Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önümüzdeki dönemde, her kim başkan seçilirse seçilsin, ABD’nin nasıl bir dış politika uygulayacağına ve bu konudaki tartışmanın unsurlarına, taraflarına bakmakta yarar var. İki temel öngörüde bulunmak mümkün: Birincisi, ABD’nin bir sonraki yönetimi dünya ile fazla ilgilenmek istemeyecek ve muhtemelen çok içe dönük olacak. İkincisi ise, ABD’nin katkısı olmadan dünyada yeni bir düzen kurulamaz.

        Obama dönemi bugünden geriye dönüp bakıldığında, ABD açısından kısmi bir restorasyon dönemi sayılmalı. İçeride, süregelen kutuplaşmaya, kamikazeleşmiş Cumhuriyetçi Parti’ye rağmen, derin sonuçları yıllar içinde daha iyi görülecek önemli reformlar yapıldı. Finans sermayesinin gücünü bir ölçüde kırdığı gibi, sağlık sigortası sayesinde en zayıf Amerikalıları da bir koruma şemsiyesi altına sokabildi. Ekonomisi büyüyen, teknolojik atılımları süren ve enerjide giderek kendisine yeterli hale gelen bir ABD’nin, dünya düzeninin yeniden şekillendirilmesinde belirleyici bir etkisi olacak.

        Dünya sisteminde ekonomisi üretime, teknolojik yenilenmeye, dünya üretim zincirinde vazgeçilmez bir yere sahip olmaya dayanmayan ülkelerin, “büyük güç” olmaları mümkün değil. Hayallerle, laf ebeliğiyle ve ittifak kurma becerisi göstermeden dünya sistemi içinde saygın ya da etkili bir konuma gelinemiyor. ABD, bunları becerebildiği için ön plana çıkacak ve Çin ile Rusya’dan daha avantajlı bir konumda olacak. Avrupa ancak “yardımcı oyuncu” kategorisinden sahneye çıkabilir.

        Harvard Üniversitesi’nden Joseph Nye, dün Burç Beşgül tarafından Türkçeye kazandırılan “Amerikan yüzyılı bitti mi?” başlıklı kitabının tanıtımı kapsamında, İstanbul’da Pera Müzesi’nde kalabalık bir öğrenci topluluğuna konuştu. Dünyaya şekil veren ülkelerden birisi olabilmek için gerekli nesnel unsurları sıralayarak Rusya’nın neden geçmişin gücü olduğunu, Çin’in geçen yüzyılda Almanya’nın çıkışına benzer bir yükselişi beceremeyeceğini, Hindistan, Brezilya gibi ülkelerin de daha kat edecek çok yolu olduğunu anlattı. Bu nesnel veriler ışığında da ABD’nin öncü ülke olma konumunun süreceğini savundu.

        American Interest Dergisi’nde “Küresel bir yeni hizalanmaya doğru” (Toward a global Realignment) başlıklı bir yazısı çıkan Zbigniew Brzezinski de benzer bir tespit yapıyor. Brzezinski’ye göre, önümüzdeki dönemin beş temel gerçekliği var: Birincisi, “ABD, dünyanın siyasi, ekonomik ve askeri açıdan en güçlü ülkesi. Ancak bölgesel dengelerdeki karmaşık jeopolitik kaymalar nedeniyle artık küresel bir emperyal güç değil”.

        İkincisi, “Rusya emperyal çöküşünün sonuncu sarsıntılı dönemini yaşıyor”. Üçüncüsü, “Çin, son zamanlarda yavaşlasa da emin adımlarla Amerika’nın dengi ve muhtemel rakibi olacak şekilde yükseliyor; ancak Amerika’yı cepheden karşısına almama konusunda dikkatli.” Dördüncüsü, “Avrupa bugün bir küresel güç olmadığı gibi, yarın da olamayacak”.

        Brzezinski’nin saptadığı temel gerçekliklerin beşincisi ise, dünyada yeni bir düzen kurma işinin neden çok güç ve meşakkatli olacağının da ipuçlarını veriyor. Buna göre, “Sömürgeleşme sonrası dönemin Müslümanlarının şiddetle bezenmiş siyasal uyanışları, bir bakıma Avrupalı güçler tarafından dönem dönem zalimce ezilmiş olmalarına karşı gösterdikleri gecikmiş bir tepkidir... Gecikmiş ancak derinlerde hissedilen bir adaletsizlik duygusuyla dinsel bir dürtüyü birleştirerek çok sayıda Müslümanı dış dünyaya karşı dayanışmaya sürüklüyor”. Bu tepki daha çok Batı ve Güney Batı Asya’da, yani genelde Ortadoğu diye tanımlanan alanda, kabarıyor.

        Bu durumda Ortadoğu’daki krizin önce bölgesel sınırlarına çekilmesi, ardından da aşılması için büyük devletlerin işbirliği yapması gerekiyor. Bunun, ABD-Rusya-Çin işbirliğini gerektirdiği doğru, ancak bölgesel güçlerle işbirliğine girmeden gerçekleştirilmesi mümkün değil. Kısacası, krizin aşılması ince ayar, liderlik ve küresel güçlerin uyum içinde hareket etmesini, bölgesel güçlerin de yapıcı siyasetlere “Evet” demelerini gerektiriyor.

        Diğer Yazılar