Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Güncel sanatçı Kutluğ Ataman, Şubat’ın ilk haftasında Avrupa Kültür Vakfı’nın (ECF) “Routes” ödülüne layık görülmüş ve ödülünü ve 50 bin Avro’sunu Hollanda Prensesi Margriet’in elinden almıştı. Bu ödül 2008 yılından beri veriliyor. Kutluğ Ataman “kültür gücünü birleştiren, kültürel klişelere meydan okuyan ve izleyicilerin bakış açılarını genişleten çalışmaları nedeniyle” bu ödülü bir Boşnak sanatçıyla paylaştı.

        Geçtiğimiz Pazartesi akşamı da İstanbul'da Hollanda Kraliyet Başkonsolosu Onno Kervers, Kutluğ Ataman onuruna bir kutlama resepsiyonu verdi. 2010’de Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400'üncü yılı. O yüzden Hollanda Başkonsolosluğu birçok sanat olayına da sponsor oluyor bu yıl.

        18 YAŞINDA 12 EYLÜL'DE TUTUKLU

        Güncel sanat diyince biliyorsunuz hem günümüze ait olacak, hem sanatı içerden sorgulayacak, hem bizi düşündürecek ve hem de etrafımıza, dünyaya bizi başka bir açıdan baktıracak. Bizi şaşırtacak ve o güne kadar kafamıza kazınmış olan kavramları da sorgulamamızı sağlayacak. Türkiye'de genellikle bizi düşündüren ve sorgulatan konular ya kadın-erkek eşitliğidir, ya töre cinayetidir, ya askeri darbelerdir, cinsel tercihlerdir, başörtüsüdür, etnik ya da cinsiyet ayrımcılığıdır, ya güneydoğudur; bu konular uzar gider... Kutluğ Ataman da bu konulara kafa yorar ve çoğu zaman da resmi söyleme ters düşer.

        Henuz 18 yaşındayken 12 Eylül darbesi öncesinde sokak gösterilerini, mitingleri filme çekmesi onu hapse düşürmüş ve Türkiye’den 12 yıl ayrılıp dışarda yaşamasına da neden olmuştu. Aslında bu durum kendi hayrına olmuş, o da tüm dünyanın en iyi sinema bölümlerinden birine sahip Kaliforniya Devlet Üniversitesi'nin Los Angeles’deki UCLA’inde okumuş, film piyasasıyla tanışmış, sonradan çok işine yarayacak dostluklar kurmuş.

        Mithat Alam Film Merkezi’ndeki bir söyleşisinde 12 Eylül günlerini şöyle anlatmış:

        “Reha Erdem 10 yaşımdan beri sıra arkadaşımdı. Galatasaray’da da aynı sınıftaydık. O zamanlar Reha da ben de 8 mm filmler yapıyorduk. Mitingleri, grev çadırlarını çekiyorduk, o çadırlarda filmler gösteriyorduk. İstanbul’da miting yapmak yasaktı. İzmit’te oluyordu mitingler. Gidip İzmit’teki mitingleri çekiyor, sonra gelip o ufak Süper 8 montaj aletlerinde montajlıyorduk. Sonra da gösteriyorduk. Militan sinema... Bu filmler, 12 Eylül’de polisin eline geçti. Daha sonra, TRT, Kenan Evren’in Taksim mitinginde, “Bunlar yaptıklarıyla kalmamışlar; utanmadan bir de filmini çekmişler,” dediği konuşmayı yayınlarken bizim görüntüleri girdi. “İşte bakın, bunları yakaladı polis,” falan diye. Miting görüntüleri çektik diye birdenbire çok büyük suçlular olduk. Tabii, o zamanlar bunlar çok büyük suçlardı. Ben de kaçmak ve saklanmak zorunda kaldım. Sonra hiçbir şeyi yakıştıramadılar, ama galiba solcu film göstermek ve komünizm propagandası yapmaktan suçlandım.”

        İŞLER MAXX'TA

        O yüzden Kutluğ Ataman Türkiye’de ilk geniş kapsamlı sergisini ancak birkaç ay önce, 10 Kasım’da İstanbul Modern’de açtı. Medya’dan hep uzak durması , röportaj vermemesi de belli ki tecrübelerinin bıraktığı ürkeklik. 8 Şubat’ta Brüksel’de Routes Ödülü’nü alırken gösterilen tanıtım filminde; “12 Eylül darbesinde hapse atıldığını ve bu yıllarda devletin özgürlükleri kısıtlamak için dışarda ve içerde düşmanlarla çevrili olduğu yalanını söylediğini” anlatmıştı.

        1997’de İstanbul Bienali ile ilk uluslararası çıkışını yapan Kutluğ Ataman’ın o gün bu gündür yapıtları Londra’daki Tate’den New York’taki MOMA’ya kadar çeşitli Modern Sanat Müzelerine giriyor. Ünlü Mimar Zaha Hadid’in elinden çıkan Roma’daki geçen yaz açılan Güncel Sanat Müzesi MAXX’da, “ Mezopotamya Dramaturjileri “ isimli işiyle onca sanatçının arasında sergilenen tek Türk, Kutluğ Ataman. Ayrıca dünyanın en prestijli çağdaş sanat ödüllerinden Carnegie Ödülü sahibi ve Turner Ödülü finalisti. Peruk Takan Kadınlar’la 48. Venedik Bienali’ne katıldı. Sadece Venedik değil Documenta, Moskova, Sao Paolo ve 3 kez Istanbul Bienallerinde de işleri sergilendi.

        KANKALAR TÜRKAN ŞORAY VE DENİZ SEKİ

        Dönelim Başkonsolos Onno Kervers’in Hollanda Sarayı’nda verdiği davete... Davetliler daha çok kültür-sanat çevrelerindendi. Tünel, Taksim civarında rastlayacağınız bir İngiliz, bir Türk, bir Şilili ve bir Çek’ten oluşan sokak şarkıcıları Billie and the Beyoğlu Boys’un sıcak caz müziği (Doğan Hızlan bile çok beğendi) alt salonu dolduruyordu.

        Eski-yeni IKSV ekibi Melih Fereli, Gögün Taner, Ömür Bozkurt, Sabancı Müzesi’nden Nazan Ölçer, Yapı Kredi Kültür Sanat’tan Tülay Güngen, gazeteci Anrew Finkel, İhsan Yılmaz, Ayşe Cemal Sözeri, Zeynep Fadıllıoğlu, Ayşegül Dinçkök, Istanbul Modern’den Levent Çalıkoğlu ve Handan Şenköken, Kutluğ Ataman’ın prodüktörü Zeynep Özbatur Atakan, Moda Fotoğrafçısı ve galeri sahibi Sevil Sert, dDf’in ortakları Esra Ekmekçi ve Arhan Kayar, Kutluğ Ataman için oradaydı. Ancak Ataman’ın ilgisi Türkan Şoray ve Deniz Seki’yeydi. Bol bol flaşlar patladı onları görüntülemek için. Kutluğ Ataman Türkan Şoray’ı bir filminde oynatmak istemiş. Şoray önce evet demiş sonra hayır. O yüzden, “Kutluğ Ataman beni artık başka filmine çağırmaz, küsmüştür muhakkak” diyor.

        TÜRKAN ŞORAY'A KEDİ FIRLATMIŞ

        Kutluğ Ataman’ın bir röportajında okumuştum. Kendisi 6-7 yaşındayken ailesiyle oturduğu yer şimdi ikinci köprü ayağında Lacivert isimli restoranın bulunduğu yalı dairesiymiş. Ev güzel olduğu için yerli filmlere set olarak kiralanırmış. Babası da zaten Çengelköy’de Nur Açıkhava Sineması’nın (annesinin adı) işletmecisiymiş. Bir yandan film çekilirken çoluk çocuk da etrafta koşuştururmuş.

        “Mitolojik Tanrıça” diye bahsettiği Türkan Şoray’a bir gün gelinlik giydiriyorlarmış. Kutluğ Ataman ve arkadaşları Türkan Şoray’ın üzerine kedi fırlatmışlar. Türkan Şoray da bağıra çağıra kaçmış. Kutluğ Ataman acaba bunu Şoray’a anlatmış mıdır, o 6 yaşındaki yaramaz oğlan çocuğunun bugün Kutluğ Ataman olduğunu biliyor mudur?

        YÖNETMEN TÜRKAN ŞORAY FİLM ÇEKİYOR

        Türkan Şoray da yönetmen olarak yeni bir uzun metraj film hazırlığı içersinde. İki Kadının Öyküsü yeni filmin adı. Türkan Şoray oynamayacak, sadece yönetecek bu filmi. Aslında aile değerleri ile ilgili bu film 10 yıldır aklındaymış ama Atıf Yılmaz engelleyip durmuş. Film Istanbul’da çekilecekmiş. “Oyuncular kim?” diye sordum, sırmış. Ama Nurgül Yeşilçay’ı çok beğenmesine rağmen öyküsüne daha orta yaşlı birisi uygunmuş.

        SERGİLERE MAHSUN KIRMIZIGÜL KATILSIN

        Kutluğ Ataman’ın 4 uzun metrajlı filmi ve birçok güncel video yapıtı var. Bir başka röportajında çektiği uzun metrajlı filmlerin bütçelerinin çok düşük olduğunu, devletten hiç yardım alamadığını söylüyor ve devam ediyor:

        “Ama tuhaf bir durum var. Aslında, bir taraftan, devletle ilgili bütün sergileri ben yapıyorum. Biliyorsunuz, Türkiye’nin Avrupa Birliği için ne kadar önemli bir ülke olduğunu göstermek üzere bütün Avrupa başkentlerinde sergiler düzenleniyor. Bu sergilerde ilk akla gelen şeyler; ya padişahların donları, kaftanları vs. ya da çağdaş sanat eserleri sergileniyor. Konu çağdaş sanat olduğunda da ilk akla gelen isim ben oluyorum, beni çağırıyorlar. Ben bu sergilerden ücret almıyorum. Ama devlete sinema için yaptığım her destek başvurusu da reddediliyor. En son Paris’teki sergiye davet ettiler. Ben de, “Mahsun Kırmızıgül’e destek veriyorsunuz, onu götürün,” dedim. Kültür Bakanı bana çok kızdı bunu söylediğim için.”

        Kutluğ Ataman’ın en güzel yapıtlarından biri Türkiye’nin ilk kadın opera sanatçısı Semiha Berksoy’un öyküsü ‘semiha b. unpluged’. 94 yaşında ölen sanatçının kızı Zeliha Berksoy telif hakları yüzünden Kutluğ Ataman’la mahkemelik.

        DENİZ SEKİ RUH İKİZİ

        Ya Deniz Seki nasıl girmiş hayatına Kutluğ Ataman’ın? Uzun metrajlı filmleri var ya Ataman’ın, işte onlardan birisi Perihan Mağden’in İki Genç Kızın Romanı. Bir gece aynı masa etrafında yemek yeniyormuş, Kutluğ Ataman Perihan Mağden’e dönmüş, Deniz Seki için; “O benim ruh ikizim” demiş. Sonra da Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Türkiye'deki Güncel Dizisi'nden “Kutluğ Ataman: Sen Zaten Kendini Anlat” kitabı için unplugged söyleşiyi Kutluğ Ataman Deniz Seki’yle yapmış.

        Deniz Seki ona aşkı soruyor:

        “Aşkın ne olduğunu ayrıldığın zaman daha iyi anlıyorsun bence. Şimdi ayrıldığın zaman diyorlar ya”aman sakın arama, bir daha başlarsa tekrardan” diye... Bütün yakın arkadaş çevren öyle söylüyor. Bir işe yaramıyor, ne olacaksa oluyor... Herkes kendi hayatından yayın aypıyor bir şekilde. Şimdi ilk önce aşkı ben biraz eroin bağımlılığı falan gibi gibi düşünüyorum. Yani Allah göstermesin, öyle bir şeyim hiç olmadı ama...O hayatından birdenbire çekildiği zaman, vücudunla, kafanla, herşeyinle, “bunu istemiyorum, “istemiyorum bitti” falan diyorsun ama bir taraftan da aslında istiyorsun. İstiyorsun, o arada gidip mesela bir başkasıyla tanışabiliyorsun, bir başkasıyla beraber oluyorsun, hani çivi çiviyi söker.. bu da sana metadon tedavisi gibi geliyor. O esas acıyı, esas bağımlılığı uyutmak için aldığın bir ilaç gibi.”

        Söyleşinin bir yerinde Deniz Seki, Kutluğ Ataman’a soruyor; “Peki... Sen geysin...” “Evet” “Bu konulara girebiliyoruz herhalde...” “Tabii ki.” “Nasıl keşfettin kendini?” “Benim gençliğimde bu tür şeylerin Türkiye’de çok fazla tanımı yoktu. Ya zaten o tanımlar için hepimiz savaşıyoruz. O tanımların da aslında bir taraftan yararları var, ama bir taraftan zararları da var. Ben işte gençken diyeyim sana, 70'li yıllarda falan... Çoğu gey büyümüş çocuklar gibi ben de o tür eğilimlerde ve davranışlarda bulunuyordum. Mesela en çok sevdiğim şey annemin incilerini takmak, makyaj malzemesiyle oynamak falan filandı. Ama bu benim için hiçbir zaman bir kadınlık değildi... Hani Türkiye’de çok fazla gey eşittir kadın derler ya, halbuki bir kadın gey için çok fazla düşünülmez Türkiye’de. Çünkü o mantığa göre gey eşittir erkek oluyor, ama öyle değil. Kimliği aslında sorguluyorsun. Yani bana verilen kimlik, başka bir kimlik olabiliyor mu? Onu sorguluyorsun. Zaten herhalde sinema, oyunculuk falan gibi şeylere eğilimim olmasının nedeni de bu.”

        Kutluğ Ataman yeni video enstalasyonlarının peşinde. Bu günlerde Kamboçya’da bir dans projesi çekiyor, dönüp geldiğinde bu kez de Suriye’ye gidecek aynı proje için. Bakalım neler çıkacak bu son işinden...

        Diğer Yazılar