Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Düşünün, CHP’siniz ve günümüz siyasi ortamında varlık göstermeye çalışıyorsunuz. Mevcut bütün mekanizmalar da aleyhinize işliyor. Yıllardır iktidar olmadığınız için seçmene sunacağınız bir “hizmet” siciliniz yok örneğin. Medya arkanızda değil, en ufak bir açığınızı yakalasalar üzerinize saldıracaklar; bunu da biliyorsunuz. Biraz daha dikkatli davranmanız, hatta her adımınızı defalarca düşünerek atmanız gerekmiyor mu?

        CHP tam aksini yapıyor. Yakalanacağını, bunun bedelinin ağır olacağını bildiği halde sürekli açık veriyor. Astronomik haberleşme faturası çürümenin son perdesi.

        Bir buçuk sene önce de Ataşehir’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun kızının aldığı lüks rezidans dairesi gündeme gelmişti; aynı Ataşehir’de belediye başkanının eşi de 12 daire sahibiydi. Etik soruşturmaya tabi tutulmak yerine milletvekili yapıldı.

        Belediyecilikte İSKİ’nin yarattığı tahribatı aşamadıkları gibi CHP’li belediyeler hizmet konusunda dökülüyor. Kaş gibi bir yerin kaybedilmesi boşuna mı? Not edin, bir sonraki seçimde İzmir’i kaybedecekler.

        “Ne de olsa CHP’ye oy veriyor” diye Beşiktaş’a alay eder gibi en tartışmalı, adı en fazla yolsuzluk dosyasında geçen Belediye Başkanı’nı layık gördüler; şimdi FETÖ soruşturmasından yurtdışı yasağı var.

        ABANT KATILIMCILARI

        Partinin iktidar olma stratejisi zaten yakın zamana kadar FETÖ ile işbirliği yapmak, Pennsylvania’daki şaklabandan medet ummaktı zaten. Abant Toplantıları’na katılan, okulları, ABD’deki terör yuvası derneklerini “diyalog” adı altında ziyaret eden milletvekilleri çıkardılar.

        Kimsenin adını dahi yazamadığı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu seçmene dayatıp bir de “Tıpış tıpış oy vereceksiniz” diye hakaret eden de Kemal Kılıçdaroğlu’ydu... Karşı tarafı makarnaya oy vermekle suçlar CHP’liler bir de.

        Şu son 10 yılda bir alternatif gündem, kamusal tartışma çıtasını yükseltecek, ufuk açacak tek bir söylem bile bulmaktan acizler. Hayvan hakları, eşcinsel hakları gibi kendi gündemlerini bulan, en azından oralarda bir açığı dolduran birkaç milletvekilini de tasfiye edip yerine Halk TV’de bir-iki kere görünen üçüncü sınıf gazetecileri getirdiler.

        Ne yazık ki mezhep siyaseti yaparak partisinin delege yapısını kendi lehine değiştirdiğinden ondan hesap sorabilecek bir mekanizma yok CHP’de. Koltuğa yapıştı.

        SAHTE İRAN KORKUSU

        Şimdi referandumda tam da kendisinden beklenileni yapıyor. Kaybetmeye baştan programlanmış gibi... Dün bizim gazetede vardı işte; “Bu bir rejim değişikliğidir, İran, Suriye, Libya, Mısır cumhuriyet mi? Cumhuriyet. Onların cumhuriyeti bizim cumhuriyete benziyor mu” gibi ne dediği belli olmayan, karmakarışık, dahası referandum dinamiğini çözemediği anlaşılan birtakım açıklamalar yapıyor: “Türkiye, İran olacak” korkusu yıllarca işlendi ve bir karşılığı olmadığı anlaşılmadı mı?

        İçi boş sloganlarından biri “Çocuklarınıza bırakacağınız en büyük miras hayır oyu”. Güçlü Türkiye, sağlam ekonomi, büyümenin karşılığında verdiği cılız mesaj bu. Somut olarak önereceği bir şey olmadığından soyut kavramlarla siyaset yapma peşinde.

        Ben çözemiyorum, bu kadar beceriksizlik istense, özel olarak uğraşılsa mümkün olmaz gibi geliyor. CHP’nin katkısı en çok “Evet’”çilere; bu çaresizliği gören kararsız seçmen ne yapsın?

        1.2 MİLYON TL’YI KİM ÖDEYECEK

        EV SATIP BORÇ ÖDENECEK: Önceki gün bir süre Aykut Erdoğdu’yu izledim Armağan Çağlayan’ın programında. Ne olursa olsun astronomik haberleşme gideri lekesini temizleyeceklerini söyledi CHP’nin popüler milletvekili. “Gerekirse milletvekilleri kendi aramızda para toplarız ya da Elif Doğan Türkmen evini satar bu borcu öder” dedi. Henüz bu yönde bir adım atıldığını görmedik, aksine Türkmen istifada bile direndi ve konuyu 10 gün uzayan bir krize dönüştürdü.

        KREDİ ALAN VEKİLLER KİM: Erdoğdu pek çok milletvekilinin zaten zor durumda olduğunu, kredi aldıklarını da söyledi ama hemen “Neyse” diye geçiştirdi.

        Bu itiraf bana 2011 genel seçimlerini hatırlattı. CHP’liler FETÖ kumpasından hapiste olan Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın milletvekili seçilmelerine rağmen serbest bırakılmadığı için yemin törenini protesto edecekti. Ancak her CHP eylemi gibi bu girişimi de yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. O dönem parti içinde bazı milletvekilleri bir an önce maaş almak için yemin etmek istediğinden eylemi sonlandırmak için baskı yapıyordu. Bazıları milletvekili seçilmek için kredi almış- lar. Demek ki CHP’li milletvekilleri Meclis’i hizmet değil gelir kapısı olarak görüyor.

        TAYYİP ERDOĞAN’I İstanbul Belediye Başkanı yaptıran Refah Partisi’nin ilk kampanyasını çalışmalarını öneriyorum: Bir dava uğruna durmaksızın çalışan ekibin aklında maaş ya da borç yoktu, olsa bile şahsi maddi kaygıları büyük amacın önüne geçmiyordu.

        KAMPANYA TAKTİĞİ: CHP’nin düzenleyeceği kampanyada parti bayrakları değil Türk bayrağı kullanılacakmış. Koskoca bir partinin bula bula ilk aklına gelen yöntem bu. Geçen gün internette Yeşilçam yıldızlarının filmlerinden hayır repliklerinin yer aldığı bir videoya denk geldim. Tamamen amatörce yapılmış, o bile bu fikirden daha yaratıcıydı. Diyorum ya CHP hiç bulaşmasın...

        #TBT

        GİDENLERİN ARDINDAN

        JOHN HURT: Pek çok ölümsüz rolü var kuşkusuz, ama müteveffayı anmak için pek kimsenin bilmediği 1997 yapımı “Love and Death on Long Island” filmini hatırlatmak isterim. “Venedik’te Ölüm”den esinlenen bu vasat filmi unutulmaz yapan Hurt’ün muazzam replikleri ve Long Island’a platonik bir aşkın peşinden sürüklenişinin çaresizliği. 90’lı yıllarda Türkiye’de televizyon bağımlısı olanlar o zamanlar açılmak istenen tematik bir kanalda günün her saati bu filmin tanıtımının döndüğünü hatırlayacaktır. Bana da zamanında izlettiren bu tanıtımlardı.

        ENGİN CEZZAR: Büyük oyuncuyu Google’da aratınca ilk öneri James Baldwin çıkıyor. Baldwin’in geçmişte yazdığı yazıların ne kadar öngörülü olduğu son birkaç yıldır iyice ortaya çıktı; günümüzü geçmişten bu kadar iyi okuyan bir yazar daha yok. Hakkında bir belgesel Oscar’a aday. Ama Baldwin zamanında parasız, bitkin, umutsuzdu ve yakın arkadaşı Engin Cezzar ona kucak açıp İstanbul’a davet etmişti. Burada “Bir Başka Ülke” romanını yazdı. Cezzar ile Baldwin’in mektuplaşmaları yıllar önce Yapı Kredi Yayınları’ndan “Dost Mektupları” adıyla yayımlanmıştı. Kitabı bulup okumanın tam zamanı. Türk kültür hayatının ilk “bromance”inin (kanka romantizmi diyeyim) izlerini bulacaksınız.

        Diğer Yazılar