Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı’nın yeni yıl dileğine katılıyorum:

        Yeni yılın

        Öncekilerden

        Çok daha bereketli

        Ve huzurlu geçmesi

        Temennimizdir.

        ***

        Çünkü “önceki, bir önceki” epey şeydi!

        Diyanet bunu “Hedonizm”e, “Hazcılık”a bağlıyor.

        Yılbaşında çok eğlenildiği için “Yılın başlangıcında hataların gözden geçirilip kararlar alma fırsatının, geride bırakılan zamanın muhasebesini barındırması gereken saatlerin israf edildiğini” tespit edip 85 bin camiden duyurmuş Diyanet.

        Yılın başında muhasebe yerine eğlenmeyi tercih edenler, “Dünyanın farklı coğrafyalarında nice zulümlere maruz insanların feryatlarını, gözyaşlarını dikkate almayıp dünyayı bir eğlence gezegeninden ibaret görüyor” çünkü.

        Yılbaşında eğleniyorsun ve dünya daha berbat bir yer oluyor.

        ***

        Diyanet’in eminim, sarı parlak takılardan, dolarlı avrolu yakalardan geçilmeyen düğünler, yüz binlerce avroluk Mercedesler ve saraylar için de hutbe taslakları vardır; müftülüklere yollamaya henüz fırsat olmamıştır bu gök kubbede.

        Mutlaka, “dünyanın farklı coğrafyaları” gibi, memleketin farklı ve birbirinden farksız acı coğrafyaları için de hazırlıkları sürüyordur.

        Saat israfı kadar, saltanat israfları üzerine diyecekleri dilinin ucundadır.

        Kasada, kutuda, kuytuda istifleme ve 7 gün 24 saat rant üzerine çok ağır şeyler söylememek için kendini zor tutmaktadır.

        “Dünya bir eğlence gezegeninden ibaret görülüyor” tespiti çok yerinde.

        Dünya daha ziyade bir işkence gezegeni olarak kabul edilmeli.

        Olan biten de zaten biraz öyle, coğrafyadan tarihe kadar.

        ***

        Misal, Sedef Kabaş’ın evini basıp bilgisayarından çocuğun Ipad’ine kadar, “Apple ne verdiyse” toplayan, gözaltına alan ve aldıranlar da, tedbir olsun, oyunlarla eğlenmesinler, yılbaşında dünyayı eğlence gezegenine çevirmesinler, “nice zulümlere maruz kalan insanlar”ı daha iyi anlasınlar diye öyle bir takdirde bulundu.

        Böylece dünyanın hiç de eğlence gezegeninden ibaret olmadığı bağımsız yargı ve Emniyet tarafından izah ediliyor.

        ***

        Diyanet’in kalbi temiz ama arşivi az kısır olmalı.

        Misal, eski Başbakan’ın “İnşallah 2013’ün 23 Nisan’ında, adeta Orlando’daki gibi, çocuklarımız için 650 bin metrekarelik dev bir eğlence parkı oluşuyor” şeklindeki müjdesini, o müjdeyle açılan “eğlence gezegeni”ni çoktan unutmuş.

        Hem de Eyüp’te. Düşün bir sen onu!

        Velev ki coğrafyalarda acı olsun; eğlenceye giden çocuklar dünyayı nasıl algılayacak?

        ***

        Devlet; Emniyet veya Diyanet eliyle, kimsenin fikrine, aklına, hayatına karışmasa, 2015 de öncekilerden daha bereketli ve huzurlu geçer mi; garantisi ne bunun?

        2015’in de “Hey 15’li 15’li, Tokat yolları taşlı”dan ibaret kalma ihtimali kuvvetli.

        Türkünün hikayesini biliyorsanız…

        15’inde çocukların askere (ölüme) yollanması… Genç kızların zorbalar tarafından aşağılanması, kötülenmesi, ölüme yollanması… Kısacası, “zulümlere maruz kalanların feryat ve gözyaşları”dır!

        ***

        Diyanet’in karamsarlığına karşın, Cumhurbaşkanı “hainler”e öfkesi dışında “kardeşliğimizi bozamayacaklar” derken, (hepimizi, herkesi kardeş sayıp saymadığını bilmiyorum ama) umut verici ve iyimserdi…

        “Yıl içinde yaşanan sıkıntıları, acı hadiseleri, elim kazaları, millet olmanın verdiği güç ve dirayetle hep birlikte aştık” da dedi.

        Bakıyorum…

        Hakikaten Soma’yı aşmışız; Ermenek’i aşmışız; madenlerden inşaatlara, işyerlerinde ölen 1400 işçinin elim kazalarını aşmışız; mikro iç savaşta birbiri elinde ölenleri aşmışız; öldürülen onca kadının acısını aşmışız; intihar eden asker ve polis sıkıntısını aşmışız; devletin öldürdüğü onca çoluk çocuk hadisesini aşmışız; hamile karısının yanında vurulan askerin acısını aşmışız.

        Aşmışız, sıkıntı yok!

        Somalı bir yetim, Ermenekli bir dul, Torunlar kulesinde evladını kaybeden bir baba, annesi öldürülen bir çocuk, çocuğu öldürülen bir anne, silahı şakağında patlatmış bir askerin nişanlısı, ensesinden vurulmuş askerin hamile karısı, gaz kapsülüyle kafası parçalanmış bir çocuğun kardeşi değilseniz…

        Bir bakın, hakikaten aşmışınızdır.

        Hele o yüzlerce kayıptan biri değilseniz; düşmemiş, kalmamış, aşmışsınızdır!

        Zaten memleketin, maşallah, aşma sorunu hiç yok…

        Bir miktar dağları, taşları “aşırma” sorunu var, ama o da aşılır!

        Diğer Yazılar