Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KOBANİ’de yaşananlar, Türkiye’de bölgedeki unsurlarının Kürtlere soykırım uyguladığı hissi yayılarak promote edildi, HDP’lilerin sokağa çağrılması ve Abdullah Öcalan’ın Mehmet Öcalan tarafından servis edilen “Çözüm diye bir şey yok, 15 Ekim’e kadar süre veriyorum” sözü de sokağa çıkışı ve saldırıların şiddetini artıran etkenler oldu.

        Bu olayların Kürt meselesi etrafındaki tartışmalarla aydınlanacağını sanmıyorum. Çünkü Kobani muhasarasını yürüten IŞİD komutanı da Kürt. PYD’li Rojava yönetiminin sürdüğü binlerce insan da Kürt’tü. Barzani’ye yakın Kürtlerdi ve 2013’te PYD tarafından Kuzey Irak’a sürüldüler.

        Bu arada, daha ortada IŞİD yokken, PYD’li Kürtlerle çatışan Nusra cephesinin içinde de epey Kürt var. Rojava’yı tereyağından kıl çekercesine kolay bir yurt, özerk bölge haline getirebileceğini düşünen PYD yönetimi, Şam rejimiyle değil de muhaliflerle savaşırsa daha iyi edeceğini düşünmüştü. Bu yolda savaşmayı göze aldığı muhalif grupların her birinde çok sayıda Kürt vardı, o Kürtlerle de savaştı.

        7 Ekim’de Kobani hassasiyetiyle başlayan olaylarda sokağa çıkanların saldırdığı insanlar da Kürt’tü. “HÜDA-PAR’lı isen dindarsındır, hatta sakallı isen dindarsındır, dindarsan IŞİD’e yakınsındır” gibi bir zihin tutulmasıyla insanları bıçakladılar, kafalarını kaldırımlara vura vura öldürdüler. Can alan Kürt’tü, hayatını kaybeden Kürt.

        Okmeydanı’nda “Kobani’de canlar gidiyor, katil Türkiye devleti yardım etmiyor” diye sokağa çıkanlar Kürt’tü, belediye otobüsü yakılan adam da Kürt. “Bu nasıl dava?” diye soruyordu televizyon ekranından: “Kobani’deki Kürt ise ben de Kürt’üm. Otobüsümü yakan da bunu Kürtlük adına yapıyor. Hangimize faydası oldu şimdi bunun?”

        Evet öldüren Kürt, ölen Kürt.

        Ancak “kimlik” dediğimiz şey sadece etnik kökenden ibaret olmayabiliyor.

        Anlamak için haber bültenlerindeki yer ve duruma bakmak yeterli.

        Saldırıya uğrayan yerler, hep dindar Kürtlerin itibar ettiği HÜDA-PAR ve ona ait yerler. Peygamber Sevdalıları Platformu, Cami-Der, Yusufi-Der. 55 yaşındaki Mahmut Enez yolda yürürken silahla vurularak öldürüldü, HÜDA-PAR’a yakın değildi ama eşi başörtülüydü.

        *

        Milli Görüş geleneğinden AK Parti’ye kadar omurgasını dindarların oluşturduğu siyasi hareketler, öteden beri şeytanlaştırılmaya çalışılıyor. Bunu yaparken milletin değerlerini de dışarı kusmaya kalkan ulusalcı ve katı laiklik yanlısı resmi ideoloji neredeyse çöktü, ona ve onu teslim eden her şeye “eski Türkiye” adı verildi, yeni olanı ise teşekkül edebilmiş değil, geçiş aşamasında; makro dönüşümler gerçekleştiriyor ama bir yandan da deneme yanılma metoduyla öğreniyor; sadece mahallesinde yaşanan haksızlıklara değil, bölgesel adaletsizliklere de karşı çıkıyor; “Dünya 5’ten büyüktür” diyor, kâh tuzaklara sürükleniyor, kâh hata yapıyor ama sırtında onlarca bıçakla da olsa milletten aldığı destekle kararlılığını sürdürüyor.

        Ancak ne olduğunu herkesin iyi bildiği “Eski Türkiye”nin direnci devam ediyor.

        Elinde iyi bir fırsat da var. Dünyanın gözü, IŞİD’e yani radikal İslamcılığa dönmüş durumda. IŞİD de öyle tek boyutlu bir şey değil. Varoluşsal anlamda otantik, avantaj bağlamında “proje”. IŞİD, global oyun kurucuların İslami olan her şeyi IŞİD adı altında paketleyip cehenneme gönderme isteğinin cisimleşmiş hali.

        Bizim eski Türkiye durur mu? Mevcut iktidara direnmek için seküler-global oyun kurucularla aynı faza geçiyor, -hep aynı fazdaydı- ittifakını derinleştiriyor.

        Gezi’nin yaşam tarzının ve standardının kıymetini bilen çocukları eve erken döndüğü için, görev PKK-KCK-YDH ekürisine geçti.

        Nasıl ki Suriye’de seküler-Baas rejiminin temsilcisi Esad’ın karşısında olan bütün “etkili” gruplar IŞİD’leştiriliyor, Türkiye’de de AK Parti ile yakın olması olasılığı bulunan, dahası İslami esans taşıyan her grubun, her eğilimin IŞİD’leştirilmesi deneniyor.

        İyi haber: Kavga Kürt-Türk meselesi değil, o nedenle çözüm sürecini etkilemez.

        Kötü haber: Kavga hiç bitmeyen seküler-laik/ İslamcı-dindar kavgasının yeni sürümü. Son olaylarda yaşadığımız budur.

        Sönümleneceği yerde giderek şiddetlenmesi ise iç dinamiklerle alakalı değildir. Biz yine de kendi yöneticilerimizin ve kendi insanlarımızın benzin değil su taşımasını temenni edelim.

        Diğer Yazılar