Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Havalar serinliyor. Sıcaktan hoşlanmayanlar için daha yaşanılası günlerdeyiz. Festival’imizi bitirdik, telaştan uzak yenilerine hazırlanıyoruz. Kısacası sakin ve huzurlu bir dönemdeyiz. Böyle bir dönemde can sıkan, huzur bozan konuları yazmayı hiç istemiyorum. Gerçi bu konulara özellikle değinmemeyi yeğliyorum. Bu olan biten yanlışlıkları, yaşanan kötülükleri, acıları görmek istememekten kaynaklanmıyor. Hayatın içinden keyifli, yaşamı daha çok sevdirecek konulardan söz etmeyi seviyorum.

        Özellikle de sanattan. Çünkü olanca olumsuzluk, kötülük, adilik insanı çevrelemişken mutluluk verici konulardan konuşmayı sanırım bir iyileşme yöntemi olarak seçiyorum.

        Ama ne yazık ki her zaman mutluluktan, sanattan konuşmak da mümkün olmuyor.

        KADIN PROGRAMLARI

        Siz her ne kadar kötü yüzünü görmek istemeseniz de yaşamak zorunda olduğumuz hayat kötüyü ve kötülüğü getirip gözümüzün içine sokuyor sanki. Son birkaç gündür, sahnelerin ve TV sabah programlarının söndürülemeyen yıldızı, kerameti kendinden menkul bir hanım “kadın programı” olarak adlandırılan TV şovuna, çifte kadın cinayeti faili bir konuk alıyor.

        Söz konusu çifte cinayet failinin tecavüz ve dayak gibi marifetleri de mevcut. İddialara göre programda, reytingleri sallaması umulan konuğu aklama çabaları da var ve ortalık ayağa kalkıyor. Kadın dernekleri, yazarlar, milletvekilleri ve hatta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye giriyor, sosyal medya yıkılıyor, RTÜK’e şikâyet yağıyor.

        Bu toz duman arasında programın sponsoru desteğini çekiyor, narsizmin doruğundaki hanım çileden çıkıp, etrafa yıldırımlar yağdırıyor.Büyük bir pişkinlikle “Bana bir şey yapamazsınız. Beni buraya halk oturttu” diyerek her şeye hakkı olduğuna inanıyor.

        Karşı taraf ise “hatasını kabul edip, özür dilesin” ısrarında.Ne yaptığını bilmeyen, daha doğrusu yaptığı işin ne gibi sonuçlar doğuracağını fark edemeyen biri, halkın elbirliği ile getirdiği yerde oturdukça özür dilese ne olur, dilemese ne olur.

        NE FARK EDER

        Özür dilese neden olduğu zarar azalacak yahut yok mu olacak? Kadın bir anda bilinçlenip doğruyu mu bulacak? Kendi adıma, şiddetin, özellikle kadına yönelik şiddetin olağanlaşmasını sağlayanların bizzat örnekte görüldüğü gibi kadınlar olduğunu düşünüyorum. 4.5 saatlik otobüs yolculuğu sırasında hangi

        TV kanalına baktıysam dizi tekrarları vardı ve istisnasız her dizide en az bir kadın, karşısındaki erkekten okkalı bir tokat yedi.

        Bu dizileri kadınlar izliyor. Buralarda rol alan “sanatçıları” kadınlar yüceltip destekliyor. Baş tacı ettikleri kadın, bir tek inanılır cümle kuramadan avaz ciyak kendisini savunurken, stüdyoyu dolduran, belki de yarısı her gün dayak yiyen kadınlarca alkışlanıyor. Ve bu durumda sanırım bu sorunu RTÜK’e şikâyetle, sosyal medyada bağırıp çağırmakla çözmeye çalışmak bana pek de akıllıca gelmiyor.

        Diğer Yazılar