Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Biri çıkar da yaşamınız sonlanmasın, rahatınız huzurunuz bozulmasın diye gözünü kırpmadan canını verirse o kişiye iki cihanda da (dünyada ve ahirette) borçlu kalırsınız. Bu asla, hiçbir koşulda, onun sizin için verdiği canı geri vermeden ödeyemeyeceğiniz bir borç olur. Adliye önündeki terör saldırısında İzmir, Şehit Polis Memuru Fethi Sekin’e işte böyle borçlandı. Eşine, çoluğuna çocuğuna sahip çıkmak zaten boynumuzun borcu ama tüm bunlar, dediğim gibi ona olan borcumuzu ödeyemiyor.

        Yetkililerin açıklamaları, okuduğumuz haberler ve izlediğimiz videolar aslında İzmir’e karşı herhangi bir terör saldırısı değil, kelimenin tam anlamıyla katliam planlandığını anlamamızı sağlıyor.

        O gün Fethi Sekin orada olmasaydı ve hainleri engellemeseydi kuşkusuz maddi ve manevi altından kolay kolay kalkılamayacak bir yıkım yaşanacaktı. Ve bu travma aylar yıllar ve belki de kuşaklar boyunca iz bırakacaktı. Şimdiki haliyle bile uykularımızı kaçıran hain saldırı, Sekin’in kahramanca müdahalesiyle neredeyse teşebbüs aşamasında kaldı.

        İŞİNİ SEVEN BİR ADAM

        Olaydan sonra Fethi Sekin’in sosyal medyada paylaşılan, gazetelerde çıkan fotoğraflarına baktım. Hemen hepsinde giydiği üniformadan gurur duyan, yaptığı işi seven bir adamın görüntüsü var. Gözlerinin içi gülen insancıl fotoğraflar bunlar. Baktığınızda karşınızdakinin huzurlu iç dünyasını da keşfedebiliyorsunuz. Onunla ilgili paylaşımlar da bu kanaatinizin doğruluğunu kanıtlıyor. Öyle sanıyorum ki Fethi Sekin hiçbir zaman “güç bende” psikolojisine kapılmamış, alçak gönüllü olmayı, yardım etmeyi, halkın hizmetinde olduğunun bilinciyle herkesin işini kolaylaştırmaya çalışmış. Sadece insanlara değil sokak hayvanlarına karşı da sevecen ve merhametli olmuş.

        Her nerede ne yaparsa işini aşkla yapmış kısacası. Onu polis olmaya iten neden neydi bilemiyorum ama halkı korumak, kötülüklere geçit vermemek içgüdüsünün çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Tam da bu nedenle, dünyanın en iyi saldırı silahlarından olan iki AK 47 ateş ve ölüm kusarken yılmamış. Menzili yetmeyen beylik tabancasının ateş gücünü artırmak için üzerlerine yürümüş. Tek şarjörü bittiğinde de haince sırtından vurulmuş. Normalde, “elimdeki beylik tabanca, ateş gücü ve menzili sınırlı, karşımda vurucu gücü yüksek, uzun menzilli iki kaleşnikof var” diye düşünüp, siper alabilir ve kendini kurtarabilirdi. Ama o kendisini değil, korumak için yemin ettiği insanları düşündü.

        VASATIN ALTINDA KALIYOR

        Yıllardır aşkla yaptığı işinin gereklerini yerine getirdi. Canını hiçe saydı ama İzmir’i büyük bir felaketten kurtardı. Son zamanlarda her nerede olursa olsun karşılaştığımız insanların çoğu yaptıkları işi sevmeden, sürekli yakınarak yapıyor. Aslında yapıyor demek yanlış, çünkü ancak yapar gibi yapıyor. Banka memurundan garsonuna, öğretmeninden doktoruna, şoföründen müdürüne hemen herkes işinden yakınıyor. Her halde dünyanın en kötü şeyi her sabah hiç sevmediğin bir işe gitmektir. Böyle olunca yapılan işten de hayır gelmiyor. Her şey vasat ve vasatın altında kalıyor. Bu durum bir kısır döngü gibi insanları sarmalıyor durum iyileşeceğine kötüye gidiyor.

        Fethi Sekin, İzmir için canını verirken çok önemli bir şeyi daha kanıtladı. İşini aşkla yapmanın önemini. Sadece bunun için bile ona ne çok borçlandık.

        Diğer Yazılar