Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2009’dan beri her ramazan ayı, Doğu Türkistan da denilen Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nden gelen üzücü haberlere sahne oluyor. 2009’da Urumçi’de 2 Uygur’un hayatını kaybetmesiyle başlayan protestolarda Uygurlar’ın, Çin Halk Cumhuriyeti’ni destekleyen en kalabalık etnik topluluk olan Han’larla karşı karşıya gelmesi ve resmi kaynaklara göre 197 Uygur’un hayatını kaybetmesi ve binlercesinin de yaralanması sonrası Doğu Türkistan’a daha sık bakılması gayet normal, hatta gerekli. Ancak Çin Halk Cumhuriyeti’nin iç sömürgesi olarak da tanımlanan bölgeden gelen az kaynak-bol dezenformasyon içeren haberler, sosyal medyada insanların kardeşlik dayanışma duygularından başka nefret duygularını da tetikleyebiliyor. Bunlardan en son yaşananı, bazı ülkücülerin Çinli zannederek bir grup Güney Koreli turisti hırpalamasıydı.

        Devlet Bahçeli “Sonuçta hepsi çekik gözlü, fark eder mi?” demiş. Nasıl fark ettiğini Mücahit Küçükyılmaz, Twitter hesabından 140 karakterle özetlemiş: “Fark eder. O Koreli’yle, biz Çinliye karşı savaşmıştık!”

        Bahçeli’nin mantığıyla ülkücü kardeşlerimiz yanlışlıkla dramlarına sahip çıkmak istedikleri Uygur Türklerini de dövebilirlerdi. Zira çok zor olsa da Türkiye’de de önce Tayland ya da Malezya’ya kaçmayı başarıp sonra Türkiye’ye girebilen Doğu Türkistanlı Uygur Türklerine rastlanabiliyor ve onlar da çekik gözlü. Bahçeli’nin ifadesinde sorunlu olan başka bir şey ise, sözlerinden Çinli dövmeye niyetlenenler isabet ettirebilselerdi bunun sorun olmayacağı anlamının çıkması.

        Doğu Türkistan’da bir Çin sömürüsü olduğuna kuşku yok. En bilinen somut delil ise bu sorunlara tercüman olmak isteyen Minzu Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Görevlisi Uygur kökenli İlham Tohti’nin başına gelenler. Tohti, Çin’in Uygur politikasını eleştirdiği için hükümet tarafından önce takibe alınmış, 2014’te ortadan kaybolmuş ve hapse atıldığı ortaya çıkmış bir isim. Tohti’inin hapse girmeden önce Çin hükümetinin talebiyle hazırladığı raporda şunlar yazılıydı: Uygur kökenli üniversite öğrencilerinin sadece yüzde 17’si iş bulabiliyor, iş bulma konusunda ayrımcılık var, işveren tarafından Han Çinlileri tercih ediliyor. Tüm Uygur nüfusunun sadece yüzde 10’u şehirde yaşayabiliyor. Bölgede faal firmalar, yerel işçilere iş vermek yerine diğer bölgelerden işçi getiriyor, hükümet bu duruma göz yumuyor. Çin Halk Cumhuriyeti Bölgesel Etnik Özerklik Yasası 23. maddesinde belirtilen ve “devlet daireleri ile işletmelerinde yapılan iş alımlarında etnik azınlıklara öncelik verilmesi” ibaresiyle açık çelişki var.

        1996 ve 1997’de Çin hükümeti, Uygurca Kuran satışını durdurdu. Sıkıntı Suudi Kralı’nın temin ettiği 1 milyon Kuran ile Uygurca tercüme sayesinde aşıldı. Çin hükümetinin resmi ateizmi, inançlı çevreleri olumsuz etkilemekte. Sorun Türkiye, Malezya gibi ülkelerin din ve modernite arasında tutturduğu denge sayesinde giderilebilirdi.

        İlham Tohti’nin bu tarzda hamasetten uzak tutarlı analizleri nedeniyle şu an hapiste olması bile bize Çin Halk Cumhuriyeti’nin uygulaması hakkında bilgi veriyor.

        Ancak dini ibadetlere izin vermeme, zorla oruç bozdurma ya da oruçlulara bira içirme gibi haberleri ele alırken Doğu Türkistan’la aramızdaki iletişim kanallarının, Gazze ile ya da Suriye ile olduğu kadar açık olmadığına da dikkat etmek gerekiyor.

        Nitekim Anadolu Ajansı, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne ilişkin olarak yayınladığı haber/raporda, yıllardır uygulanan güvenlik önlemlerinin devam ettiğini ama kamusal alanda yapılan gözlemlerde, oruç yasağına ilişkin herhangi bir bildirinin görülmediğini yazdı. AA’nın raporundan anlaşılan, oruç yasağı yok ama reşit olmayanlara namaz kılma yasağı, düğün-cenaze gibi alanlarda dini tebliğ yasağı, “haram”, “helal” gibi ifadeleri kullanma yasağı var.

        Büyük resme bakıldığında ise şu var: Doğu Türkistan, Çin’in ihtiyaç duyduğu zengin doğal kaynaklara ve ziraat alanlarına sahip. Uygur Türklerini baskı altında tutma nedenlerinden biri, resmi ateizmi ve modernleştirme misyonu ise diğer nedeni, bu kaynaklardan ötürü Uygur Türklerinin bağımsız cumhuriyet olma hayallerine asla izin vermeyeceği mesajını iletme ihtiyacı. Bunun diğer boyutu da bu durumun Çin’i zayıflatmak ve geriletmek isteyen küresel aktörler tarafından biliniyor oluşu.

        Bu nokta, dikkatli davranmanın önemli olduğu yer. Çin’in kınanması, protestolara konu olması, Kaşgarlı Mahmud’un, Yusuf Has Hacib’in torunlarına bigâne kalınmaması, Uygur Türkleri ile dayanışma içine girilmesi gerekiyor. Fakat doğru bilgiyle hareket etme ve turist dövme dışında yolların bulunması koşuluyla.

        Diğer Yazılar