Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Batımedyasında gün aşırı hedef gösterilen, sürekli aleyhinde yazılar çıkan, Batı ülkelerinin durmaksızın hedefe koyduğu Vladimir Putin’e Rus halkının verdiği destek yüzde 84’ü buluyor. Bu rakam sadece Rus devletinin propaganda makineleri tarafından üretilmiyor. Aksine Pew gibi uluslararası bağımsız kuruluşlar da Putin’e halk desteğinin bu abartılı oranlarda olduğunu gösteriyor.

        “Bugün seçim olsa” konulu araştırmalarda Putin’e destek bu kadar yüksek değil. Ama yine de yüzde 55 gibi bir sonuç var, bu da Rus halkının büyük çoğunluğunun kim tarafından yönetilmek istediğini çok net ortaya koyuyor.

        Önceki gün Amerika’nın en popüler radyo programlarından “This American Life” bir bölümünü Putin’in neden bu kadar sevildiğine ayırdı. Bizzat Moskova’dan farklı kesimlerin görüşünü aldılar.

        PROPAGANDA DEĞİL

        Putin’e abartılı desteğin yaratılan korku atmosferinden olduğunu iddia edenler var. Ama ortaya çıkıyor ki bunun etkisi sınırlı. Araştırmalarda ortaya çıkan geniş halk desteğinin gerçekten toplumda bir karşılığı var.

        Devletin propaganda mekanizmasından etkilenmeyen, muhabirlerin yıllardır tanıdığı, dürüst yanıt verecek haber kaynaklarının Putin’i neden sevdiğinin türlü gerekçeleri var:

        - Putin tam anlamıyla Rusya’yı küllerinden doğurdu. Büyük Rusya’yı yeniden diriltti.

        - Çökmekte olan ekonomi Putin sayesinde düzeldi.

        - Uluslararası toplantılara bile açıkça sarhoş katılan, toplumsal utanç kaynağına dönüşen Yeltsin’den sonra ciddiye alınan bir lider olarak kendini gösterdi. Bütün dünya liderleri gözünün içine bakıyor.

        - Siyasi gözlemcilere göre bir tek Putin, “Durmaksızın çalışan, her şeyi çözebilecek, insanların hayatını iyileştirecek siyasetçi” olarak görülüyor.

        - Putin’den önce Ruslar sınırlı imkânlara sahipti, sayesinde hizmetler arttı; mesela parklar yapıldı, sağlık hizmetleri arttı.

        - Putin’den önce halk öyle mutsuzdu ki bayramlar kutlanmıyordu, kimsenin tiyatroya gidecek parası olmadığı için salonlara kilit vurulmuştu.

        - Putin’in ilk 10 yılında Rusların yaşam kalitesi arttı. İş buldular, dışarıda yemek yiyecek, tatile gidecek kadar para kazandılar. İlk kez Rusya’da orta sınıf ortaya çıktı.

        RUSLARIN ONURU

        Bütün bunların ötesinde Putin’in en büyük katkısı Ruslara epey zaman önce kaybettikleri onurlarını yeniden hatırlatmak oldu. Ruslar ülkelerinden gurur duymaya başladı yeniden.

        İşte bu yüzden de Batı ne derse desin Ruslara işlemiyor. Ne kadar düşman gibi göstermeye çalışsalar da Rus halkı ona sahip çıkıyor. Hatta Batı’nın düşmanlığı Rus halkını liderine daha da sıkı sıkıya bağlıyor.

        “This American Life” muhabirinin, “Peki Putin’in hiç mi hatası, sevmediğiniz bir tarafı yok” sorusuna birinin verdiği yanıt: “Net... Net... Net... No...”

        Buradan hepimizin çıkaracağı dersler yok mu?

        Sandık PKK’yı da yendi

        Referandum bir sonucu da Kürt seçmeninin homojen bir kitle olduğu yanılsamasının yıkılmasıdır. Kürtler arasında yıllardır AK Parti’ye oy veren muhafazakâr bir seçmen var; daha önce de merkez sağ partilerde yer alan bir kitle bu. Ama onların ötesinde HDP’nin kuvvetli olduğu illerde “Evet” oylarına küçük ama referandum sonucuna etki edecek kadar önemli bir geçiş olduğu anlaşılıyor. Selahattin Demirtaş’ın, “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganının tam tersi oldu, “Evet” oyu veren Kürtler yeni Anayasa’nın kabulünde etkili oldu.

        Bu oyların anlamı, başta Kürtlerin çözümün adresi olarak Erdoğan’ı gördükleri gerçeği. 80’lerin başından beri kendisini Kürtlerin sözcüsü olarak atayan ve özgürlükleri için mücadele verdiğini iddia eden PKK da referandumun yenilenleri arasında.

        Kürt seçmeninin bir kısmı bombalardan, terörden, davayı yaşatmak için tek çözüm olarak silaha başvuran PKK’ya tepkisini gösterdi.

        Referandumu aynı zamanda PKK’nın da ciddi anlamda gerileme dönemine girdiği, kendi kitlesinde bile desteği kaybetmeye başladığı yönünde yorumlamak mümkün.

        Seçmenin tercihi Türkiye partisi olma yolunda ilerleyen ama bir türlü örgütle kendi arasına mesafe koyamayan HDP’ye de bir fırsat aslında. Kürtlerin haklarını koruyacak siyaset yapmanın tek yolu, örgütün dediğinden çıkmamak değil işte; en azından seçmen bu tercihten memnun değil.

        Radyo günleri

        Birkaçsene önce Pakistan kökenli bir gencin 1999 yılında işlediği iddia edilen bir cinayet davasını yeniden açan “Serial” isimli podcast, Amerikan medyasında radyo günlerini yeniden diriltti. “Serial” bizim de çok iyi bildiğimiz “Arkası Yarın” formülünü gazeteciliğe uyarladı. Her hafta davayla ilgili yeni bir gelişmeyi duyurdu, bir anda toplumun gündemine bu cinayet geldi.

        Birkaç milyon kişi birden podcast’i dinlemeye başlayınca medya kuruluşları da bu alanda ciddi yatırım yapmaya başladılar.

        Benim gibi canlı televizyon izlemeyen biri için podcast’ler bir numaralı bilgi kaynağım. Bisiklete binerken, arabada ya da sporda sürekli bir podcast dinliyorum. Evde sürekli radyo açık. Bazen Hollywood dedikoduları, bazen dünyada faşizmin tarihi, bazen de hiç ilgilenmeyeceğimi düşündüğüm ama dinlemeye başladığımda beni etkisi altına alan bir konu hakkında sürekli bilgi bombardımanı altındayım.

        Mesela Amerika’ya televizyonda spor yapmayı öğreten ve yıllarca kısacık şortlarıyla ekranda görünen Richard Simmons’ın neden bir anda ortadan kaybolduğu gibi... “Missing Richard Simmons” bu spor gurusunun izini süren altı bölümlük çok ilginç bir podcast. Bir günde tamamını dinledim.

        Bu senenin bir diğer popüler podcast’i de “S-Town”. Gizemli bir cinayeti araştırmak için Amerika’nın güneyindeki küçücük bir şehre giden muhabir beklediğinden çok daha fazlasını buluyor... Birbirinden tuhaf, sözüne güvenilmez, her biri karmaşık onlarca karakterle bu küçük şehrin insanı ürperten portresini ortaya koyuyor.

        Bu podcast’ler zaman zaman dizilerden daha da heyecanlı. Boşuna her an kulaklıkla gezmiyorum.

        Zorunlu açıklama

        Dün FETÖ’cülerin uydurduğu yalanı bugün bazı troller yayıyor. O kadar saçma ki, vakit harcamaya bile değmez aslında. Ama görmezden gelince o ve yalanlarına inanan kitle “Bak hiçbir şey söyleyemedi” diye daha da azıyor.

        Neymiş, Odatv’ye gizlice yazı yazıyormuşum...

        Bir de bunu devlet belgelemiş...

        Hadi çıkar belgeyi, hangi istihbaratmış görelim... Habertürk Gazetesi dışında hiçbir yere yazı yazdığım yok, hatta hiç kimseyle temas içinde bile değilim.

        Söylediklerinin yalan olduğunu kendisi de biliyor, ama amaç ortalığı köpürtmek. Çünkü yalandan besleniyor, başka malzemesi yok.

        Hadi dikkatimi çekmeyi başardın, ama sıkıysa kanıtla...

        İşimiz gücümüz yokmuş gibi bir de bunlarla vakit kaybediyoruz.

        Diğer Yazılar