Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İş dönüşü, akşamın bir saati. Konak Meydanı’nda yaklaşık 20 dakikadır otobüs bekliyoruz. Günün yorgunluğu bir yandan omzumun ağrısı öte yandan sabrımın sonuna gelmiş durumdayım. Sırada yaşlı, bastonlu, çocuklu insanlar var.

        Duraktaki bankta oturuyorlar. Otobüse binerken sıra kavgası olmaz İzmir’de.

        Herkes yerini sırasını bilir. Daha doğrusu bilirdi.

        Son zamanlarda başkasının hakkını gasp etmeyi marifet sayanlar türedi.

        Siz durakta ağaç oluyorsunuz, bu akıllılar stratejik bir yer tutup, otobüs yanaştığında herkesten önce biniyor, büyük bir kayıtsızlıkla geçip başköşeye oturuyor.

        Çoğu zaman yalnız da kalsam böylelerine tepki gösteriyorum.

        Hatasını kabul edip sıranın sonuna yürüyen de var, kaygısızca sırıtıp geçip oturan da.

        Kaygısızlık sanırım çağımızın hastalığı. Başkalarını hiç düşünmeden herkes gününü kurtarmanın peşinde. “Benden sonra tufan” anlayışı almış başını gidiyor.

        Nihayet beklediğimiz otobüs göründü. Ancak durağa yanaşması mümkün değil.

        Çünkü önündeki 554 numaralı otobüsün gidecek yeri yok. Önü dolu.

        O nedenle otobüs bizimkinin önünde duruyor.

        SESİNİ ÇIKARMIYOR

        Böyle zamanlarda bir dakika bile geçmek bilmiyor. Sonunda otobüs yanaşıyor.

        Herkesten sonra gelen sarı saçlı siyah kaşlı hanım ve oğlu arkamdan otobüse dalıyor. Onca zamandır durakta bekleyenler de hiç seslerini çıkarmıyor.

        Yolculuk faslı artık geleneksel hale gelen kaygısızlığın canlı kanıtlarını seriyor önümüze. 10 numaralı otobüs Mithatpaşa Caddesi’nden gidiyor.

        Daha doğrusu gitmeye çabalıyor.

        Bu araçların şoförlerinin sinirleri çelikten olmalı.

        Zira bu yol özellikle akşam saatlerinde bir tek sefer için bile insanın sinir katsayısını patlama noktasına getirmek için yeterli tuzaklarla dolu.

        Karataş’a yaklaşırken, durakta şakalaşan bir gurup genç aralarından birini tutup yola fırlatıyor. Otobüsümüzün şoförü son anda durmayı başarıyor.

        Trafik bir anda karışıyor. Şakacı grup ise kaygısızlığın doruğunda, yola fırlattıkları arkadaşlarının şaşkınlığına kahkahalarla gülüyor.

        Karataş kavşağını geçtikten sonra gerçek kâbus başlıyor.

        Mithatpaşa Caddesi’nin adını, Mithatpaşa Otoparkı olarak değiştirmek gerek bence. Sağlı sollu park eden araçlar pek çok yerde geçişi zorlaştırıyor.

        Bir de ikinci sıra park etme adeti var. Bunlar genellikle alışveriş için duranlar. Araçlarını öylece bırakıp gidiyorlar. Aa haksızlık etmeyeyim.

        Dörtlüleri açık bırakanlar var aralarında.

        Ama bu tedbir asla rahat geçişi sağlamıyor.

        Bu kadar otomobili ne yaparlar bilemem.

        Ama 21. Yüzyılda Türkiye’nin 3. büyük kentinde, şehrin en eski caddelerinden

        birinin otopark olarak kullanılması ve de buna göz yumulması kaygısızlık değil de nedir?

        Diğer Yazılar