Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ruhumu sağlıklı tutabilmemin temelinde kaçış ustası olmam yatıyor sanırım. Kapalı bir yerden kaçmaktan söz etmiyorum tabii. Sadece içimi karartan, depresyona sürükleyen karanlık düşüncelerden kaçmayı becerebiliyorum. Üzüntü verici olaylar karşısında etkilenmiyorum demek değil bu. Üzülüyorum, kahroluyorum ama bunların beni dibe çekmesine izin vermiyorum. Ama korkarım bu ustalığımı yavaş yavaş yitiriyorum. Sıkıntılardan, üzüntülerden kaçıp kurtulmak git gide zorlaşıyor. Ve durup düşününce, hayatın son zamanlara kadar bana iyi davrandığını, kaçıp kurtulamayacağım dertlerle baş başa bırakmadığını da görüyorum.

        KAÇIŞ MÜMKÜN DEĞİL

        Şimdilerde durum böyle değil. Hemen her gün daha sıkıntılı, baş etmesi zor bir güne uyanır gibiyiz. Sağlık sorunları, maddi kaygılar, aile içi meseleler neredeyse önemini yitirmiş gibi. Çevremizde olup biten akıl sır almaz öyle çok olay var ki. İnsanın kendisini bu olaylardan soyutlaması mümkün değil. Sanat yazarak, çiçekten, böcekten, kedilerden söz ederek, müzik dinleyip dağ yürüyüşü yaparak bunlardan kaçmak mümkün değil artık. Bilginin, görgünün neredeyse ayıplandığı, cahilliğe, kabalığa, zorbalığa prim verildiği bir ortamda yaşamak her türlü kaçış yolunun önünü tıkıyor. Sağlıklı kalabilmek için iyi işleri, güzellikleri, bu iyilik ve güzellikleri yaşama geçiren insanları düşünmek gerek. Kendini korumak ve gerektiğinde direnmek için mutlak böyle olmalı.

        Devran böyle dönerken dayanışmanın önemi biraz daha öne çıkıyor şimdi. Hemen her konuda herkesin aynı fikirde olması mümkün değil, gerekli de değil. Ama uygarlık temel değerlerde birleşebilmeyi gerektirir. Şimdi her zamankinden daha çok birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Çocuklarımızı korumak, sevdiğimiz ve alıştığımız yaşam tarzına sahip çıkmak için. Birlik ve beraberlik içinde tek ses olabildiğimizde yanlışları düzeltmek mümkün olabiliyor. Örneğin tecavüzcüleri haklı çıkaran, bu korkunç eyleme neredeyse prim veren bir tasarının yeniden görüşülmesi sağlanabiliyor.

        Aslına bakarsanız yazıyla dertleşmek de kaçış yollarımdan biri. Oysa bu gün Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi öncülüğünde Surdurulebiliryasam.tv ve Sürdürülebilir Yaşam için Kelebek Etkisi Derneği işbirliği ile 18, 19 ve 20 Kasım’da gerçekleşen Sürdürülebilir Yaşam Film Festivalinden (SYFF) söz etmek istiyordum.

        SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM

        Gerçi filmler gösterildi, sohbetler yapıldı bitti ama olayın ruhu güzel:

        “Sürdürülebilir bir yaşam ancak hep birlikte mümkün! İçinde yaşadığımız gezegene şekil vermeye gücü yeten bir tür olarak yaşamın serpildiği bir dünya yaratmak bizim elimizde... Belki de tek ihtiyacımız bunun mümkün olduğunun topyekun bilincine ulaşmak. İşte bu bilincin yaygınlaşmasına ve ihtiyacımız olan yeni hikâyenin yaratılmasına katkı vermek üzere, farklı ülkelerden özenle seçilmiş belgesel filmler yüzlerce gönüllünün desteği ile 9. yılında Adana, Ankara, Antalya, Artvin, Balıkesir, Bayındır, Bodrum, Bursa, Diyarbakır, Düzce, Eskişehir, Fethiye, Güzelbahçe, İstanbul, İzmir, Kartal, Kayseri, Konya, Manisa, Mersin’de eş zamanlı olarak izleyicisiyle buluştu. Sürdürülebilir yaşam film festivali kolektif bir çabanın ürünüdür. Sürdürülebilir bir dünyanın mümkün olduğunu düşünen bireylerin ve kuruluşların gönülden desteği ile gerçekleşmektedir.

        Diğer Yazılar