Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        70’Lİ 80’li yıllarda Kartalkaya denince Kartal Otel’den başka pek bir tesis gelmezdi akıllara.

        Bu otelde kalmak, hele hele kar manzaralı kapalı yüzme havuzunda fotoğraf çektirmek acayip prestijli bir durumdu.

        Öyle ki arabalara çıkartma yapıştırmanın moda olduğu öğrencilik yıllarımın en kıymetlisi Doğan marka otomobilimin kelebek camında Kartal Otel’in bir çıkartması yapışıktı.

        Gerçi otel Kaya Hotels ve Golden Key Hotels gruplarının dağda birbiri ardına açtığı lüks otellere karşı koyamadı ve o şaşaalı günlerini kaybetti. Ancak otelin açtığı yol Kartalkaya’ya çok şey kazandırdı.

        Aralarında benim de en favori dağ otelim olan ve Türkiye’deki dağ otelciliğine butik bir boyut kazandıran Golden Key Kartalkaya otel gibi.

        Geçen hafta Kartalkaya’da adeta evim gibi olan Golden Key’e ihanet ettim ve Kaya Hotels zincirine ait Kaya Palazzo otele gittim. Ve sanırım bu dağda bir evim daha oldu.

        PIRLANTALI KAYAKLAR

        Reklam kampanyasında bile pırlanta taşlarla bezeli kayaklar kullanan otelin içindeki Cafe Swiss’e birkaç kere gitmişliğim vardı ama otelin geneline hâkim ihtişam ve lüksle ancak konaklayınca tanıştım.

        Çok tarzım olmasa da itiraf etmeliyim ki bu şatafat cidden otelin her detayına oya gibi işlenmiş.

        Liftlere ve pistlere olan kolay ulaşım kayak severlerin işini oldukça kolaylaştırıyor. Bu konumu özellikle çocuklu aileler ile “hafta sonu babaları” tarafından tercih edilmesini sağlıyor.

        Kaymayanlar için de başta SPA olmak üzere sosyalleşecek pek çok yer var otelde.

        Bunlardan Cafe Swiss, ortamıyla, orijinaline sadık şarküteri, fondü ve raklet gibi lezzetleriyle benim en beğendiğim oldu.

        Cafe Swiss, uzun yıllar İstanbul-Yeniköy’de hizmet vermişti. Şimdilerde Kuruçeşme’deki Les Ottomans Hotel’in bünyesinde konuklarını ağırlamaya devam ediyor. Kaya Palazzo Hotel Kartalkaya’daki şubesi ise mekânın son halkası.

        Restoranın yaratıcısı olan Ursula Yazıcı Hanım kar sezonu boyunca hafta sonları genellikle bu şubede.

        Onu ilk kez Heidi misali kendi hazırladığı, kozalak, peynir ya da ekmek gibi küçük hediyelerini kırmızı beyaz pötikare kumaşla kaplı sepetiyle eşine dostuna taşırken tanımıştım.

        Bu tip hediyeleri ve sunumları çok meşhurdur.

        Gerçi almayı unuttum ama bu gidişimde de bana içinde kiraz çekirdekleri bulunan avuç içi kadar bir yastıkçık hediye etti.

        İsviçre köylerinde sobada ısıttıkları bu mini yastığı gece yatarken yanlarına alırlarmış. Isınan kiraz çekirdekleri sabaha kadar sıcaklığını koruduğundan gece yatakta üşümemelerini sağlarmış.

        Anlayacağınız zirveler yine bir sürü hoşlukla dolu; hazır bu sene sezon mart ayı sonuna kadar uzamışken rotanızı bir hafta sonu Kartalkaya’ya çevirin derim.

        AKLIMDA KALANLAR

        ■ Emaar’ın İstanbul’daki projesi The Address Residence için Four Seasons Bosphorus otelde verdiği muhteşem davet ve davetteki muhteşem Tarkan performansı...

        ■ Madonna’nın Brit Ödül Töreni’nde düştüğü gecenin ertesi günü Mert Alaş’ın yaş günü davetine katılması...

        ■ Kopçası kopan valizimin tamiratının tam 3 ay süreceğini söyleyen Nişantaşı Louis Vuitton mağazası...

        ■ Tom Ford ve Yves Saint Laurent dışında başka marka giymeyen Doruk Kaya’nın dağ şıklığı...

        ■ TAV passport kartın doğayı korumak adına tamamen elektrikli BMW i3 serisi araçlarla üyelerine sunduğu “çevreci transfer” hizmeti...

        ■ Drop Lounge’un keman eşliğinde düzenlediği gündüz partilerinin coşkusu ile AVEA’nın burada ikramı ettiği kestane kebabın tadı...

        Diğer Yazılar