Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -ROMA-

        BUGÜNLERDE yurtdışına çıktığınızda meslekten olmayan arkadaşlarınız bile Türkiye’de yaşananlar hakkında kaygılı sorular soruyor. Suriye’de neler olduğu, Afrin operasyonunun daha geniş bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği, Türkiye’nin Batı ittifakı içinde kalıp kalmayacağı konularında belli bir merak var.

        Bu soruların sorulması, ülkenin ne kadar önemli bir konumda olduğunu, yapacağı tercihlerin sonuçlarının çok geniş alanlara yayılabileceğini gösteriyor. Bu daha önce de böyleydi. Üstelik bu soruları soranlar yalnızca Batılılar da değil. Tahmin edemeyeceğiniz kadar çok sayıda Arap/Müslüman da benzer soruları, yaşananlardan duydukları kaygılar ve kendi hayal kırıklıkları üzerinden soruyor.

        Yakın zamana, daha doğrusu Arap isyanları ardından ideolojik kaygılar dış politikaya hâkim olana kadar Türkiye’nin tercihlerinin etkileri genelde olumlu hanede değerlendiriliyordu. Hem coğrafyasının hem de modern tarihinin deneyimleriyle Türkiye’nin yapmaya çalıştıkları yakından izleniyor, baskıdan bunalmış toplumlarda kâh içerideki demokratikleşme kâh Batı dünyasına karşı dik durma hayranlık yaratıyordu.

        Ortadoğu’daki, siyaseten ve kişisel olarak nefes almak, dünya ile aynı frekansta yaşamak, kendilerini cendereye sokan ceberut laik ya da daha ceberut dinci rejimlerden kurtulmak isteyenler açısından Türkiye, tüm eksikliklerine rağmen bir umuttu. Sivilleşiyordu, büyüyordu, gelişiyordu.

        O zamanlar farklı bir mesajı vardı Türkiye’nin. O mesaj tükendi, gömüldü. Şimdiki mesaj Ortadoğu’da yaşayanlar açısından Türkiye’nin de büyük ölçüde kendilerine benzediği, bölgenin siyasi yapısına yakınlaştığı yönünde. Bu nedenle biraz da çaresizlikle başlarını sallayarak, kimi zaman da hasetlerini dile getirerek olanları izliyorlar.

        TÜRKİYE HAKLI DERTLERİNİ NEDEN ANLATAMIYOR?

        Türkiye’nin dış dünya kamuoylarında kimisi çok haklı dertlerini anlatamamasının başlıca nedeni, aslında mesajdaki ve ona bağlı olarak imajdaki bu kayma. Doğrudur, Irak’ta Kürdistan’ın bağımsızlığı referandumuna karşı tavır alınca Şii’si, Sünni’si tüm Araplardan bir destek görüyor. Şimdilerde Afrin operasyonu ve bu operasyonun takdiminde kullanılan söylemle Suriye’deki Sünni aşiretlerin de gönlünü ferahlatıyor. Ancak bunlar hem sonuç almaya yetecek şeyler değil, hem de açıkçası Türkiye için çok daha önemli bir dünya kamuoyunun kazanılmasında pek katkısı yok.

        Bu bağlamda cuma günü yargının verdiği iki karar, daha önceki kararlar ve halihazırda süregiden davalar ışığında ülkenin moral iddialarını zayıflattı. Neden tutuklu olduğu bilinmeyen Türkiye asıllı Alman gazeteci Deniz Yücel’in iddianamesinin mahkemeye sunulduğu gün serbest bırakılması sonrası, Alman gazeteleri bu gelişmenin siyasi pazarlıklar sonucu gerçekleştiğini iddia etti. Aynı gün sabık Fazilet Partisi milletvekili, gazeteci Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bunu da, bu şahısların kariyerleri, şahsiyetleri, düşünceleri hakkında ne düşünürseniz düşünün makul ve haklı kabul etmek zordur.

        Her zamanki gibi daha acısı, kitapları yüz binlerce satmış, yüz binlerce okuru ve izleyicisi olduğu bilinen isimlere dair kamuoyundaki derin sessizliktir.

        Diğer Yazılar