Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bazen ormana bakarak ağacıı anlamaya, bazen ağaca bakarak ormanı kavramak lazım.

        Sadece ormana bakarken bir ağaca tosluyor insan; sadece ağaca bakarken ormanda kayboluyor.

        Hepimiz bir ormandayız; açıkçası ucu bucağını şaşırdık.

        Rabbimizden, milletimizden af dileyenler” de öyle. Dün sarıldıkları ağacı bugün kesmek zorundalar; dün kestikleri ağaçları ise… İşte o kısmı zor oluyor.

        Dün bize, haydin şu tarafa, ormandan çıkış ordan diyorlardı. Şimdi yok şuradan diyorlar. Bunu sık yapıyorlar.

        Bugün bir ağaçtan bahsedeceğim. Ormanı az daha anlamak için.

        ***

        Çok yazdığım konu.

        Her şey değişince, konu da aynı kalmıyor:

        1.Astsubay Özgür Örs hudut karakolunda “insan trafiği” takip ederken Işid rehine aldı. 2015’in ilk günüydü.

        2. Dört gün sonra MİT (elden) teslim aldı.

        3. Başbakan Davutoğlu müjde verdi: Milletimize, ailesine, TSK’ya geçmiş olsun. Astsubayımızı başarılı operasyonla yurda getiriyoruz.”

        4. Işid elemanları ile kimi subayın içli dışlı olduğuna dair kayıtlar da vardı.

        5. Başbakan’ın “müjde”sine rağmen, TSK onu Disiplin kararıyla ordudan attı.

        6. Yeni doğmuş bebeği, minik bir çocuğu vardı. Hepsi işsizliğe, açlığa atıldı. Bir süre a çay ocağında çalışıp onlara mama götürmeye çabaladı.

        7. Atılma gerekçesi, çok yazdım ama şimdi daha anlamlı, şöyleydi;

        Mukavemet etmeksizin terör örgütünce alıkonulmuş olmasının ulusal ve uluslararası basında yer almasının terör örgütü propaganda malzemesi olması, TC ile TSK’nın itibarının zedelenmesi.”

        ***

        Örs’ün avukatı Erkan Akkuş Yüksek Disiplin Kurulu’nda savunma yaparken, aynı Başbakan’ın, Musul Konsolosluğu’nu devletin emriyle, elden “mukavemetsiz” Işid’e teslim edip rehine düşen polis veya sivil görevlileri, Konsolos’u alnından öperken çekilmiş fotoğrafını gösterdi.

        Afalladılar belki ama oralı olmadılar.

        Akkuş, darbeden hemen önce 9 Temmuz’da da Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne “iptal” başvurusu yaptı. Reddettiler.

        Sonra darbe girişimi oldu.

        Şimdi Akkuş yeni dilekçe yazdı, “iptal” için.

        Öyle ya, o Yüksek Disiplin Kurulu ile AYİM üyelerinden kimi ihraç edilmiş, gözaltına alınmış veya tutuklanmıştı!

        Belki istisna vardır ama, öylelerinin yeni sıfatı, en azından zanlı olarak “terör örgütü üyesi”ydi!

        Şimdi ne olacak Komtanım?

        Ne yapılması gerekli Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın Milli Savunma Bakanı?

        ***

        Başka bir sorun da var artık. Dilekçede “maalesef” o husus da yer aldı:

        15 Temmuz gecesinden sabaha kadar; TSK en üst kademesi, başta Genelkurmay Başkanı, 2. Başkan, Kuvvet Komutanları, adı “Terör örgütü üyesi” olarak tescil edilen yaverler, subay, astsubay ve generallerce “rehin” alındı. Alıkonuldu.

        Bildiğimiz kadarıyla o gece karargahlarda anında ilk (ve tek) mukavemet eden, Özel Kuvvetler’i ele geçirmek isteyen generali alnından vurup delik deşik “şehit” edilen Ömer Astsubay’dı!

        Şimdi “Terör örgütü” Işid’in “mukavemetsiz rehin aldığı” Astsubay Örs için TSK’nın verdiği “Ordudan atma” kararı gerekçesini bir daha okuyabiliriz:

        Terör örgütü tarafından mukavemet olmaksızın alıkonulup ulusal ve uluslararası basında terör örgütü propagandasına malzeme olmak, TC ve TSK’nın itibarını zedelemek.”

        ***

        Bilmiyorum son Şura’da, Jandarma ve Genelkurmay 2. Başkanlığındaki değişim hariç yerinde kalan komutanlar artık Örs Davası’na nasıl bakar?

        Onlar kalıyorken, o neden atılmıştır?

        O atılmışsa, onlar nasıl kalmıştır?

        Onlar kalıyorsa, onu atanların bir kısmı “terör örgütü zanlısı” ise o şimdi ne olacaktır?

        ***

        Hazır soruyorken, bir küçük soru daha.

        Yok, Ümit Kıvanç’ın önemli yazısındaki gibi “Peki bu darbe girişiminin başı kimdi? Pensilvanya bir yana, kim oturacaktı en tepedeki koltukta?” değil.

        Sorum şu: Nasıl oldu da hepinizin avukatı aynıydı?

        Darbeden tam bir yıl önce “Böyle bir rezalet de var” diye yazmıştım. Bana, hakkını arayan astlara, avukalarına, emeklilere, web sitesine dava açan; Kıbrıs’ta astını darp ettiğini yazdığım olayın üstü örtülüp Şura’da general yapılmış, gittiği yerde de iki astını iki dudak arası kovmuş birisinin avukatı…

        Aynı zamanda önceki ve şimdiki Genelkurmay başkanları, 2. Başkan, Kuvvet Komutanı, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanı ve… şimdi “Darbe planlayıcılarından” denen Genelkurmay Adli Müşaviri ile “MİT TIR’larını durduran general”in avukatı hep aynıydı.

        O yazıdan sonra, en üst komuta kademesinin avukat değiştirmiş olduğu açıklandı. Tamam.

        Memlekette öyle olmasa da, kimse avukatı zanlı diye müvekkilini suçlu, müvekkil zanlı diye avukatını suçlu sayamaz.

        Not olarak düşeyim o zaman: Şimdi o astları derdest eden general de, o avukat da “darbe zanlısı.”

        Benim anlamadığım, nasıl oluyor da böyle oluyor Paşam?

        Diğer Yazılar