Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dini bayramlar arasında bir seçim yap deseler, Ramazan Bayramı derim. Oysa tatlı ile aram hoş değildir. Ama nedense dini bayram denince aklıma ilk o gelir.

        Kurban Bayramı’nı hep, sabahın erken saatlerinde başlayan büyük bir telaş, bol gözyaşı, et ve kan kokusu, kalabalık yemek sofraları, oradan oraya koşturan ve her şeye yetmeye çalışan annemin büyük yorgunluğu olarak hatırlarım.

        Ve işte bu nedenle Kurban Bayramı anılarımın çekmecesini açmayı hiç istemem. Koyun ve kuzu eti yiyemem, bırakın yemeği pişirmek bile istemem.

        Dini inançlarına ve geleneklerine bağlı bir ailede büyüyünce kurban geleneğinden kurtulmak pek mümkün değil tabii.

        Yıllarca büyük bahçeli evimizde her bayram öncesi iki koyunumuz olurdu. Bakımlı, besili, güzel hayvanlar.

        Koyunları hala çok severim ve bu sevgi sanırım bayram öncesinde en az bir on beş gün ellerimizle beslediğimiz, isimler takıp kurdelelerle süslediğimiz uysal koyunlarımızdan kaynaklanıyor.

        Onların kurbanlık olduğunu sanırım 4 yaşlarında fark ettim.

        Çok meraklı bir çocuk olduğum ve otur denilen yerde oturmadığım için o yıl büyük bir aşkla bağlandığım Maviş’imin acı sonuna gözyaşları içinde şahit oldum.

        ETİNİ YEMEDİM

        O gün Maviş’in etini yemeyi reddettim ki, önüme konulan yemeği yememek annemin hoş gördüğü durumlardan değildi. Ancak o gün hiçbir şey demedi.

        Sonraki bayramlarda da kavurma başta olmak üzere kurban etiyle pişen yemekleri yemememi hoş gördü. Ancak ortaokul yıllarımda yemesem bile etin nasıl pişirilmesi gerektiğini öğrenmem konusunda ısrar etti. Böylece ben de başta kavurma, sura, gerdan tatlısı, işkembe çorbası, mumbar dolması, ciğer sarması, paça çorbası gibi geleneksel yemekleri hiç tatmadan pişirmeyi öğrendim.

        Bu sürecin kendi adıma çok sıkıntı verici olduğunu söylemeliyim. Çünkü koyun ve kuzu etinin çiğken de pişerken de kokusuna asla dayanamıyorum.

        Ve oğlum için pirzola pişirirken bile burun deliklerime viks sürüyorum.

        UMUDUM GENÇ KUŞAKLAR

        Her zaman eski bayramların ne kadar güzel olduğunu anlatır dururuz.

        Öyle ya, bayram yerleri, aile gezileri, bayram armağanları unutuldu gitti.

        Gençlerin bunlardan mahrum olduğunu düşünüp üzülüyoruz da...

        Samimi olarak söylemek gerekirse Kurban Bayramlarının eskisi gibi olmadığına seviniyorum.

        Kurban kesmek için artık büyük bahçeli evler yok, en azından kent merkezlerinde. Bu nedenle çocuklar kesilecek koyunla tanışmıyor, hiç görmüyor bile.

        Et eve kesilmiş hazır geliyor. Eğer aileler, televizyonlarda tekrar tekrar gösterilen (sanırım bundan canice bir zevk alıyorlar. Haber olmaktan çıkıyor çünkü) kurban bayramı katliam görüntülerinden çocuklarını koruyabilirse herkes için bayramı travmasız atlatmak mümkün olabilir. Ama belki de en iyisini genç kuşaklar yapar.

        Bu bayramı hiç cana kıymadan, ihtiyaç sahiplerine yardım ederek kutlayabilir.

        Diğer Yazılar