Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Nasıl becerdim bilmiyorum, sanırım arama motoruna kelimeyi yanlış yazdım ve karşıma beni çocukluğuma götüren “Yeşillim aman” türküsü çıkıverdi.

        60’lı yılların bu çok sevilen türküsünün anılarımda ilginç bir yeri var.

        Henüz ilkokul çağlarındayken evimizde anneme yardım etmek için bulunan bir Havva Ablamız vardı. Temiz, hamarat, işten korkmayan güler yüzlü Havva Ablamızın tek kusuru sürekli türkü söylemesiydi. Öyle ki, konuşmadığı ve yemek yemediği tüm zamanlarda “Yeşillim, yeşillim yeşillim aman/Yeşil yaprak altında üşüdüm aman” sözleriyle başlayan türküyü söylerdi.

        Çocuk aklımla Havva Abla’nın yeşil yaprakların altında ne işi olduğunu ve niçin üşüdüğünü bir türlü çözemezdim.

        Havva Abla, bayram temizliğini severdi. Çünkü o zaman çok iş olurdu ve yüksek tavanlı odaları dip bucak temizlerken istediği kadar türküsünü söylerdi.

        Nereden nereye geldik, Yeşillim türküsünden Havva Ablaya, ondan da bayram temizliğine. Öyle sanıyorum ki günümüzün gençleri için bayram temizliği sözü pek fazla bir şey ifade etmiyor.

        Evlerin büyük, ailelerin kalabalık olduğu dönemde bayram temizliği, bahar temizliği, ramazan temizliği gibi kavramlar evin bütün kadınlarının hep birlikte ellerine geçirdikleri her şeyi yıkayıp ütüledikleri, silip parlattıkları çok amaçlı bir operasyondu.

        Çok amaçlı diyorum çünkü böyle büyük çaplı temizliklerde mutlaka eski, kullanılmayan eşyalar ve giysiler de ayrılır, kullanılabilecek gibi olanlar ihtiyaç sahiplerine gönderilirdi. Her seferinde onca eşya nereden çıkardı o yıllarda anlayamazdım ama artık biliyorum.

        SON GÜN MUTFAĞA AYRILIR

        Biz kadınlar biraz istifçi oluyoruz galiba. Ve tabii operasyonun son günü mutfağa ayrılır, bu sırada yemekler, tatlılar, kurabiye ve çörekler de hazırlanırdı. O kuşağın kadınları onca yorgunluğa nasıl dayanırlardı, bugün hala çözebilmiş değilim.

        Çünkü bayram temizliğinden önceki günler de koşuşturmalı geçerdi.

        Bayram alışverişi için çarşıya çıkılırdı. Ayakkabılar kumaşlar, iç çamaşırları alınırdı.

        O zamanlar hazır giyim İzmir’de bulunması mümkün olmayan şeylerdendi. Hemen her şey annelerimiz ya da eve gelen terziler tarafından dikilirdi.

        Dönemin tanınmış gündelikçi terzileri vardı ve bu elleri çabuk hamarat kadınlar, konu komşunun da yardımıyla iki üç günde bir ailenin bir sezonluk giysi ihtiyacını dikiverirdi.

        Gündelikçi terzilerin palto, tayyör ve gelinlik dikebilenleri çok aranır ve aylar öncesinden randevulaşılırdı.

        Kardeşlerimle büyük dikiş ve temizlik günlerini severdik. Çünkü ayakaltında dolaşmamamız için aslında evin hizmetlileri için yapılmış, indirilip kaldırılabilen tahta bir merdivenle çıkılan asma kattaki odada oynamamıza izin verilirdi.

        Burada radyo dinlemek, yumuşak minderlere gömülüp kitap okumak ve hayal kurmak yada annemin eski eşyalarını sakladığı sandığını kurcalamak mümkün olurdu. Ve günün nasıl geçtiğini anlamazdık bile. Yeşillim Havva Ablaya ne mi oldu?

        Günün birinde yavuklusu askerden döndü. Orada şoförlük öğrendiği için iş de buldu. Aileleri evlenmelerine izin verdi.

        Küçük bir düğündü ama gelinle damat bütün gece Yeşillim türküsü eşliğinde oynadı.

        Diğer Yazılar