Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kimisi dertten kimisi kederden Rusya’nın, Esad rejimini korumaya ve kendisini ön plana çıkarmaya yönelik Suriye hamlelerini konuşurken pazar günkü New York Times Gazetesi’nde önemli bir haber vardı. Bu haber Rusya’nın yaptıkları, ABD ile bir anlaşmaya varılıp varılmayacağı, şekillenen İran-Irak-Rusya işbirliğinin ne sonuç vereceği gibi soruların yanıtlanabilmesi için mutlaka göz önünde bulundurulması gereken bir durumu anlatıyordu.

        Haberin başlığı “Küresel çabalara rağmen binlerce kişi (IŞ)İD’e katılmak üzere Suriye’ye geliyor” idi. Bir yandan örgüte savaş açan koalisyonun hava saldırıları sonucu 10 bin kişinin öldüğü haberleri, diğer yandan istediklerini bulamadıkları veya şiddetin boyutlarından bezdikleri için geriye dönenlerin hikâyeleri ortalığı sarmışken bu bilgi epeyce şaşırtıcıydı.

        Nitekim Amerikan Kongresi için 6 aydır hazırlanmakta olan bir raporda da tüm tedbirlere rağmen ABD’den cihatçılara katılanların önlenemediği kayda geçiyordu. Gerçi örgüt eskiden sahip olduğu ivmeye sahip değildi ve kontrol altında tuttuğu alanı da genişletemiyordu. Ama buna rağmen özellikle internet üzerinden cezbedebildiklerinin sayısı artıyordu.

        Böyle bir haberin önemi devletler düzeyinde varılan anlaşmaların sahada beklenen sonucu vermeyebileceği uyarısını içermesiydi. Sonuçta (IŞ)İD’in doğrudan kara savaşına girişmeden kısa sürede yenilgiye uğratılması söz konusu değil. Aslında Obama’nın baştan söylemiş olduğu üzere (IŞ)İD ile mücadele uzun zamana yayılacak bir iş olacaktı. Örgüte yönelik bombardımanın da onu yok etmekten çok kontrol ettiği alanı daraltmak amacı güttüğünü söyleyebiliriz.

        Bunun ötesinde, her ne kadar yönetimi altındaki topraklardan kaçanların sayısı hızla artıyorsa da (IŞ)İD’e şu ya da bu nedenle kerhen ya da değil rıza gösterenler var. Bunların rızalarından vazgeçmeleri de gerekiyor. Böyle bir adımın atılması için Irak’ta ve Suriye’de örgütü destekleyen güçlü Sünni unsurların bir şekilde tatmin edilmeleri şart. Rusya’nın hamlelerini bu bağlamda değerlendirince Suriye krizinin bitişinin eli kulağında olduğunu düşünmek yanıltıcı olur.

        Putin’in bu hamleleriyle hedefledikleri üzerinde çok yazılıp çizildi. (IŞ)İD saflarında çarpışan 3000’e yakın Kuzey Kafkasyalı vatandaşı bulunan Rusya böylece büyük güç olduğunu ortaya koyacak, Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de varlığını koruyacak, ne yaptığı belli olmayan ABD karşısında kararlılığıyla Arap devletlerini de kendisine yöneltecek.

        Putin görüntüde bu istediklerini elde etti ancak Irak-İran-Rusya işbirliğinin Irak ve Suriye’deki Sünni Araplara ne ölçüde güven telkin edeceği sorusu orta yerde duruyor. Moskova’nın Afgan savaşının derslerini öğrendiği varsayılsa bile kanlı, rezil ve kitle desteği kalmamış bir rejimin çok uzun süre ayakta tutulması mümkün değil.

        Mülteci krizi nedeniyle Avrupalıların da ABD üzerinde baskı kurmaları, biraz da başından Suriye derdini atmak için Washington Moskova’nın hamlesine olumlu yanıt verdi. Esad’ın bir geçiş döneminde başta kalmasını da kabul edebilir. Ancak nihai hedefin ne olduğu üzerinde mutabakat sağlanması da kolay olmayabilir. Örneğin, Esad’ın geçici olarak kalmasındaki geçiciliğin süresi nedir? Suudi Arabistan’ın ilk andaki sessizliği dayatılacak bir çözüme rıza göstereceği anlamına gelir mi? Riyad ve Tahran’ın asgari uzlaşma noktası nedir?

        Aslında kan kaybeden bir güç olan Rusya bu hamleleriyle Suriye meselesinin çözümü için sorumluluk yüklendi. Bunun altından kalkamaması ihtimali küçümsenemez. Zira bölgesel güçlerin ve yerel unsurların kabul etmeyecekleri herhangi bir çözümün dayatılması mümkün değildir. Suudi Arabistan ve Körfez’in kararı burada önem taşıyacaktır.

        Suriye’de yaşanan felaketin sonuna inşallah gelinmiştir. Ama geçen hafta ölen Amerikalı beyzbolcu ve halk filozofu Yogi Berra’nın dediği gibi “Bir şey bitene kadar bitmiş değildir”.

        Diğer Yazılar