Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Memleket “Trafik Canavarı” bakımından çok hareketli.

        Başbakan tam halkı, en azından halkın bir kısmını, “Biz gidersek Beyaz Toros gelir” diye sevdiğinde…

        Bir bakıyoruz…

        Ford Focus ile Citroen” bombaları yükleyip trafik kontrollerini aşa aşa Gaziantep’ten çoktan Ankara’ya varmış.

        Şimdi hakikaten “Beyaz Toros”tan korkun.

        Çünkü “Ford Focus ile Citroen”i eylem yapmadan, canlı bombaları patlatmadan durdurmak mümkün değil!

        ***

        Seneler geçti.

        Çok yitirdiğimiz oldu.

        Bizim kuşak önce “1 Mayıs Beyaz Renault”su ile öldü veya yaşadı.

        Başbakan ile o sıra aynı üniversitedeydik.

        Bizim gördüğümüz Beyaz Renault’yu görmüş olamaz haliyle.

        Meydanın hemen arka sokaklarında gözlerim şahidimdi.

        Beyaz Toros” dediği otomobil filosunda ise elbet onun hiç sorumluluğu yok.

        Ya da şöyle diyelim:

        Kendisinin yok. Ama mensup olduğu partinin selefi de, aynı “cumhuriyetçi” olanlar gibi, nihayetinde gelip “Susurluk fasa fisosu”na park etmişti arabayı.

        Park yerinde bir baktı; “balans ayarcısı tanklar” çoktan orada.

        Susurluk’a karşı “ışık söndürme eylemi”ni, faili meçhul cinayetleri organize eden kirli devlet birimlerine karşı olmaktan çıkarıp müthiş bir manevrayla “Erbakan karşıtı” haline getiren paşalar ile devirmekte oldukları Erbakan (ve Susurluk dönemi başbakanı Çiller) sonuçta birlikte “Beyaz Toros”u kollamıştı.

        Yollamış olanların bir kısmı ise sonra bu iktidarın dostu oldu!

        ***

        Bir hakkı teslim etmeyen tarihe de ihanet eder:

        Kirli savaş” esas AKP öncesinin kanlı sayfalarıydı. Bugün “muhalif” geçinen asker, siyasetçi, bürokrat, işadamı ve gazeteci niceleri o “Beyaz Toros devri”nin aktif mensupları olarak görev yaptı.

        Yıllar sonra asit kuyularından küçük kemikleri çıkan çocuklar anlatsın size!

        Hakikaten, “süreç müreç” derken, faili meçhuller tam bitmedi ama o cehennem o haliyle bitmişti.

        Başbakan bunu bize daha sık hatırlatabilirdi elbet; şu anda yüzü, gözü, dili, hayali “barışa dönük” olsaydı.

        Şu sıra onca polisin, askerin tabutları taşınmamış olsa; onca sivil, çoluk çocuk da katledilmemiş olsaydı.

        ***

        Ama esas acı veren, insanı şaşırtan şudur ki, 13 yıllık bir iktidarın üçüncü başbakanı hala “Beyaz Toros” ile korkutabiliyor.

        Çünkü davalar açılmış olsa, kuyulardan kemikler çıkmış bulunsa bile, iktidar “Beyaz Toros devri” ile asla hesaplaşmadı.

        Ondan da vazgeçti zaten.

        Ya ciddi olaylar da artık kumpasa havale oldu…

        Ya üstü örtüldü hızla…

        Ya “devlet eleştirisi”nden gelen AKP “devlet eleştirilemez iktidarı” olunca, hepsinin mirasçısı saydı kendini.

        Kırmızı çizgili pijamayı giymek kolay değil tabii.

        ***

        Ama en vahimi zaten başlıktaki vaka.

        Ankara katliamının canlı bombaları ile eskortları, nakliyecileri hep birlikte Gaziantep’ten yola çıkmış, Pozantı’da çift polis kontrolü dahil, hepsini aşa aşa, paşa paşa başkente varmışlar!

        Polis kontrolünü gören Citroen arkadaki bombalı araca “Aşkım ben bekliyorum” diye mesaj göndermiş…

        Citroen’in “aşkı” Ford Focus kontrolü atlatmış.

        Bunun sevgi, aşk dolu mesajı da “Aşkım ben geçtim” olmuş!

        Böyle de duygusal arabalar katliam filosu.

        ***

        Profesör, başbakan, baba, dede olmuş birisi, henüz bir hafta kadar önce Citroen ile Ford “katliam” taşımış, onca istihbarat, bilgi ve sözde takibe rağmen Ankara Garı Katliamı’nı gerçekleştirmişken, tutup bir halkı, tüm halkı “Biz gidersek Beyaz Toros gelir” diye korkutmayı nasıl akıl edebilir?

        Nasıl vicdan edebilir yani?

        İnsanlar devlet gözetiminde, devlet ihmalinde, devlet birimleri refakatinde veya örgüt şiddetiyle katledildiği sürece, ticarinin ve caninin markasının ne önemi var?

        Otomobilin markası ha ANAP olmuş, ha DYP, ha SHP, ha Refah, ha 28 Şubat, ha DSP-MHP, ha AKP, ha darbe, ha örgütler!

        İster ithal oto olsun, ister yerli yersiz!

        ***

        Bir iktidar önce Citroen’i, Ford’u durdurur; sonra Beyaz Toros’un cezasını yazar.

        Hem nerede park etmiş de trafiğe çıkmayı bekliyor o Beyaz Toroslar!

        Diyanet’e siyah Mercedes, Dolmabahçe’nin 27 Nisan paşasına zırhlı Mercedes, halka ise “Beyaz Toros ihtimali.”

        İşte size trafik!

        Aşkım sen geçtin ama onca insan kan içinde yatıyor!

        BİR KİTAP DAHA RAFTAN DÜŞTÜ!

        Bu yıl meslekte iki üstat “komşum”u kaybettik. Yaşar (Kemal) Abi’den sonra Çetin (Altan) abi.

        Yaşar Abiler az ilerimizde otururdu; Küçükçekmece’nin az üstü, Basınköy, Menekşe yoluna yakın. Çetin Abiler hemen çaprazımızda. Acısını tatlısını, varillerde yakılmış kitapları çocuk gözlerle izleyecek kadar.

        Sonra meslektaş olduk, konuştuk, sustuk.

        Oturursun; böyle insanların, böyle ömürlerin, böyle kitapların bin rengini çıkarırsın; kimi sana uyar, kimi uymaz. Ama onların dili, sözü, yazısı olmadan da hayat hayat olmaz.

        Önceki Başbakan 2009’da Çetin Altan’a “büyük ödül” verirken dedi ki:

        Düşünce ağır cezalandırılmış, bedelini Türkiye ödemişti. Otoriter anlayışlara boyun eğmek yerine gerçeği söyleyen aydın ve yazarlarımızın öncülüğü büyük önem taşır. Eleştirel akıl ve eleştiriye tahammül olmadan yol alamayız. Mutlulukla ifade ediyorum ki, Türkiye Çetin Altan’ı 300 kez mahkeme kapılarına çağıran Türkiye değildir.”

        Bugünkü Cumhurbaşkanı ise onca ünlü, ünsüz kişi arasında, Çetin Altan’ın oğlu Ahmet’e de “hakaret davası” açtı.

        Sorun, Başbakan’ın da Cumhurbaşkanı’nın da kısa bir zaman diliminde “aynı kişi” olmasında.

        Balkondan sarkıp “komşular”ı da vuran 12 Mart’ı görmüştük… Bugünleri de gördük!

        Diğer Yazılar