak bu kez Trump pek tahmin edilebilir bir isim olmadığı için haber değeri öncekilere göre daha yüksekti. Peki beklemeye değer bir bomba çıktı mı? Hayır.

        Ancak Trump’ın konuşması ile belge arasında bazı dikkat çekici farklar vardı. Hatta öyle ki dün Washington Post başyazısında Trump’ın bu belgeyi bırakın hazırlamakta aktif olmayı tam olarak okumuş olma ihtimalinin bile düşük olduğunu yazdı.

        Konuşmayı dikkatle dinledim. Trump’ı anlamak için neredeyse tek kaynak konuşmaları. Diğer her şeyde ne kadar o var, ne kadar sistem, belli değil... Her şeyden önce tipik bir Trump konuşması diyerek başlayayım. Gözlerini kısarak “bugüne kadar göz ardı edilen Amerikalı” adı altında sağcı, beyaz seçmene mavi boncuk göndermeler, sık sık radikal İslamcı terör kavramını kullanmalar ve kendi döneminde paranın nasıl arttığını bu kez gözlerini açarak anlatmalar...

        BİR AMERİKAN BAŞKANI İLK KEZ...

        Bir Amerikan Başkanı ilk kez, diğer tüm başkanları açıkça kötüleyen bir üslup kullandı. “Öncekiler hep dışarıya kazandırıp Amerika’ya kaybettirdiler” diyerek uzun uzun artık içe dönülmesi gerektiğini, sınırların daha sıkı kontrol edileceğini, mevcut göçmen politikasının yanlış olduğunu, önceliğinin Amerika ve Amerikalı (bahsettiği beyaz Amerikalı tabii) olacağını sık sık tekrarladı.

        Korumacı ekonomi, serbest ticaret karşıtı bir anlayış, aşırı sağ, göçmen karşıtı siyasi yaklaşım, güvenliği özgürlüğün önüne koyan ve İslam’ı sık sık terörle bağdaştırarak Müslümanları öteki olarak etiketleyen bir anlayış...

        Amerika’yı Amerika yapan göç, liberal ekonomi, çoğulculuk ve fırsat eşitliği prensiplerinden uzak yeni ve içe kapanmacı bir anlayışın ipucu vardı konuşmasında. Maalesef bu konuşmanın ana hatları uygulanırsa dünya bugün olduğundan çok daha kötü bir yere gidecek...

        TÜRKİYE YOK

        Öte yandan ne konuşmada ne de belgede korkulduğu gibi Türkiye’ye atıf yok. Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore’ye beklenen atıflar var. Ancak tuhaf olan şey, belgede Rusya’yla ilgili çok daha sert ifadeler yer alırken Trump’ın konuşmasında Moskova’ya adeta mavi boncuk göndermesi, hatta Putin’i bir terör olayını önlediği için tebrik etmesi... Bu da kafaları karıştırıyor. Hangi yaklaşım geçerli? Rusya’ya karşı soğuk savaş dönemini andıran stratejik belgedeki yaklaşım mı yoksa Trump’ın yer yer flörtöz dili mi?

        Her şekilde dünya yeniden iki kutuplu bir yere doğru evriliyor. Bu da siyasetin sertleşeceği, cephelerin netleşeceği anlamına geliyor. Önümüzdeki süreç pek de kolay görünmüyor...

        *************

        BİR FRANSIZ’IN GÖZÜNDEN TÜRKİYE

        GEÇENLERDE Fransız bir arkadaşımla kahve içiyordum. Eşinin işi dolayısıyla Paris’ten geldi ve 1 yıldır burada yaşıyor. “Neleri sevdin, neleri sevmedin?” diye sordum. İşte cevapları:

        - Ayakkabı mağazalarında dünyanın hiçbir yerinde görmediğim müthiş zarif bir detay var. Denemek için kullan-at naylon çorap veriyorlar. Acayip müşteri dostu bir jest. Küçük ama çok anlamlı. Bayıldım.

        - Metrolarda öğretici videolar yayınlıyorlar. Mesela yemek pişirmeyi gösteren videolar var. Türk usulü pilav yapmayı oradan öğrendim. Eğitici ve çok faydalı bu yayınlar. Çok sevdim.

        - Çok seyahat ettim, genellikle Fas, Tunus ya da Mısır, Lübnan gibi İslam coğrafyalarında bir dükkâna yabancı girince hemen oralı olan müşteriyi arka plana atar, yabancıyla ilgilenirler. Türkiye öyle değil. Kendi insanına da aynı muameleyi yapıyor. Bence bu özgüveninizi gösteriyor.

        - Metro durakları, altgeçitler ve AVM’ler Avrupa’dan çok daha ileri. Belki de sonradan yapıldığı için ama burada müthiş bir dinamizm görüyorum, dışarıdan görünenden çok daha ileride Türkiye.

        - Öte yandan her zaman herkes stresli ve telaşlı. Sokakta hep öfkeli insanlar var. Bu hiç iyi değil.

        - Arkadaş gruplarında hep siyaset konuşuluyor ve insanlar çok karamsar. Sosyal hayat dışarıdan renkli ama içine girince çok boğucu. Paris’te 100 başlıkta konuşurduk, burada 10 başlığa bile çıkamıyoruz.

        *************

        UCUZ ETTE DURUM NE?

        GEÇTİĞİMİZ haftalarda 2 market zinciri üzerinden bütün Türkiye’de başlayan ucuz et satışı, dünyanın en yüksek et fiyatlarından birine sahip Türkiye’de dar gelirli için müjde gibi geldi. Acaba satışlar nasıl gidiyor? Halk memnun mu? Talepler karşılanabiliyor mu?

        Dün ucuz etin satıldığı 2 market zincirinden biri olan A101’in sahibi Turgut Aydın’a rastladım ve bu soruları sordum. Söylediğine göre satışlar yoğun bir şekilde her yerde devam ediyor. Ancak bütün marketlerde aynı sorun varmış: Kuşbaşı yetişmiyor, kıyma ise fazla geliyormuş. “Neden” diye sorunca, “Kıyma hızlı çekilip hazırlanıyor, kuşbaşının kesilmesi ise zaman aldığı için o daha az miktarda raflara çıkıyor ve yetmiyor” cevabını aldım. A101’de durum bu. Acaba BİM’de de aynı sıkıntı var mı?

        Diğer Yazılar