Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen haftaki yazımda başkanlık sistemleri hakkında genel bilgiler vermiş ve demokratik ülkelerde, özellikle Avrupa’da hiçbir ülkede başkanlık sistemi olmadığını, insan odaklı, parlamenter sistemin bulunduğunu, kuvvetler ayrılığının yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden ayrı, her biri kendi içinde müstakil, karşılıklı müdahalenin bulunmadığı bir demokratik düzenden bahsetmiştim. Bugün, düzen hakkında mukayeseli bir inceleme yapmaya çalışacağım.

        Başkanlık sistemi, her zaman yürütmeyi güçlendirmek için istenir ve ülkelerde “demokratik bir takım hakları” yan odada bekleterek kullanılır. Ülkeleri çağ atlatmak iddiasıyla, mevcut anayasalar zorlanır.

        Geçen hafta belirtmiştim. Bu düzen, ya bizde olduğu gibi yasalar çerçevesinde seçim yolu ile halktan istenir, örneğin 400 milletvekiliyle meclis çoğunluğu halkımızdan talep edilir ve o çoğunlukla istenen başkanlık için yine yasalarla Anayasa değişikliğine gidilir; ya da bir siyasi parti, Anayasa’yı mecliste değiştirecek oranda milletvekili kazanamazsa, sadece 330 milletvekili kazanırsa, Anayasa değişikliği için halka başvurmayı dener. Buna referandum denir ve bu taslak anayasayı halka kabul ettirerek değişimi sağlar.

        Dünya biliyor ki, Amerika’da demokratik düzene uygun bir başkanlık sistemi vardır. Nasıl bir düzendir ki, yüz milyonlarca Amerikalı bu sistemi benimsemiştir. Ana hatlarıyla anlatmaya çalışalım.

        1- Sistemin parlamenter sistemden farkı yasama ve yürütme organlarındadır.

        2- Başkan iki dereceli seçimle dört yıllık süre için seçilir. Başkan, birlikte çalışacağı arkadaşlarını seçer. Ancak bu seçimlere senatonun onay vermesi gerekir.

        3- Parlamento kanunları yapar. Milletvekilleri hangi partiden olursa olsun kendi düşünce ve kanaatlerinde tamamen özgürdür. Örneğin bir demokrat ya da cumhuriyetçi milletvekili bir kanun tasarısına isterse olumlu, isterse olumsuz oy verebilir. Ve bu seçiminden dolayı onu azarlayacak ya da uzaklaştıracak bir parti lideri olgusu ve korkusu yoktur. Buna izin verilmez. Amerika’da uzlaşma kültürü son derece gelişmiştir. Biat kültürü yoktur.

        4- Başkan, hem devletin hem de hükümetin başıdır. Başkan dört yıl için en çok iki devre seçilebilir. Başkanı ikinci seçmenler seçer. Temsilciler meclisi 435, senato üye sayısı 100 dür. Amerika çeşitli federasyonların bir araya gelmesi ile kurulmuştur. Amerikan bayrağında her federe devlet bir yıldızla temsil edilmektedir. Ancak her federasyon Amerikan bayrağı yanında kendi bayrağını da dalgalandırmaktadır. Amerikan başkanları en çok bütçe taleplerinde sıkıntı yaşamaktadırlar. Temsilciler Meclisi ve senatonun, başkanın taleplerini zaman zaman tamamen, bazen de kısmen reddettiği görülen normal olaylardan bir veya birkaçıdır.

        KÜKLÜ YARGI SİSTEMİ

        Yine, diğer ülkelere temsilci atamalarında, Temsilciler Meclis ile Başkan arasında anlaşmazlık çıktığı bilinmektedir. Amerika’da çok sağlam ve köklü bir yargı sistemi vardır. Başkanın dahi, müdahale etmeyi bırakın, önünde titrediği bir yargı sistemi vardır.

        Amerika’da başkanlık sistemi içinde koalisyon yoktur. Bakanlara sekreter denilir.

        Her sekreterin sorumluluğu başkana yöneliktir. Parti içi biat da yoktur. Basın özgürdür. Milletvekilleri oy kullanırken tamamen ülke ya da temsilcisi olduğu federasyonun menfaatlerini düşünerek hareket eder. Sistemle ilgili son yazı haftaya.

        Hukuk senden yana

        Atila Sertel maalesef arkasından hançerlenmiştir.

        Bu şerefli, namuslu, onurlu bir hesaplaşma olmamış, tam tersi olmuştur. Bu çirkin davranışın içinde olanları insan olarak kabul etmek mümkün mü...

        Hukukçuluğu atmışına merdiven dayamış, yaşlı bir ağabeyiniz olarak şöyle düşünüyorum.

        Eğer Anayasa Mahkemesi 111. maddedeki “Yüksek Seçim Kurulu’nun re’sen veya itiraz üzerine vereceği kararlar kesindir” hükmüne takılmazsa durumu aydınlık görüyorum. Takılmazsa diyorum. Takılmaması gerekir. Şöyle ki, bizim yasalarımıza göre “davacı bütün hukuk yollarını denemiş ve sonuç alamamış ise, Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. 111. madde “kararlar kesindir” diyerek hukuk yollarını kapatmıştır. Son çare Anayasa Mahkemesi’dir.

        Yüksek Mahkeme, Yargıtay tarafından kesinleştirilen bir kararı bile “Hak İhlali” olduğundan bahisle bozmuş, şerefli subaylarımız Balyoz davasında hürriyetlerine kavuşmuştur.

        Sevgili Atilla, bizim televizyonda, mahkemeye sunduğun delilleri anlattın ve dinledim.

        Bana göre hukuk senden yana, hak ve adalet senden yana. İzmir halkı, Türk basını senden yana ve bendeniz, hem bir İzmirli hem ihtiyar bir hukukçu olarak senden yanayız.

        Talihin açık olsun.

        Diğer Yazılar