Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sıcağı sevmediğim için yaz mevsimi ile aram hoş değil. Ama açıkhava sinemalarının keyfi yazı sevmemi sağlamıştır. Çocukluğumun yaz akşamlarının büyük macerasıdır açıkhava sinemaları. En çok da Gözümoğlu Sineması. Evimize yakın olan Vadi ve Sahil sinemalarına da sık giderdik ama yaz gecelerimizin büyük çoğunluğu Gözümoğlu Sineması’nda geçerdi.

        Haftada iki kez film değişirdi. Makine dairesinin yanında bir locamız vardı. Hem film izler hem de kocaman arklı sinema makinasının homurtusunu dinlerdim. İçerisi sıcak olduğu için makinist kapıyı aralık bırakırdı. O dönem her bir bobin neredeyse boyum kadardı ama yine de bu makinayı kullanma hayalleri kurardım. Çok yıllar sonra fakültedeyken bu makinalardan birini Buca Çocuk Islahevi’nde film gösterirken kurumun emektarlarından biriyle kullanma fırsatı bulunca hayallerim gerçek olmuştu.

        O yıllarda makinistler bobini makinaya bağlayıp dışarı çıkamazdı pek. Filmler yanıcıydı. Filmin eskiliğine göre ama neredeyse her gösterimde bir kez perdeye bir alev görüntüsü yansır, film durur ışıklar yanardı. Başlarda anlam veremediğim bu alev görüntüsünün sırrını makine dairesini gözetlemeye başladığımda çözdüm.

        İŞİN SIRRINI ÖĞRENDİM

        Arklı makinanın ısısı filmin alev almasına neden oluyordu. Makinist anında bir müdahale ile alevi söndürüyor göz açıp kapayıncaya kadar bobini söküp kopan filmi yapıştırıyordu. Sinema okumaya başlayınca kopan filmin biraz kazındıktan sonra asetonla nasıl yapıştırıldığını da öğrenmiştim. Bu işte oldukça iyi olduğumu da söylemeliyim.

        Sevgili hocamız Prof. Dr. Oğuz Makal’ın (ki o zaman Prof. değildi) en büyük hayali İzmir’de bir sinematek kurmaktı. Ve başta Alim Hocamız, Oktay Kutluğ Hocamız, Oğuz Adanır Hocamız, Bilgin Adalı Hocamız ve Mutlu Parkan hocamız ile İbrahim Berkman Hocamız da bu ideali yürekten destekliyordu. Hal böyle olunca hepsi tüm bağlantılarını devreye sokuyor, özel film gösterileri düzenlememize olanak sağlıyorlardı. O dönem İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü olan Suat Taşer Hocamız da oyun olmadığı geceler tiyatro salonunu kullanmamıza izin veriyordu.

        DOĞUŞTAN YETENEK

        Film gösterimlerine başladığımızda bobinleri makinaya takmakta doğal bir yeteneğim olduğunu fark ettik. Sanıyorum bu yeteneği Gözümoğlu Sineması’nın uzun yıllar gözetlediğim makina dairesinde bobinlerin nasıl takılıp çıkarıldığını izleyerek edinmiştim. Şu anda yerinde yeller esen Alsancak Stadı’nın yanındaki yıkılıp yok edilen fakülte binamızda “Başkanın Bütün Adamları” filmini gösterirken film kopmuş bobin boşalıvermişti. Ve sanıyorum asetonla film yapıştırma becerimi pekiştiren de bu film oldu. Ve bu anıları İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi ve AASSM’de sürdürdüğü Yeniden Sinematek gösterilerini incelerken hatırladım. Unutmadan bu akşam AASSM’de saat 21.00’de Küçük Prens var.

        Diğer Yazılar