Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR: FETÖ’yü yaratan 28 Şubat oldu. Örgütün amacı devlete daha kolay sızmak, devletin yanında ılımlıymış görünüp kurumları ele geçirmekti. 28 Şubat’ın mağdurları ise gerçekten davaya baş koyan, İslami siyasete ömürlerini adamış, bu yolda defalarca yolları kesilmiş Milli Görüşçüler’di... Erbakan’ın başbakanlığı düştü, ilerleyen süreçte Refah ve Fazilet partileri kapatıldı. O zamanlar bir “potansiyel lider” olan Recep Tayyip Erdoğan’ın önü kesildi ve hapse atıldı... Aynı süreçte bir İslami hareket darbe yerken, diğeri nasıl yükseldi?

        İKİ: Milli Görüş hareketi her zaman FETÖ’ye karşı mesafeliydi. Erdoğan ve arkadaşları ayrılıp kendi partilerini kurduğunda bile Cemaat sadece pragmatik bir işbirliği unsuruydu, aynı davaya baş koydukları yoldaşları değil. Sosyolog Sevinç Doğan “Mahalledeki AKP” kitabını araştırırken henüz ayrışmanın patlamadığını, ama parti tabanının o zaman bile mesafeli olduğunu söylüyor. Ki bu çok sonraları...

        ÜÇ: İktidar partisi ile Cemaat’in etle tırnak gibi olduğu düşünüldü uzun yıllar. Halbuki bu hep FETÖ’nün yaratmak istediği yapay bir algıydı. 28 Şubat sürecinde Gülen galip, Erbakan mağlupken liberal gazeteciler onları tek bir yolun yolcusu gibi gösteriyordu. Taban uzaktı bir kere... En yakın olunan zamanda bile parti içinde -yüksek sesle dillendirmeseler bile- FETÖ’den hoşlanmayan ciddi bir kesim hep mevcuttu ve yönetime yakındı. Erdoğan hapisten çıkıp yeni parti için çalışmalara başladığında da Gülen’den uzak durmasını telkin edenler vardı etrafında. Buna rağmen kim bu işbirliğinde ısrarcı olup ikna etti yeni hareketi?

        DÖRT: Diyelim ki hapisten yeni çıkmış bir solcu aydınsınız ve hayata yeniden adapte olmaya çalışıyorsunuz. Gidip herhalde muhafazakâr camianın kapısını çalmazsınız. Ne kadar hoşlanmasanız, aslında beğenmeseniz bile gidip CHP’li belediyeyle ya da İşçi Partisi’yle işbirliği yapmaya çalışırsınız. Erdoğan ve arkadaşları 28 Şubat travmasını atlatıp yeni bir parti kurmak istediklerinde de birileri onlara işbirliği için Gülen’i işaret etti. “Geçmişteki fikir ayrılıklarınızı boş verin, şimdi birlikte hareket edin” diye akıl verdi. Bülent Arınç gibi, o dönemin gençlerine ağabeylik yapan figürler de bu mesajın destekçisi oldu.

        BEŞ: İkna sürecinde de entelektüel tartışmalarda Gülen’den yana esen rüzgârlar etkili oldu. O dönemde FETÖ liderinden filozof yaratmaya çalışan basındaki bazı isimler bir yandan da Erdoğan’a yakınlaşıp yeni kurulacak partinin “liberal” destekçileri olmuştu. Taha Akyol, Mehmet Barlas, Cengiz Çandar gibi Gülen’i kamuoyuna pazarlayan bu isimlerin bir diğer özelliği de ilk dönemlerde Erdoğan’a çok yakın, hatta içlerinden birinin yanak alma mesafesinde olmasıydı... Bu tür gazetecilerin özelliği köşelerinden sadece Türkiye’ye akıl verip (çoğu zaman da yanıltmaları) değil, ilişki kurdukları siyasetçilere de özel sohbet toplantılarında akıl öğretmeye çalışmak gibi bir huyları vardır; yakın tarihten biliyoruz. Köşelerinden Kırık Hoca’yı parlatanların kapalı kapılar ardında neler söylediğini öğrenmek için anılarını yazmalarını mı bekleyeceğiz?

        ALTI: 28 Şubat sürecinde gözleriyle namaz kıldığını söyleyen, çöpe boş içki şişeleri koyan, eşlerinin başını açan, başkalarıyla yemeğe gidildiğinde içki içiyormuş gibi davranan subaylar orduya sızdı. Bütün bunlar olurken Türk entelektüelleri de ilkokul mezunu bir şaklabandan filozof yaratma telaşındaydı. Ordudaki yapılanma 20 sene sonra nihayet detaylarıyla ortaya çıkmaya, soruşturulmaya başlandı. Ama 28 Şubat’ın asıl üzerinde durulmayan, ikna sürecinde Gülen’den yana oluşturulan düşünce hayatındaki hava...

        #DüzeltmeServisi

        MAGAZİNCİLERE NOT

        - BİZİM gazeteden İpek Durkal geçen hafta Rihanna’nın, Nusret’in fotoğrafının olduğu tişört giydiğini yazdı. Pek çok kişinin de üzerine atladığı o fotoğraf photoshop’tu aslında, Rihanna böyle bir tişört giymedi.

        - Varlık sebebini gerçekten anlayamadığım Melike Karakartal, dünkü Kelebek’te Oscar’da filmin adını yanlış anons eden Mia Farrow’u yazmış! Faye Dunaway’le Mia Farrow’u nasıl karıştırdı bilmem, adları da pek benzemiyor. Dahası, Mia Farrow sahneye çıkacaksa neden Warren Beatty ile çıksın? O ikilinin çağrılma amacı tamamen “Bonnie and Clyde”a göndermeydi zaten; anons bile ettiler. Hiçbir şey bilmiyorsan, bari söz alma.

        - Ertuğrul Özkök’ün köşesini kimse okumuyor mu baskıdan önce? Eski yayın yönetmeni hata yapmaz diye düzeltmiyorlar sanırım, kaç seferdir basitçe önlenecek hatalar görüyorum. The Weeknd’in adı Weekend diye yazılıyor, dün de “Bonnie and Clay” diye çıkmış gazetede film.

        OBAMA ÇOK MUTLU

        Barack Obama’nın başkanlığı bırakmasına Barack Obama dışında sevinen yok herhalde... Milyarder Richard Branson’la deniz tatilinden sonra geçen hafta New York’ta kahve alırken görüldü. Daha sonra kızıyla Broadway’de oyun izledi...

        Her gittiği yerde de kalabalık onu çığlıklarla karşıladı.

        Yılların Obama’yı nasıl değiştirdiği ortada, bembeyaz saçlı birine döndü sekiz senenin sonunda.

        Ama Beyaz Saray’dan ayrıldıktan kısa süre sonra...

        Önce saçlara yeni ve genç bir kesim geldi. Kravat gitti, gömlek düğmesi açıldı. Belli ki sağlıklı besleniyor, teni parlıyor. Yeni insanlarla takılıyor...

        Birisi internette “Senden ayrıldıktan sonra daha iyi şeylere yelken açan eski sevgilin gibi” yorumunu yapmış Obama’nın New York’ta çekilen fotoğrafının altına. Geride kalan için ne üzücü tabii.

        Diğer Yazılar