Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÇÖZÜM sürecini yeni Anayasa ile birlikte tartışmak, daha da fenası yeni Anayasa'da yapılacak bazı radikal değişiklikleri silahların bırakılmasının önkoşulu gibi görmek, atı arabanın arkasına koşmaya benziyor. AK Parti'nin Anayasa taslağında "Türk milleti" ifadesinin geçmesi bile heyecana eşlik eden gerilimi tam anlamıyla sonlandırmadı, BDP'nin taslak metnindeki maddelerin "Türkiye halkı" ifadesine yer vermesi, bölge meclislerinden bahsetmesi kuşkuları diri tutmaya yetti. Zira adı üstünde bu bir "süreç". Ve müzakere demek, uzlaşma zeminlerinin sürekli yıkılıp yeniden yapılması demek.

        "Kuşku" derken, barış sürecine olumlu bakan Türklerin zihnine üşüşen soruları kastediyorum. MHP'nin "Öl de ölelim"cilerinin haletiruhiyesini değil. Bu önemli bir fark. Çünkü Türk milletinin parçası olmakla gurur duyan ya da bunu kayıtsız kalınan bir veri olarak kabul edip hazmetmiş ama şimdi tartışılır hale gelmesinden şaşkınlığa düşmüş olanların endişesinde haklı bir yan var. Zira milletin önünden Türk'ü alırsanız, "Türk"ü bir ırka indirgemiş olacaksınız. O vakit, Türk sayılabilmek için sahiden Türk ırkından olmak gerekecek. Bu ise Kürt'e Türk demek kadar ciddi bir dayatmadır. Dahası, bugüne kadar ırkını dert etmemiş olan, farklı etnik kökenden gelen ve adına Türk milleti denilen gen havuzunun ayrışmasına neden olacaktır.

        Kürtler yıllarca belirlenmiş bir insan tipini rol model almaya, o kişiymiş gibi davranmaya zorlandılar. 30'lardaki bir kadronun ürettiği akla ziyan prototip, o "makbul sayılmış Türk tipi", bırakın Kürtleri, Türklere dahi acı çektiren bir modellemeydi. Ve Kürtlerin algısı derken, arada bir Türklerin algısından da bahsedecek isek eğer, bugün kendisini Türk milletinin parçası sayan insanların 30'larda ırk olarak tasarlanan Türk'ü referans almadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

        ACILARIN KÖKENİ

        Gelgelelim, "Nereden yara alırsanız, orası kimliğiniz olur" der Milan Kundera. Bu minvalde etnik kimliğinden yara alan ve dolayısıyla bu mesele üzerinde odaksal bir tecessüs oluşturmuş olan Kürt silahlı ve siyasi hareketi için, içinde millet gibi kavramların olmadığı, salt vatandaş ile devlet arasındaki hukuki bağı tarif etmekle iktifa eden "çağdaş anayasa" modellerinin vakti gelmiş de geçiyor olabilir; onlara öyle gelebilir. Ama Türklerin kimlik algısı için durum öyle değil. Zira, bir Türk kimliği varsa eğer, "ırk" üzerine inşa edilmiş değil, ulusçuluk akımlarıyla dağılan imparatorluğun, 1. Dünya Savaşı sonrasında parçalanan yurdun aldığı yara üzerine inşa edilmiş bir kimliktir.

        Tüm o birlik beraberlik vurguları, kimi aydınların "Sevr paranoyası" diye acımasızca aşağıladığı haller, bir mazlumluğa gönderme yapar aynı zamanda. "Türk milleti" denildiğinde, diğer pek çok şeyin yanı sıra bu kadere direnme irade ve arzusunu görürüz. Bu irade ve arzunun Kürtlerin kaderiyle senkronize olmadığı da iddia edilemez. Eğer öyle olmasaydı, "Birlikte daha büyük bir Türkiye'yi inşa edeceğiz" cümlesi bu kadar heyecan yaratır mıydı? Bugünlerde çokça dolaşımda olan "1920" ruhu, gerçekte neydi? 1920 ruhuna anlam katan şey, sadece 21'de yapılan kanunların içinde Türk kelimesi geçmemesi midir? Elbette hayır. Millet olarak saplanılmış bir bataklıktan millet olarak çıkma iradesidir. Uzun yıllardan sonra şimdi yeniden benzer bir haletiruhiyeyi paylaşıyoruz. Kuşkusuz bu duygu durumunu abartmak bizi anakronizme götürür, ama barış fikrine referans yapılan heyecanı alıp içinden "millet"siz bir anayasa çıkarmak da en hafifinden grotesk bir çaba olur.

        *

        Akşam Gazetesi'ne verdiği röportajda "Eğer sil baştan yeni Anayasa yapılamıyorsa, uzlaşı sağlanan maddelerden oluşan bir 'geçiş anayasası' yapabiliriz" diyor Hasip Kaplan. Doğru diyor, tabii öneri, süreci zorlaştıran tüm kalemler için de geçerli olacaksa... Köklü değişimler bir tarafın ontolojik kırılma yaşaması pahasına değil, tarafların muhataplarına duydukları güveni adım adım inşa ettikleri bir aşamanın ardından gelirse anlamlı.

        Diğer Yazılar