Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HASAN Cemal, Harvard Üniversitesi Nieman Vakfı’nın verdiği “Vicdan ve Dürüstlük Ödülü”nü “paşa paşa” almış. Ödül alırken yaptığı konuşma akıllara hakaret, ruhlara zindan olacak türden. Gözünü ödül sevinci bürüyen Cemal, üç A4 kâğıdı dolusu yeni Türkiye tezviratında çekilen zulümlere, gazetecilerin başına gelen türlü badirelere ağırlık vermiş. Gazeteciden kastı Baransu, gerisini düşünün. Hak edilmemiş badireler bahsinde ise sanırım kendi planlı işsizliğinden, kreatif mazlumluğu ile motive oluyor. Konuşmasının tamamı beşinci sınıf mazlum edebiyatı. Sanırsınız sendikası kapatılan madenci, sanırsınız krala itaatsizlik ettiği için hakkında ölüm fermanı yayınlanmış bir asi general de şimdi yeraltında kurduğu ilkel bir matbaayla diktatöre direniyor.

        Yaşadığın ülkenin eski başbakanının medyaya yaptığı muameleyi doğru bulmayabilirsin. Demokrat bir tutum içinde olmadığını ileri sürebilirsin. Ama halkın seçimi sonucu iktidara gelen kişileri Amerika’ya şikâyet ederken ağzına aldığın en hafif tabir diktatör olacaksa, o zaman bu ülkenin tarihinden geçmiş gerçek diktatörlere duyduğunuz muhabbeti hatırlatırlar.

        Bir aydınlanma anında kendisi itiraf etmişti: “Biz 12 Mart 1971 darbesinden önce cuntasal faaliyetler içindeydik. Darbe yoluyla siyasi partilerin kapısına kilit vurup, çok partili rejime son verip, tek partili askeri sistemi, yani bir tür Baas rejimini Türkiye’ye getirecektik. Darbe ortamını hazırlamak için de sağa sola bomba atmak ve attırmakla uğraştık. Mesela Ankara’da orduevinin önünde polisin üzerine iki yönden bomba atılacak ve Sıhhiye tarafından gelen gençlik, ‘Ordu-gençlik el ele’ diye bağırtılarak orduevine yürütülecekti. Anlayacağın, bir darbe ortamının hazırlanması için bu ülkede böyle bir sürü şey yapılıyordu. (04.12.2010-Taraf)

        Madanoğlu cuntasında aldığı aktif görevle de kalmadı. 80 darbesine rağmen Kenan Evren’le içli dışlıydı. 28 Şubat’ı çağıran ve savunan adamların içinde de yine o vardı.

        Bu darbeci sevdasının, sandıktan çıkana nefret duyma refleksinin itirafını yine kendisi yapmıştı bir yazısında:

        “Oysa, demokrasi bize yaramazdı.

        Halk cahildi!

        ‘İki hedefimiz vardı:

        Biri Demirel, öteki Ecevit.

        İkisini de düşman görüyorduk. İkisi de umut olmaktan çıkarılmalı, ikisi de siyaseten yıkılmalı, inandırıcılıkları beş paralık edilmeliydi.’

        (...)

        Bizde seçim sandığından hep Menderes, Demirel gibi emperyalizmin işbirlikçileri, bir de ‘şeriatçı gericiler’ çıkıyordu.

        (...) Her şey darbe içindi!

        Her şey, ‘cahil halk’ın oylarıyla seçim sandığından çıkan işbirlikçi, yobaz, gerici düzene son vermek içindi.

        (...) (25.03.2008-Milliyet)

        Şaka gibi. Çünkü Hasan Cemal onca itiraflar, “Kimse kızmasın kendimi yazdım”lardan sonra o günler adına neyi itiraf ediyorsa bugün aynısını yapıyor. “Beyaz Türkleri denize dökecekler!” paranoyasıyla yine halk düşmanlığı yapıyor. Bir zamanlar Demirel ve Ecevit için düşündüklerini şimdi Erdoğan için düşünüyor, bu kez de Erdoğan’ı “umut olmaktan çıkarmak, siyaseten yıkmak ve inandırıcılığını beş paralık etmek için” çalışıyor.

        Meğer Cemal’in onca itirafı arınma, nedamet ve tövbe için değil “Ben böyle bir adamım, canınız isterse” demek içinmiş.

        Bunda bir dürüstlük göremiyorum, reklamcılık görüyorum, ki o alan da Cemal Ailesi’ne yabancı değil. Haftanın 7 günü Erdoğan’a diktatör diyen Hasan Cemal’in eşi Ayşe Sözeri Cemal, merkez medyanın amiral gemisi Hürriyet’in yönetim kurulu üyesi; 20 yılını Hürriyet’in reklam satış departmanına başkanlık yaparak geçirmiş ama kendisini “solcu” olarak gören bir isim.

        Yok bu “Hayaller solculuk/gerçekler Hürriyet reklam departmanı” komikliğine girmeyeceğim. Sadece Hasan Cemal’in ödülünü alırken isim vermeden Aydın Doğan’ın mağduriyetine değinmesinin vicdanla-dürüstlükle alakalı olmayabileceği ihtimalini düşünün derim.

        Orhan Pamuk, Hasan Cemal’in şikâyetlerinin sekizde birini yaptığı için Hasan Cemal’in yıllarca çalıştığı, eşi Ayşe Sözeri Cemal’in hâlâ çalıştığı Doğan Grubu gazeteleri tarafından hedef tahtası haline getirilmişti.

        Ve Hasan Cemal “gazetecilik” kariyerinin % 90’ını her türden darbeciliği, vesayetçiliği destekleyerek geçirirken, o darbeler Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu partilerin kapanmasına neden oluyordu.

        Özetle: Hasan Cemal, Erdoğan’a ve onun geldiği hareketi taşıyanlara demokrasi dersi verecek son insandır.

        Diğer Yazılar