Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Günümüzde okullarda çocuklara neler öğretiyorlar hiç bilmiyorum ama bildiğim bize öğretilenlerin artık öğretilmediği.

        Gözlemlerimde yanılıyor muyum bilmem ama her geçen gün sanki çocuklar daha bilgisiz, ilgisiz, meraksız gibi.

        Geçenlerde katıldığım bir davette, ilkokul çağlarında iki çocuk duvarın dibine oturmuş ellerinde tabletleri, orada kaldığım yaklaşık bir buçuk saat süresince oyun oynadı.

        Çevrelerindeki onca insana, olan bitene hiç bakmadan, hiç merak etmeden.

        Kendi kurdukları sanal dünyada yitip giderek.

        İşin ilginç yanı pek çok kişi teknoloji ile bu kadar içli dışlı oldukları için iki çocuğa övgüler yağdırdı.

        Bense ip atlamayı, top oynamayı misket tokuşturmayı bilmeden büyüyen çocukların ileride mutlu insanlar olamayacağını düşündüğümü söyledim.

        Başarının mutluluğu getireceğini söyleyenler oldu.

        Küçük yaşta tablette oynanan saçma sapan bilgisayar oyunlarının nasıl bir beceri kazandırdığını veya eğitim verdiğini bilmiyorum.

        Belki de çok faydalıdır. Arkadaş ve oyun ihtiyacı duymadan, bir evcil hayvanı olmadan, bahçede koşarken düşüp dizlerini kanatmadan büyüyenler belki daha başarılı oluyordur.

        Ama mutluluk? İşte o başka bir şey.

        Bence mutluluk başarıyı getirir.

        En azından mutlu insan başarılı oluşunu daha bir farklı hisseder.

        Gerçi mutluluk üzerine konuşmak biraz tehlikeli.

        Zira herkesin bu konudaki algısı, düşüncesi farklı.

        Sizi çok mutlu eden bir olay bir başkası için hiç bir şey ifade etmeye bilir? “Mutluluk nedir?” sorusunun cevabı da “Güzel nedir?” sorusunun cevabı gibi ortada kalmaya mahkûm.

        Ama bildiğim bir şey varsa o da çocukların birlikte oynayarak çok mutlu oldukları.

        Geçenlerde Facebook’ta çocukluğumuzun en güzel oyunlarının (saklambaç, misket, seksek, beştaş) yeni nesiller tarafından bilinmediğini anlatan bir paylaşım vardı.

        Okurken, yıllar önce Selçuk Efes Müzesi’nde açılan antik dünyadaki çocuk oyunları ve oyuncakları sergisini hatırladım.

        Seksek, aşık, beştaş, bilye gibi oyunları çocukların binlerce yıl önce de oynadığını öğrenmek hayli ilginç gelmişti.

        Yaşamımızın her alanında olmazsa olmaz hale gelen teknolojik gelişmeler binlerce yıllık çocuk oyunlarının ve oyuncaklarının sonunu hazırlamış görünüyor.

        Bundan sonraki nesiller neşe ile bağırış çağırış oynana bu oyanları hiç bilmeyecekler.

        Ama belki de çocuk oyunlarının ve çocukluk mutluluğunun tek düşmanı teknoloji değildir. Etrafınıza bir baksanıza.

        Savaş çığırtkanlığının sonu yok gibi.

        Birkaç nesildir savaş görmemiş, yıkımından ve acılarından habersiz bizler ne olup bittiğinin farkında değil gibiyiz.

        Umarım, başımızı ışıltılı ekranlarımızdan kaldırdığımızda çok geç kalmış olmayız.

        Diğer Yazılar