Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Financial Times Gazetesi’nin dış politika yorumcusu Gideon Rachman, bu yıl da kendince en önemli 5 olayı seçerek yorumlamış. (http://blogs.ft.com/ the-world/2013/12/the-five-most-importantevents-of-2013/)

        İlk iki sırayı alan konuları tartışmasız seçmiş. ABD’nin Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) sınırsız bir küstahlıkla tüm dünyada, mahremiyeti hiçe sayarak yaptığı casusluğu açığa çıkaran Edward Snowden’ın açıklamaları bunlardan biri. İkincisi ise Amerika Merkez Bankası’nın para arzını kısma niyetini açıklaması ve kısmaya başlaması.

        Sonraki üçü seçerken Rachman zorlanmış. Öyle ki listeye almadığı halde bazı olaylara değinmeden geçememiş. Bunlardan birisi Gezi olayları. “Gezi protestosunu bizzat görüp yaşadıktan sonra, bu ay patlayan Erdoğan ile Gülen arasındaki çatışmayla birlikte gene farklı bir yöne kayan Türkiye’deki karışıklığı listeye ekleme dürtüsü var içimde. Ancak henüz tüm bunların nereye evrileceğini, bölgesel etkilerinin ne olacağını bilemiyoruz. O nedenle Türkiye’yi listeye koymak için erken” diye yazmış.

        Gezi’nin arkasında envai çeşit karanlık güç, komplo, dalavere, sinsi planlar filan aramayı sürdürenlerin anlamadığını Rachman güzelce kavramış. Zaten tam da bu olayın tarihsel bir kırılma noktası olduğunu anlamakta aciz kaldıkları için aynı çevreler yılın ikinci yarısını boşluğa yuvarlanarak geçirmek zorunda kaldılar.

        2014’ü herkese zehir edecek kadar güce hâlâ sahip olmaları, güçlerinin giderek azalacağı, oyunun bitmediği, şimdiki çizginin onları bir yere götürmeyeceği, farklı ve kendiyle daha barışık bir Türkiye’nin ıkına sıkına da olsa doğmaya başladığı gerçeklerini değiştirmiyor zaten.

        Murat Özbank’ın çok özlü Gezi Ruhu ve Politik Teori kitabında yazdığı gibi, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın anlamakta veya kabullenmekte güçlük çektiği şey Gezi’de doğan politik gücün sahiciliği oldu. Bu kez politik güç kisvesine bürünmüş bir şiddet değil, sahici kamusal alanlarda kendiliğinden oluşmuş sahici bir politik güç vardı Erdoğan’ın karşısında”. Buna siyaseten cevap verileceğine göz çıkarmacasına, genç öldürmecesine, hınçla, inatla, nefretle göstericilere saldırmanın, ölenlerden bir rahmeti, yaralananlardan bir özürü esirgemenin sonuçlarıdır yılın son günlerine damgasını vuran perişanlık, şaşkınlık ve çıplaklık. O nedenle hem biten yıl hem bu yıl aslında Gezi yılıdır.

        Dünyaysa bu yıl İran ile ABD arasındaki nükleer anlaşmanın geleceğine, Suriye’deki vahşetin nasıl bitirileceğine, Asya’da tırmanan gerilimin nasıl kontrol altına alınacağına, çıldırmış istihbarat teşkilatlarının nasıl dizginleneceğine, yerkürenin her saniye nasıl tüketildiğine, dünya ekonomisinin gidişatına ve hep bildiğiniz konulara, henüz bilmediğimiz gelişmelere odaklanacak.

        Ama tüm bu gündelik olayların arkasında gelişmiş dünya yüz yıl önce başlayan ve tarihin akışını değiştiren bir savaşı, sonradan Birinci Dünya Savaşı adını alan, Büyük Savaş’ı tartışacak. 1913 yılını bitirirken kimse milyonlarca insanın öleceği, 19. yüzyılın yarattığı liberal medeniyetin çökeceği, büyük vahşetlere tanık olunacak bir savaşı beklemiyordu. Bu nedenle savaşla ilgili birbiri ardına yayınlanan mükemmel tarih kitaplarının ortak teması, savaşın nasıl çıktığı.

        Adam Gopnik’in New Yorker Dergisi’nde yazdığı gibi (http://www. newyorker.com/talk/comment/ 2014/01/06/140106taco_talk_gopnik) karar vericilerin kendilerini kredibilite kaybı, ikinci sınıf güç haline gelme, zayıf gözükme gibi vehimlere kaptırmaları büyük trajedilerin önünü açıyor. Yüz yıl sonra, Avrupa’da başlayan bu aptal savaşın dökümü yapılıyor, sonuçları çıkarılıyor ve bu tarihle yüzleşiliyor. Türkiye’de de yapılır mı dersiniz bu muhasebe? Her şeye rağmen güzel ve iyi bir yıl olması dileğiyle.

        Diğer Yazılar