Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kaç zamandır 14 Ocak günü Sait Halim Paşa Yalısı'nda bulunmamı ve mutlaka Bozkırdan Saraya Türk Mutfağının Hikâyesi'ni konu alan konferansa katılmam gerektiğini söylüyordu İstanbul cemiyet hayatının en zarif hanımlarından Asuman Şener.

        Başkanlığını Merve Gürsel'in yürüttüğü, Asuman Şener, Berna Erten, Berrin Yoleri, Esra Kohen, Nalan Çekiç, Nurcan Artam, Sinem Eriş ve Simla Bayazıt'ın da etkinlik komitesinde adeta birer "mesih" gibi arkasında durdukları Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği'nin çok emek verilmiş Türk Kahvesi ve Osmanlı Mutfağı temalı yemek daveti de vardı konferansın hemen ardından.

        Her ne kadar konferansın ardından ayrılma planlarıyla gitmiş olsam da organizasyona katılan çok üst çıta marka harmanını ve 15'inci yüzyıldan 20'nci yüzyıla uzanan saray mutfağı mönüsünü görünce karar verdim yemeğe de kalıp, Nur Kalgay'ın yorumuyla bol hanımlı davetin seyrek "horoz"larından biri olmayı göze almaya.

        İyi ki de kalmışım. Yoksa epeyce araştırılarak hazırlanmış Osmanlı lezzetlerini tatma fırsatını kaçırmış olacaktım.

        Fatih Devri Muhasebe Defterleri Şeyh-i ve Şirvani kaynaklarına göre Fatih'in en sevdiği yemek "pazı boranisi" davetin lezzetlerinden biriydi.

        Deniz ürünlerine günümüz mutfağından daha fazla yer veren Osmanlı mutfağı lezzetlerinden karidesten yapılan teke salatası ve havyardan yapılan balık yumurtası taratoru da büfenin lokomotifleri arasındaydı.

        Ağır bir mutfak olduğuna dair genel kanının aksine Osmanlı mutfağı günümüzle mukayese edildiğinde çok çok daha sağlıklı ve hafif aslında.

        Konferans kısmında kahve ile ilgili bilgi birikimimi her ne kadar pekiştirmişten mutlu olsam da; itiraf ediyorum; zaten hayranı olduğum Osmanlı mutfağının lezzetlerini tatmadıklarımı deneyimlemiş olmanın mutluluğu daha ağır bastı bende.

        Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

        FiDAN, FiDANINI YENiKÖY’E DiKTi

        Yıllarca Türkiye'nin önde gelen modaevlerinde dikiş tuttuktan sonra kendi modaevini Yeniköy sahilinde açtı Fidan Şimşek.

        Hazır Sait Halim Paşa Yalısı'na gitmişken çaldım davet çıkışı kapısını Fidan'ın.

        "Bu işler Nişantaşı'nda olur Sermet biliyorum ama acayip inandım buraya nedense, Allah da mahcup etmedi çok şükür" dedi Fidan. Alt katı atölye, üst katı ise Haute Couture tasarımlarının sergilendiği sevimli ve şaşaasız bir modaevi olmuş.

        Tasarımdan ve modadan anlamam ama dikişten ve kumaştan iyi anlarım. Fidan döktürmüş. Avenue Montaigne'de ya da Faubourg St. Honore'de asırlık bir modaevine girmişçesine bir dikiş, bir kesim ve

        kumaş var bu taptaze modaevinde.

        Arkadaşımı incitmişim

        Kocaman adamlar ve kadınlar olmamıza rağmen suşi yedikten sonra canımız istiyor diye bakkaldan aldığımız fındık ezmesini çaktırmadan Japon restoranına sokup, kavanozun dibini görmüşlüğümüz bile vardır Berna Erten’le.

        Hem etkinlik komitesinde yer aldığı hem de yıllardır dümeninde başarıyla durduğu dergisi Alem’in basın sponsoru olduğu Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği’nin yemeğinde bana çok soğuk bir “Merhaba” dedi Berna.

        Yemekteki ikinci karşılaşmamızdaysa döktü içini. Bunca yıldır çocuğu gibi büyütüp, emek verdiği en değerli varlıklarından biri olan dergisi hakkında, bana yakıştıramadığı, olumsuz bir twit’imin masasına konduğunda ne kadar üzüldüğünü söyledi.

        Cidden Berna’dan özür diliyorum.

        Kimsenin başkasının emeğine parmaklarıyla gazel okuma hakkı yok. Bazen Twitter’da hadsizleşebiliyoruz. Size de ders olsun.

        Diğer Yazılar