Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DONALD Trump’ın Twitter’dan duyurduğu ve DEAŞ’ın 5 elebaşının yakalanmasını içeren operasyonun Türkiye’de başladığı yönündeki iddiayı Dışişleri doğruladı. Peki nedir bu olayın detayları? Operasyon Türkiye’ye nasıl uzandı?

        Esasen bu operasyonun detayları kısmen 3 ay önce terörist İsmail Elvan el İthavi yakalandığında yazılmıştı. Ailesiyle birlikte Türkiye’ye giriş yapan DEAŞ’lı üst düzey bir isim El İthavi. DEAŞ’ın sözde din şûrası liderliğini yapmış, infaz ve idam fetvaları vermiş bir isim.

        Irak’ta Musul geri alınınca terör örgütünün Rakka’da oluşturduğu sözde devletin kayıtlarına ulaşan Iraklı devlet yetkilileri birçok isme ve nereye gittikleriyle ilgili detaylara ulaştılar ve aranan isimleri ilgili devletlere bildirdiler. El İthavi ismi de bu şekilde Ankara’ya, istihbarata ulaşmış. Daha önce hakkında herhangi bir ihbar olmadığı ve bir eyleme de karışmadığı için istihbarat geldiği andan itibaren MİT sıkı bir şekilde çalışmaya başlamış ve 8 şubatta El İthavi’yi yakalamış. Ailesiyle birlikte Sakarya’da yaşayan 55 yaşındaki DEAŞ’lı, 6 günlük sorgunun ardından Irak’a deport edilmiş.

        İNSAN KAÇAKÇILARI SOKMUŞ

        El İthavi, örgüt için Rakka’ya giden ve oradan YPG kontrolündeki bölgelerden geçerek Türkiye’ye insan kaçakçıları aracılığıyla yasadışı yollardan giriş yapanlardan. Türkiye, Irak’a teslime edince CIA tarafından sorgulanıp ABD’ye yollanmış. Diğer 4 ismin yakalanmasında da onun rolünün önemli olduğu ileri sürülüyor.

        Açıkçası bu tip operasyonlar konusunda Türkiye en hızlı hareket edip sonuç alan ülkelerin başında geliyor. İyi bir kordinasyonla kısa süre içinde ilgili ülkelerin istihbarat birimleriyle temasa geçiliyor ve hedef yakalanıyor. DEAŞ ile mücadelede şu anda en seri refleksleri gösteren ülkelerden biri Türkiye.

        *********

        10. yılında Masumiyet Müzesi

        ORHAN Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” çıkalı 10 yıl olmuş... Kitabı, 5 gecemi uykusuz geçirerek yutarcasına okumuş, Kemal’i, Füsun’u uzun bir süre yanı başımda yaşatmıştım. 1970’lerin İstanbul’unu, üst-orta sınıfın bekâret tabusunu, Batılılaşmaya çalışan ama Doğulu alışkanlıklardan kopamayan bir toplumun sancılarını ve geçiş sürecini bu kitapta da olağanüstü anlatıyordu büyük yazar.

        2012’de açtığı Masumiyet Müzesi’ni de o sıralar gezmiştim. Romanı yeniden yaşatmakla kalmayan, insanı bir zaman yolculuğuna çıkaran müthiş bir tüneldi sanki.

        Önceki gün yolum Tomtom’a düşünce aklıma geldi, kitabın 10. yılı vesilesiyle yeniden girdim müzeye. Ve bir kez daha aynı keyfi, hatta daha fazlasını aldım.

        Masumiyet Müzesi’ni gezmek, Orhan Pamuk’un ulaştığı evrensel boyutu teyit etmek açısından da önemli. Müzeye devamlı bir turist akını var. Ben çok sayıda Uzakdoğulu, Fransız ve İskandinav’a rastladım. Hepsi ellerinde kitapla dolaşıyordu.

        Pamuk’un romana başladığı sayfayı, elyazısını, karalamalarını görmek, Kemal’in hayali yatak odasında dolaşmak, hele Füsun’un yüzlerce içilmiş sigarasından oluşan ve her birinin altında mekân ve durum tahlili yer alan panoyu hatırlamak beni yeniden kitabın o nehir gibi akan dünyasına sürükledi. Saplantılı ve tek taraflı bir aşk, sancı, yitip giden bir hayat, rutinin sürükleyiciliği, 40 yıl öncesinin sararmış kâğıt kokusunu çağrıştıran bir İstanbul nostaljisi...

        Masumiyet Müzesi’ni arada hatırlayın, yolunuz Tophane, Taksim tarafına düşerse dünyanın öbür ucundan gelen insanların arasına katılın, müzeyi gezin...

        **********

        Annem, babamla nikâha giderken, arkada anneannem duruyor..

        Anneme sandıktan bir armağan

        YARIN Anneler Günü. Bu tip günler ticari amaçlar için sömürü alanına dönüyor maalesef. Halbuki bir anneyi küçücük bir şeyle sevindirebilirsiniz. Onu değerli hissettirerek, düşündüğünüzü göstererek...

        Ne üzücü... Bunu aslında tek bir gün değil, yaşadığımız her gün yapmalıyız. Annemize, çocuklarımıza, eşimize, dostlarımıza kendilerini özel hissettirmeliyiz. Onların gözlerinin içine bakmalıyız. Ama hep bir bahanemiz, bitmek tükenmek bilmeyen meşguliyetlerimiz var...

        Bunlara en azından yarın bir ara verelim. Hayattayken annemize onu sevdiğimizi, çok sevdiğimizi hatırlatalım. Ben sandıkta bu fotoğrafı buldum. Annem ve babam nikâha giderlerken... Yıl 1974. Yeşilköy’de henüz faytonlar varken. Bir faytonun tepesinde Çınar Otel’deki düğünlerine gidiyorlar...

        Siz de biraz geçmişe gidin, eski albümleri karıştırın, eminim vitrindekilerden çok daha anlamlı şeylere rastlayacaksınız...

        Annenize masum bir sürpriz: Çiğ brownie

        HAYATIN koşuşturması, siyasetin yoğunluğu, Türkiye’nin gerilimleri derken uzun süredir hiç yemekten bahsetmediğimi hatırladım. Halbuki hayatın güzel yanlarını unutmamak, sevdiğimiz şeyleri ihmal etmemek gerekiyor. Yarınki Anneler Günü şerefine size annenize hazırlamanız için çok kolay, farklı ve çok masum bir brownie tarifi veriyorum.

        Malzemeler: 15 adet iri (medjoul) hurma, 1.5 avuç ceviz içi, 2 yemek kaşığı kakao, 2 yemek kaşığı bal, bir tutam tuz, 1.5 yemek kaşığı su, 1.5 tatlı kaşığı vanilya ekstraktı.

        Yapılışı: Hurmaları, 1.5 kaşık kakaoyu, 1 tatlı kaşığı vanilya ekstraktını, suyu ve tuzu blender’dan pürüzsüz olana kadar geçirin. Karışımı tepsiye, yağlı kâğıdın üzerine yayın. Bir kapta kalan kakao, vanilya ve balı karıştırın, tepsideki karışımın üzerine dökün. Tepsiyi buzdolabında 2 saat bekletin. Çıkarıp dilimleyin...

        Diğer Yazılar