Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        15-16 yaşlarındayım... Kızlı-erkekli bir grup, kumsalda yakılan bir ateşin çevresinde toplanmışız; 3 delikanlı gitar çalıyor, biz de eşlik ediyoruz...

        Kızların çoğu sevgililerinin omzuna yaslanmış gökyüzünü izlerken, benim tek derdim repertuarı geniş bir müzik tutkunu olarak tüm şarkılara eşlik etmek... "Haydi hep beraber" diyor gitar çalanlardan biri, şarkıyı söylemeye başlıyor... Müziğe bir durak veriyor, "Nilay sen hariç" deyip şarkıya devam ediyor! Sesim o kadar mı kötü yani? Bu olay bende derin izler bırakıyor... 6 yaşında gönderildiğim mandolin kursunda, 2 hafta içinde "Kötü çalanlar" adı verilen bir gruba alınmamla yaşadığım hayal kırıklığını yaşıyor, bir süre müziğe ara veriyorum!

        GİR KANIMA... DANSIYLA!

        Ama bir tutku, kovalıyor işte her daim insanı; aradan 15 yıl geçmiş sahne tutkum baki... Sürekli kendimi sahnede Aretha Franklin'in bir şarkısını, çok da kolaymış gibi "Respect"i söylerken hayal ediyorum. Kendimi bir karaoke barda bu şarkıyla milleti kendime hayran bırakmışken hayal ediyorum. İkinci tercihim ise "Gir Kanıma" adlı şarkı!!! O şarkıyı Harun Kolçak danslarıyla seslendirmek istiyorum sahnede, mesela, hayali bile güldürüyor beni...

        Ben bu hayal âleminde yüzerken, İngiliz dergilerinden birinde karaoke barlardan alınan istatistiklerle yapılan bir liste gördüm. Listeye göre İsveçli grup ABBA'nın "Waterloo" adlı şarkısı, eline mikrofonu alanların en çok söylediği şarkı! Queen'in söylemesi çok da kolay olmayan şarkısı "Bohemian Rhapsody" ise ikinci sırada... Bunun üzerine salı ve pazar geceleri "canlı orkestra" eşliğinde karaoke yapılan, İstanbul Beyoğlu'ndaki The Mask adlı kulübün işletmecisi Erdoğan Akyol'a ulaştım. Sağ olsunlar The Mask'ın orkestrası bizim için en çok söylenen / istenen Türkçe şarkıların bir listesini yaptı... İşte o liste:

        1) Manga - Beni Benimle Bırak

        2) Ajda Pekkan - Sardı Korkular

        3) Kenan Doğulu - Tutamıyorum Zamanı

        4) Gökhan Kırdar - Yerine Sevemem

        5) Duman – Bu Akşam

        6) MFÖ - Ele Güne Karşı

        7) Nil Karaibrahimgil- Seviyorum Sevmiyorum

        8) Orhan Atasoy - Gemiler

        9) Sezen Aksu - El gibi

        10) Şebnem Ferah - Sil Baştan

        11) Tanju Okan - Öyle Sarhoş Olsam ki

        12) Teoman - Senden Önce Senden Sonra

        13) Yeni Türkü - Çember

        14) Özdemir Erdoğan - Pervane

        15) Nilüfer - Geceler

        İngilizce şarkılarda karaokenin ilk 15'i

        1) Waterloo - ABBA

        2) Bohemian Rhapsody - Queen

        3) My Way - Frank Sinatra

        4) I Will Survive - Gloria Gaynor

        5) Dancing Queen - ABBA

        6) Angels - Robbie Williams

        7) Like A Virgin - Madonna

        8) It's Raining Men - Weather Girls

        9) Summer Nights - Olivia Newton John ile John Travolta

        10) I Should Be So Lucky - Kylie Minogue

        11) Don't Go Breaking My Heart - Elton John and Kiki Dee

        12) Sweet Caroline - Neil Diamond

        13) American Pie - Don MacLean

        14) Killing Me Softly - Roberta Flack

        15) Hey Jude - The Beatles

        Çirkinliğe savaş açacak mimar-yazar aranıyor

        Habertürk'ün binası İstanbul'da, Taksim'in dibinde Talimhane'de... Bir yüzü meydana dönük, diğer yüzü ise Dolapdere'ye... İşte o Dolapdere tarafına bakınca insan, biçim biçim, rengârenk, eğrili büğrülü binalara, onların üzerindeki çanak antenlere, yamukluğa yumukluğa baktıkça Brezilya'nın arka sokaklarında geçen bir filmden sahnede gibi hissediyor kendini... Gözünü sevdiğimin İstanbul'u öyle dökük öyle zavallı görülüyor...

        Kayıyorum, düşüyorum, üşüyor, işe zor gidiyorum ama yine de her sabah karla uyanayım diye dua ediyorum. Çünkü böyle olunca gördüğüm çatıların tamamı tek bir renge, beyaza bürünerek; ilk güneşe kadar da olsa, o sakil görüntüyü kapatıveriyor.

        Bu yüzden bu kadar köşe yazarının arasına, mimarlık eleştirisi yapan birinin katılmasını istiyorum. Konusu öyle bol olur ki; yollar, kaldırımlar, tarihin yıkılıp zevksizliğin anıtlaştırıldığı binalar... Sahip çıksa mimariye, "yeni kötüleri" tespit etse, önerilerini yazsa ve öyle etkili olsa ki belediyeler, bu korkunç yapılanmaya göz yumanlar korksa onun tarafından kaleme alınmaktan.

        Ada Louise (Landman) Huxtable, işte tam da hayal ettiğim gibi biri... Zaten bu işin piri. 89 yaşında bir ABD'li. Yaklaşık 60 yıldır bu işi yapıyor. Çok uzun yıllar New York Times'ta yazdı; doğduğu kentteki her türlü mimari çarpıklığa karşı yazılarıyla savaş açtı. Şimdilerdeyse The Wall Street Journal'da yazıyor. Kendi patronuma bile buradan sesleniyorum: İstanbul için de böyle yazarlar gerekiyor; tabii çok geç kalınmamışsa...

        Diğer Yazılar