Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AMERİKAN başkentinin gündemi haftalardır İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Kongre’de yapacağı konuşmayla sarsılıyordu. Netanyahu, İsrail’deki kritik seçimlere iki hafta kala yaptığı bu konuşma için Obama yönetimini atlayarak doğrudan Temsilciler Meclisi Başkanı ile temas kurmuş ve kendini davet ettirmişti. Bu durum yönetimin gazabını üzerine çekmiş, Demokratları kızdırmış, Netanyahu’nun bazı Demokrat senatörlerle görüşmeyi reddetmesi her şeyin üzerine tuz biber ekmişti.

        Haftalardır pek çok çevreden bu konuşmayı iptal etmesi için baskı görüyordu. Amerikan güvenlik politikasına müdahil olmakla, İsrail iç politikasının dinamiklerini Amerikan başkentine ve siyasetine taşımakla suçlanıyordu. Sonuçta Netanyahu bu konuşmanın bıçak sırtında gözüken seçimlerde işine yarayacağını düşündüğünden ve Obama yönetimiyle siyasi ayrılığını Amerikan kamuoyuna şikâyet ederek sergilemek istediğinden dün sabah Kongre’ye hitap etti.

        Başkan Yardımcısı Biden’in ve yaklaşık elli Demokrat Kongre üyesinin katılmadığı oturumda Netanyahu beklendiği gibi İran ile sürdürülen nükleer program müzakerelerini hedef aldı. Yumuşak sayılacak bir tarzla da olsa hayli tepeden bakan bir vurgulamayla Amerikan yönetiminin oyuna geldiğini satır aralarında savundu. Bunun hayli itici bir tutum olduğuna şüphe yok.

        Nitekim konuşmayı dinleyen Temsilciler Meclisi azınlık Demokrat grubu başkanı Nancy Pelosi “ABD-İsrail ilişkilerini önemseyen ve İsrail’i seven birisi olarak Netanyahu’yu dinlerken neredeyse gözyaşlarımı tutamadım. ABD’nin P5+1 uluslarının bir üyesi olarak zekâsına yapılan bu hakarete üzüldüm. İran’ın teşkil ettiği tehlike konusunda sahip olduğumuz bilgiye ve nükleer yayılmacılığa karşı kararlılığımıza yönelik bu küstahlık karşısında üzüldüm” dedi.

        Amerikan politikası bağlamında bu sözlerin hayli ağır olduğuna kuşku yok. Beyaz Saray da Netanyahu ile görüşmeyi reddederek, Başkan Obama konuşmayı dinlemeyeceğini belirterek, Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice, pazar günü bir TV programında ziyaretin ABD-İsrail ilişkileri açısından “yıkıcı” olduğunu söyleyerek tavrını açıkça ortaya koydu. Rice, İsrail lobisinin en güçlü örgütü AIPAC’in yıllık toplantısında da İran’ın hiç uranyum zenginleştirmemesi gibi bir seçeneğin bulunmadığını, bunu müzakerelerdeki diğer ülkelere anlatamayacaklarını da söyledi.

        Konuşmadan önce tartışmalar sürerken, tüm saldırı silahlarını devreye sokan Beyaz Saray, İsrail ile paylaştıkları bilgilerin İsrail tarafınca sızdırıldığını da iddia ederek Netanyahu’yu sıkıştırdı. Tabii bu tartışma sırasında Amerikan dış ve güvenlik politikasının bu en önemli konusunda, Washington’un Tel Aviv’e neredeyse hesap verme konumunda olduğu da ortaya çıktı.

        Netanyahu’nun konuşması gerçekten de Obama yönetiminin ne yaptığını bilmeyecek kadar naif olduğu vurgusunu sürekli yapan bir tondaydı. Bu sataşma Cumhuriyetçilerin ve İran ile zinhar bir anlaşma yapılmasını istemeyenlerin çok hoşuna gitse de muhtemelen kamuoyunda tatsız karşılandı. Konuşmayı yapmakta ısrar ederek ve Obama’nın dış ve güvenlik politikasının en kritik konusunda, gizli sürdürülen müzakerelerin içeriğine müdahale ederek Netanyahu aslında bir çizgiyi aştı.

        İsrail’in istediğini yapabildiği bölgesel konjonktür aslında bir süredir yok. Obama yönetimi açısından İran’ın bölgesel ve küresel sisteme makul bir devlet olarak dönmesi stratejik bir hedef olarak görülüyor. Böyle bir ortamda Netanyahu’nun konuşması bir yandan siyasi nezaketsizlik sergilerken diğer yandan da aslında iki ülkenin çıkarlarının hiç de aynı olmadığının altını çizdi.

        Orta ve uzun vadede bu son nokta iki ülke arasındaki özel ilişkinin nitelik değiştirmesi ve Washington’un yalnızca İsrail’in bekasından sorumlu olacağı daha dar bir çerçeveye getirilmesi anlamını da taşır.

        Diğer Yazılar