Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SANIRIM biz millet olarak festival çılgınlığına kapıldık. Nerede festival olsa akın akın oraya koşuyoruz. Yanlış anlaşılmasın, hayıflanmıyorum. Bilakis bayılıyorum bu festivallerde yaşanan birlik ve beraberlik durumuna.

        Alaçatı’nın Ot Festivali ve Adana’nın Portakal Çiçeği Karnavalı bu coşkunun en fazla yaşandığı festivallerden.

        Alaçatı ve Adana’nın ardından geçen hafta sonu da Urla’nın Enginar Festivali vardı. Bu yıl üçüncüsü düzenleniyor, benim ikinci katılışım. Bir yılda kat ettiği yolu gözlerimle görmesem inanmazdım. Festivale ilgi muazzam artmış. Uçaklarda, otellerde ve restoranlarda yer bulmak neredeyse imkânsız. Çarşı pazarda adım dahi zor atılıyor. Buna rağmen aksayan hiçbir şey yok. Tıkır tıkır akıyor organizasyon, bunda Belediye Başkanı Sibel Uyar’ın rolü büyük. Her şeyle ve herkesle teker teker ilgileniyor Sibel Hanım.

        Festivalden notlar

        Urla Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi Mutfak Sanatları Bölümü ile Urla’ya gönül verenler tarafından düzenlenen festival, bu yıl 1 milyona yakın ziyaretçiye ev sahipliği yaptı.

        2017 yılında 9 milyon baş enginar üreten Urla’nın sakız enginarının coğrafi işaret tescili için Türk Patent Enstitüsü’ne başvuruldu.

        Suya ve gübreye ihtiyacı olmadan yetişen organik sakız enginarı markası böylece tescil edilmiş oldu.

        65 atölye ve sanat çalışması yapıldı. ‘Dünya Gurme Şehirler’ ağına üye olan Urla’ya, Fransa, Fas, Belçika ve Tunus’tan katılımcılar geldi.

        Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirilen ‘Tadım Atölyesi’nde şef Dilek Yetkiner moderatörlüğünde, şef Maksut Aşkar, şef Roland Debuyst ve eğitmen şef Rudolf Van Nunen tarafından pişirilen enginarlı yemekler halka tattırıldı.

        Urla Belediyesi Konservatuvarı öğrencileri ilçenin çeşitli noktalarında sokak konserleri verdi.

        Köstem Zeytinyağı Müzesi

        URLA Enginar Festivali’nin bu seneki gala yemeği önceki yıllara nazaran çok daha görkemli ve şıktı. Yemek, dünyanın en büyük zeytinyağı müzesi olan Köstem Zeytinyağı Müzesi’nin büyülü ortamında gerçekleşti.

        Müzenin kurucusu ortopedi ve travmatoloji doktoru İzmirli Levent Köstem. Levent Bey’in hayaliymiş bu müze. Ülkemizde bugüne kadar kurulmuş tüm zeytinyağı ezme sistemlerinin müzede bire bir ölçekte toplanması için yıllarca emek harcamış. Sonunda başarmış ve bu ay itibarıyla açmış müzesini.

        Müzede üç bin yaşında zeytin ağaçlarından tutun tarihin her döneminde kullanılmış envai çeşit sıkım düzeneklerine hatta hâlâ çalışan sabun atölyelerine kadar pek çok şey var zeytine dair.

        Müze 20 bin metrekare toplam alan içinde 5 bin 500 metrekare kapalı alana sahip. Çevresini düzenlerken bir arboretum oluşturmak adına bu topraklarda yetişen tüm ağaç türlerini bahçesine dikmiş Levent Bey. Çocuklara doğayı sevdirmek adına da beş yüzün üzerinde rengârenk meyve ağacına yer vermeyi unutmamış.

        Aynı zamanda bir teknoloji müzesi olan Köstem Zeytinyağı Müzesi, Koç Müzesi’nden sonra ülkemizdeki ikinci sanayi müzesiymiş.

        Konaklama sorunu

        GEÇEN sene de aynı problemi yaşamıştık Urla’da. Bu cennet topraklarda kalacak doğru düzgün otel yok maalesef. Ya da bize denk gelmiyor. Temiz bir oda ve yatak bulabiliyorsunuz ama standartları az da olsa yakalamış bir servise ne yazık ki rastlayamıyorsunuz.

        Genelde ucuna kenarına birkaç oda iliştirilmiş ya da sözde butik otele çevrilmiş şahıs çiftliklerinde konaklanıyor Urla ve civarında. Bunların en popülerleri de at çiftlikleri. Hemen hepsi eşsiz bir doğaya ve ortama sahip olsa da yeme-içme ve eğitimli personel açısından hiç de tatmin edici değiller. İş paraya gelince ise ülkenin en iyi otellerinden aşağı değiller.

        BuBiProje’den pop art sergisi

        SON yılların en trend sanat faaliyetlerinden biri olan kafe ya da restoranlarda sergi düzenleme etkinlikleri hız kesmeden devam ediyor. Bu işe baş koymuş mekânlardan Hudson İstanbul, HudsonArt projesi kapsamında BuBiProje ile yaptığı işbirliklerine bir yenisini daha ekledi geçen hafta. Mekânda Handy Queen’in ‘I’m not interested in pop-art’ adını taşıyan sergisi düzenlendi.

        Handy Queen, sergide her ne kadar “Pop art’la ilgilenmiyorum” dese de eserlerinden pop art’ın hayatımızın her alanında karşımızda çıktığına gönderme yaptığı anlaşılıyor.

        Diğer Yazılar