Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ın Katar ziyareti malumunuz. Başkan Orman, yanında başta Ethem Sancak da olmak üzere birkaç iş adamı ile Katar’a gitti. Kamuoyuna yansımayan kısım ise bu ziyarette çok önemli bir siyasi ismin de bulunduğu. Katar’ın en önemli isimlerinden biri ile yapılan görüşme duyurulduğu kadarıyla önemli bir sponsorluk anlaşması için. Ancak bana gelen istihbarata göre Katar sermayesinin Beşiktaş hisseleri ile de ilgilendiği yönünde.

        Bir süredir süregelen; İstanbul’da da başlayıp Katar’ın başkenti Doha’da devam eden görüşmeler zincirinin sonucunda seneye Beşiktaş’ın ciddi bir sponsorluk anlaşması yapacağı konuşuluyor. Ama kaynaklarım diyor ki; “Sponsorluk ile başlayan bu ilişki bir süre sonra A.Ş.’nin en azından bir kısmının satılmasını da kapsayabilir.”

        Bir süre önce hem Katar hem de Türkiye basınına bir iddia yansımıştı. Trabzonspor’un hisselerinin bir kısmının Katarlı sermayedarlara satıldığı haberi yazılmıştı. Bu haber yalanlandı ve böyle bir gelişme de olmadı. Ama Katar sermayesinin ülkemiz ile ilişkisi göz önüne alındığında; Beşiktaş ilişkisinin gerçekten çok önemli bir ismin de katılımıyla yapıldığı düşünüldüğünde, bugün değilse de yarın Katarlı bir yatırımcının kulüplerimizden biriyle satış görüşmelerine başladığını duyabiliriz. Ha keza Dursun Özbek’in “Çin’den gelen satış teklifiniz reddettim” demeci yerli yerinde duruyor.

        Ali Koç bu yüzden; “Finansal bağımsızlığımızı tehlikede gördüğüm için aday oldum” diyor ya... Önümüzdeki 3 yılın tartışması bu olacak; kulüplerimiz satılmalı mı, yoksa halkın olmaya devam mı etmeli? Katar, Çin veya Rus sermayesi denilince herkesin aklına Chelsea ve PSG gibi güzel örnekler geliyor ve basit taraftar duygusuyla “Satılsın, dünya yıldızları izleriz” geliyor. Oysa benim aklıma Parma-Lazio-Malaga-Portsmouth gibi örnekler geliyor. Chelsea, Manchester City ve PSG güzel örnekler elbette ama Milan’a, Queens Park Rangers’a da bakmak lazım. Yaşayalım ve görelim.

        ***********

        KOÇ’UN ADAYLIĞI MEDYAYI FENERLİ YAPTI

        Düşünüyorum ve sormadan edemiyorum;

        Ali Koç aday olmasa, Spor Toto, 50 milyon lira verip tribün sponsoru olur muydu?

        • Özellikle 3 Temmuz sürecinde “F.Bahçe düşürülsün” kampanyası yapanlar başta olmak üzere neredeyse tüm medya, “Aziz Başkan çoook yaşa, Fenerbahçe Cumhuriyeti” poh pohlamalarına başlar mıydı?

        Aziz Bey belki de başkanlık tarihinin son 10 yılında bu kadar açık ve fazla medya desteği alabilir miydi?

        • Samandıra-Ataşehir-Kenan Evren Lisesi arazisi gibi devlet-bürokrasi ile anlaşmadan çözülemeyecek, tamamen F.Bahçe’nin hakkı olan ama hakkı da bugüne değin verilmeyen arazi sorunları ‘neredeyse’ çözülmüş olabilir miydi?

        • Çok farklı görüşteki birçok isim aynı koalisyonda buluşur muydu?

        Ayrıca Aziz Bey tarihin en büyük projelerine de bu kadar kafa yormazdı. Seçim ne olur bilinmez. Ama Koç’un adaylığı bile F.Bahçe’ye bu katkıları sağlamıştır.

        ***********

        F.BAHÇE’YE KİM SUİKAST DÜZENLEDİ?

        Bugün tam 3 yıl 1 gün oldu. Bu ülkede çok az kalan faili meçhullerin biri de Fenerbahçe’ye yönelik suikast girişimi. Bu kadar mühim bir olayın hala ve hala karanlıkta kalması büyük ülkeye yakışmaz. Suikastçıların aynı gece Gürcistan’a kaçtığına neredeyse eminim. Ama bu olayın baştan sona nasıl bir planlama ile yapıldığını bugüne kadar açıklanmamış olması bu ülkenin ayıplarından biridir. Sormak hakkımız: Devletin valisini ‘Yok taş atıldı; yok toprak döküldü’ diye kandıran zihniyet de dahil; bu vahim olayı kimler planlamıştır? Büyük Türkiye Cumhuriyeti bu işi çözümlemek zorundadır.

        Diğer Yazılar