Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gazetecilere “casusluk”la suçlanan “haber” yüzünden ağır müebbet istenen memlekette, “katliama hazırlık”ta yakalanmış canlı bombalara daha hafifi istenmiş!

        Kemal Göktaş’ın haberi derin adaletsizliğin, dengesiz terazinin bir yüzünü ortaya koyuyordu; tabii hayattaki “adaletsizlikler” bunlardan ibaret değil.

        Ama bu karşılaştırma bizi sadece irkiltir, üzerine konuşuruz, çarpıcıdır lakin şu sorunun cevabı olmaz:

        “O vakit canlı bombaya daha da ağırı veya daha iyisi, gazetecilere 15, 10, 5 yıl hapis olsaydı, kabul mü?”

        ***

        Mesele gazetecilere, habere biçilen cezanın ağırlığı değil; gazeteciliğin, haberciliğin “casusluk” denerek cezaya tabi tutulması.

        Yalan haber, hakaret, kişi haklarının ihlali gibi sık rastlanan “gazetecilik suç ve kabahatleri”nden söz etmiyoruz.

        “Doğru haber”in, haber değil, doğrudan casusluk-terör kapsamına alınmasından söz ediyoruz.

        ***

        Basın tarihinde bu “suçlama”ya en çok benzeyen vakalardan biri “Pentagon Papers” diye bilinendir…

        Olayın kendisine en çok benzeyenlerden biri de “Irangete Skandalı.”

        İkisi de “geçen yüzyıl”da tabii!

        ***

        “Pentagon Belgeleri” vakası, eski asker, aktivist, “Araştırma merkezi” mensubu Daniel Ellsberg’in 1971’de ABD’nin Vietnam Savaşı “gizli operasyon” belgelerini bulup sızdırması, New York Times’ın da yayınlamasıydı.

        Belgeler, devletin ağzından, önceki Başkan Johnson döneminde kamuoyu ve Kongre bilgisi dışındaki “kirli ve gizli savaş politikası”nı, halka ve parlamentoya “sistematik yalanlar”ı ortaya koyuyordu.

        Ellsberg de (gazete ve belgelerin verildiği gazeteci Sheehan değil) “casusluk, komplo, hükümet malını çalmak”la suçlandı; 1917 tarihli “casusluk maddesi”yle 115 yıl hapsi istendi.

        ***

        Fakat “bağımsız mahkeme” olunca işle farklı yürüyor olmalı.

        O arlara patlayan Watergate Skandalı’nın soruşturması sırasında, “Başkan” Nixon’ın “trol ekibi”nin Ellsberg’i itibarsızlaştırmak için tezgahları da ortaya çıkmıştı.

        Başkan ve Adalet Bakanı’nın doğrudan suçlaması sırasında New York Times patronu Sulzberger, “Çoktan ortaya çıkması gereken bir tarihin parçasıyız. Kimi sırları düşmana vermek manasında casusluk yapmadık. Haber yaptık.”

        Yayınından önce gazete dışarıdan önemli bir hukuk bürosuna danışmış, “yayınlamayın” tavsiyesine rağmen, gazetenin asıl hukuk danışmanı, “Anayasa’nın birinci eki basın özgürlüğü maddesi uyarınca, halkın hükümetin politikalarını bilme hakkı için yayın gazetecilerin hakkıdır” demişti.

        ***

        Senatör Gravel belgeleri, esasen alakasız olan “Kamu Binaları Alt Komitesi” gündemine ve kayıtlarına, yani “parlamento koruması”na taşıdı.

        İki önemli “muhalif” Howard Zinn ile Noam Chomsky de kayıtları kitaplaştırdı.

        Yine de bir süre sonra Times yayını durdurmuştu. Bayrağı Washington Post ile efsane yönetmeni Ben Bradlee devralmıştı. Post, “yayını durdurun” baskısını reddetti.

        Yönetim mahkemeye başvurdu ve Hakim Gurfein şu sözlerle “iktidarı” reddetti:

        “Ulusun güvenliği sadece cephede olan bir şey değildir. Güvenlik aynı zamanda özgür kurumların değerlerine dayanır. Basın; ifade özgürlüğü ve halkın bilme hakkı gibi büyük değerlerin korunmasıyla mükelleftir.”

        Yönetim Anayasa Mahkemesi’ne gitti; 3’e karşı 6 oyla, Yüksek Mahkeme de iktidarı reddedip mealen şunu söyledi:

        “Sadece özgür ve baskıya maruz kalmayan bir basın, yönetimin yanlışlarını etkin biçimde ortaya koyabilir. Basının görevlerinden biri de, yönetimin insanları uzak topraklarda ölüme gönderen kararlarındaki yanlışların ve halka söylenenlerin yalan olmasının engellenmesidir.”

        ***

        Ellsberg yargılandığı mahkemede, “Sorumlu vatandaş olarak, bu bilgilerin Amerikan halkından gizlenmesine daha fazla ortak olmamaya karar verdim. Bilerek, isteyerek yaptım ve tüm sonuçlarına katlanmaya hazırım” dedi.

        Bir süre sonra Ellsberg ve “sızdırma” arkadaşı Russo hakkındaki tüm suçlamalar “hükümetin kötü niyeti, mesnetsiz deliller” sebebiyle de düşürüldü.

        Devlet birimlerinin, suçlama dışında, bizatihi Ellsberg’in varlığını hedef aldığına dair iddialar da olmuştu.

        O sıra Prof. Samuel Popkin, bu konuda jüri önünde ifadeyi reddettiği için bir hafta hapsedilmiş, üniversitesi ise yönetime karşı akademisyene sahip çıkmıştı!

        2011’de bizzat devlet gizliliği kaldırdı; belgelerin tamamını yayınladı.

        ***

        Ellsberg tavrını Bush yönetiminin Irak işgali için bahaneleri sırasında da sürdürdü; devlet görevlilerine “iktidar yalanlarına dair belgeleri sızdırın” çağrısı yaptı, sonra “ABD’nin İran’ı işgal planlarını sızdıracak birini umut ediyorum” dedi.

        Wikileaks ve benzeri “sızdırma” olaylarının “daha iyi bir hükümet biçimine yardımcı olacağını” söyledi.

        Gandi Barış Ödülü dahil, “özgürlük ödülleri” aldı. Oğlu da gazeteci olmuştu.

        84 yaşında, hayatta. Sağlığı iyiyse belki böyle davalarda “tanık” bile olabilir!

        ***

        “Irangate” ise Reagan yönetiminin, Kongre ve kamuoyundan gizleyerek İran’a gizlice silah satıp o parayla Nikaragua’da “devrimden sonra seçilmiş” Sandinist iktidara karşı kontrgerilla finanse etmesiydi.

        Önce ABD dışında patladı haberler.

        Sonra ABD medyasında yer buldu.

        Gazeteciler değil, “iktidarın adamları” yargılandı; operasyonun başındaki subay mahkum oldu vesaire!

        Kime neyi anlatıyoruz ama, böyle işte Hakkı!

        Diğer Yazılar