Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Belki hatırlarsınız.

        12 yıl önceydi.

        Büyük medya, büyük sermaye, cumhuriyetçi geçinenden liberallikle geçinene, çok demokratlardan kimi muhafazakâra aynı nakaratı söylüyordu:

        Tezkere geçmezse, Türkiye ekonomisini çökertecekler!

        Esasında tek tek anmak lazım ya, neyse, isim saymayayım; onlar dönüp kendi yazılarına, demeçlerine bir baksın.

        Küresel ve ulusal sermayenin, finans-kapitalin, çoğu sağcı ABD düşünce merkezlerinin nasıl sözcüsü ve hatta kuklası olduklarını bir hatırlasınlar.

        O tehdide, şantaja, kibir ve küstahlığa rağmen, halkın yüzde 80’inin karşı çıktığı tezkere…

        AKP iktidarının biraz ABD, biraz darbe, biraz kriz korkusuyla getirdiği o tezkere, oylamada serbest olan100 AKP’li ile CHP oyları tarafından reddedilmişti.

        Hem savaş, hem işgal, hem ekonomik-mali tehdit karşıtı bir tavırdı!

        Aynı zamanda Türkiye’nin tarihteki en itibarlı duruşlarından biriydi ve bütün dünyada, Avrupa halklarından Müslümanlara, çok önemli etkisi olmuştu.

        ***

        Türkiye artık o Türkiye değil.

        Ama Yunanistan artık öyle!

        Üstelik tehdit bir yana, hakikaten krizin dibine batmışken öyle.

        Küresel sermaye kurumlarının, ABD’den, IMF’den AB ağalarına kadar, baskı, tehdit, şantajlarına kulak asmayan yüzde 60 oyla dayatmaya “hayır” dediler.

        Olabilir; belki kendi ayağına kurşun sıkmıştır Yunan halkı.

        Belki daha ötesi, intihardır.

        Ama onurlu bir intihardır!

        Belki de değildir.

        Belki de bu patronların, ağaların, paşaların, efendilerin alttakileri rehin tutan, ezen, hep tehdit eden sivil-militer düzenleri, bu demokrasi ucubesi esasında böyle bir “Hayır”ı, belki kıtasal, belki küresel isyanı hak ediyordur.

        İşçi düşmanı, emek düşmanı, emekli düşmanı, köylü düşmanı bu “piyasa canavarı”, tüm dayatmalarını zenginleri, serveti korumak, kollamak adına yaptığı için, çoktan hak ediyordur.

        Zenginlere vergiyi reddedip işçinin, memurun vergisini arttırmayı dayatan, emekli maaşını budamayı dayatan; askeri harcamaların kısmak isteyen Yunanistan hükümetine IMF diliyle “azaltamazsın” buyuran adaletsizlik, küstahlık, kibir düzeni çünkü bu.

        Demokratik değil, otoriter bir sistem!

        ***

        Zaten korku o.

        Hayır’da hayır vardır”dan korkuyorlar.

        Bu isyanın, şantaj ve kriz altında bile diklenen bu cesaretin yayılmasından, İspanya’da ortaya çıkan Podemos’tan başka ülkelerde yeni isyanlara uzanmasından korkuyorlar.

        Başkaldırıdan korkuyorlar.

        Milliyetçilikler” ve nefretlerle oyalanabilen halkların küresel dayanışma ihtimalinden korkuyorlar.

        İnsanların gündelik korkuları yenmesinden korkuyorlar.

        İnsanların her gün tepelerine binen, patron, ağa, paşa, efendi, küresel sermaye, küresel finans merkezleri gibi otoritelere efelenmesinden korkuyorlar.

        İnsanların iki ayakları üstünde dikilmesinden ve hayatları ile haysiyetlerine sarılmasından korkuyorlar.

        İnsanların birbirlerine sarılmasından korkuyorlar.

        Avrupa sosyalist partilerinin, Fransız bankalarının Yunan bankalarındaki anormal menfaatlerini korumak için Yunanistan’ı tehdit eden Fransa Sosyalist hükümeti gibi “piyasa sosyalistlikleri”nin tükenip halklara yeni ufukların açılmasından korkuyorlar.

        Milliyetçilik, muhafazakârlık gibi “kimlik değerleri”ni öne çıkarıp zenginlere, kendi zenginlerine ve de kendi zenginleşmelerine hizmet eden “sağ partiler”in, bu aşağılama düzenine bekçilik eden askeri-polisiye çarkların foyasının anlaşılmasından korkuyorlar.

        ***

        İş “demokrasi, felsefe, aydınlanma, sanat”a geldi mi Yunan tarihine yapışıp kökenini orada arayan Batı, en azından binlerce yıllık “telif hakkı”nın bedeli olarak bu borçları silmeliydi!

        Yunanistan’ı Nazi çizmeleriyle ezmiş Almanya’dan, iş savaşı beslemiş diğer devletlere, Yunan cuntasıyla binlerce insanı yok etmiş CIA’ya kadar hepsi borcunu ödenmeliydi!

        Lakin bu bir “sınıf savaşı” işte.

        Bankaları, medyaları, orduları, polisleri, tehditleri ile onlar “sınıf savaşı”nı biliyor ve yapıyor zaten.

        Korkuları, ezilen sınıfların da savaşmayı yeniden yeniden öğrenmesi!

        Yunanca Hayır’ı, İspanyolca, Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca, belki Arapça olanların izlemesi.

        ***

        Bir kamyonet kasasında daha, 15 tarım işçisikadını “kaza” denen bir iş katliamına (daha) kurban veren bir halk da elbet kendi dilinde Hayır’ı da hayrı da bulur!

        10 liralık asma yaprağı yevmiyesi peşinde 15 canın birden gidişi de “kaza” değil, sınıf savaşının tezahürüdür.

        Bu sürekli ve sistemli eza, cinayet ve katliamlar tamamen sınıfsaldır.

        İnsanları günde 10 liraya mahkum edişinden bir kamyon kasasına ve toplu mezarlarına kadar!

        Hayır biraz da .bu sınıfsal felaketlere hayırdır işte!

        Diğer Yazılar