Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        RUSYA Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump, üç gün önce Vietnam’ın Danang kentinde düzenlenen APEC zirvesinde bir araya geldiler ve Suriye üzerine ortak bir açıklama yaptılar. Açıklamanın önemli kısmı, iki liderin “Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduklarını” belirtmeleri ve “Suriye’de askeri çözüm olmadığına” dair ifadeleriydi.

        Züğürt Ağa filmini bilirsiniz. “Maraba”ların pek çelişkili, pek paradoksal bir muameleyle karşılaştıklarında söyledikleri şu cümle ünlüdür: “Ağam bizimle eğleniy...’”

        Askeri yöntem çözüm değilmiş. Bakın hele?

        Bunu söyleyen ABD ve Rusya.

        Bir hatırlayalım. Sahte gerekçelerle Irak’ı işgal eden, yıllarca işgali sonlandıramayan, mezhepçiliği kurumsallaştırarak kışkırtan ve IŞİD diye bir belanın ortaya çıkmasına neden olan ABD. Suriye’de, sırf İslamcılar iktidara gelirse korkusuyla kimyasal silah kullanan Esad’ın adım adım meşrulaşmasını sağlayan ABD. Köy boşaltan, ev-arazi işgal edip demografiyi değiştiren PYD’nin “silahlı” YPG militanlarını sahadaki partneri haline getiren ABD.

        Rusya dediğin, bütün “askeri” varlığıyla Suriye’ye çökmüş. Sadece Tartus-Lazkiye’deki varlığından bahsetmiyoruz, bugün Afrin denilen ve PYD-YPG’nin yerleşkesi olan yerde de Rusya var. Baas rejiminin devamını şart koşmuş, İran’ı kıramadığı için “Esad’la devam” kararında mutabık kalmış bir Rusya.

        Türkiye’nin Suriye için “siyasi çözüm” adımları attığı, “Suriye’nin dostları” gibi uluslararası meşruiyeti bulunan ve demokratik dönüşümü hedefleyen kansız bir sistem değişikliğinin yollarını aradığı 2012’de bu iki ülke ne yapıyordu dersiniz? Sinsilik, havaya bakıp ıslık çalma, İran’a ve milislerine geçiş üstünlüğü verme ama karısı-kızı tecavüze uğrayıp çocukları öldürüldüğü için eline silah almış insanları sırf Sünni oldukları için “cihatçı” parantezine alma dışında hiçbir şey.

        Devamında neler oldu? En başında “siyasi çözüm” istemiş olan Türkiye karalandı ve hatta bir ara bütün o Suriye meselesi “yabancı terörist savaşçı” olayına indirgendi. ABD ve Rusya, Esad’ın İran desteğiyle öldürdüğü kitleleri görünmez hale getirip ülkenin önüne devasa bir IŞİD perdesi gerdiler ve bir ABD prodüksiyonu olan IŞİD’in kendilerine temin ettiği giriş biletini kullanarak Suriye’yi kendi “askeri” üsleriyle donattılar.

        İkisi birbirinden emperyalist iki ülkenin danışıklı dövüşü andıran ikilemleri sayesinde ayakta kalan Esad, bir harabenin üzerine diktiği bayrakla ayakta kalmış olmanın zaferini kutluyor. Ama elbette bu, sahte ve buruk bir zafer. Hâlâ onaya ihtiyacı var. Objektif, tarafsız, İran’ın ya da Suudi Arabistan’ın uydusu olmayan bir bölge ülkesinin onayına.

        Türkiye’de de, her ne hikmetse birileri sürekli olarak “Erdoğan, Esadl’a el sıkışmalı” gibi görüşler ileri sürüyor. Esad’a hiçbir zaman Esed dememiş, Suriye muhalefetini “şanlı devrimciler” olarak görmemiş biri olarak diyorum ki, kasıtlı ya da kasıtsız olarak ileri sürülen bu önerinin kabulü Türkiye’nin tuzağa sürüklenmesiyle sonuçlanır. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunun farkında. O yüzden bir anlamı da “Biz istemezsek PYD bağımsızlığını ilan edemez, bak” olan “Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız” açıklamasına yüz vermedi. Rusya’ya doğru yola çıkarken hem de, “Askeri yöntem çözüm değil” diyen ABD ve Rusya’nın çelişkilerini öne çıkardı ve rejimin öldürdüğü 1 milyon insanı hatırlattı.

        Türkiye “ya PYD ya Esad” kıskacına alınmaya çalışılıyor. Sürekli tekrarlandığı gibi, güçlü bir devlet isek eğer, bu ikileme boyun eğmeyecek bir ülke gibi davranmamız gerektiği ortadadır.

        Sınırlarımız içinde silahlı eylem yapan her kim olursa teröristtir, ona göre muamele görür. Sınırlarımızın dışıyla ilgili vereceğimiz kararlar ise başka. İç savaş boyunca PYD’yi maaşa bağlamış olan, 21. yüzyılın Hitler’i pozisyonundaki bir Esad ile aynı fotoğraf karesine girmek Türkiye’nin milli onur ve gururu ile mütenasip olmadığı gibi, vereceği ferahlık 15 dakikadan fazla sürmeyecektir. Zira o ihtimalde de, “Erdoğan, katil diktatör Esad’la el sıkıştı” manşetlerini piyasaya süreceklerinden ve bu küçültücü durum üzerinden Türkiye’ye değer biçeceklerinden emin olabilirsiniz.

        Diğer Yazılar