Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        - Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir özdeyişi partimizin temel ilkelerindendir.

        - Temel insan hak ve özgürlükleri, insanlığın yüzyıllar boyu süren mücadeleleri sonucu elde edilmiş kazanımıdır.

        - Bu özgürlüklerin düzeyi medeni bir toplum olmanın göstergesidir.

        - Medeni dünyanın bir parçası olan Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler açısından hak ettiği konuma getirilmesi, toplumumuzun da beklentisidir.

        - Bir toplumdaki en önemli güven unsuru, toplum içinde yaşayan bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna olan inançlarıdır.

        - Bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik bir siyasi rejimin toplum tarafından benimsenmesinin, toplumsal barış ve huzurun temel şartıdır.

        - Demokrasi, hoşgörüye dayanan bir sistemdir.

        - Vatandaşların bir kısmının daha üstün hak ve özgürlüklerden ya da ayrıcalıklardan yararlanması mümkün değildir.

        - Yarışı kazanmak ve iktidara gelmek, çoğunluğun iradesini mutlaklaştırmaz.

        - Çağdaş demokrasinin en çok önemsenen niteliklerinden biri, çoğunluğun hiçbir şart altında temel hak ve hürriyetleri tartışma konusu yapmaması ve azınlıkta bulunanların hak ve özgürlüklerine saygılı olmasıdır.

        - Azınlıkta kalan görüşlerin ve muhalefet hakkının Anayasa ile güvence altına alınması demokrasinin çoğulcu niteliğini pekiştirir.

        - Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Paris Şartı ve Helsinki Nihai Senedi olmak üzere, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin insan hakları alanında getirdiği standartlar hayata geçirilecektir.

        - Partimiz bütün vatandaşların özgür haber alma ve düşüncelerini yansıtma hakkını esas kabul eder.

        - Çağımız demokrasilerinin vazgeçilmez koşullarından biri özgür medyanın varlığıdır.

        - Başta Anayasa olmak üzere, medyaya ilişkin tüm yasal çerçeve ele alınarak, medyanın ifade özgürlüğüne getirilen ve demokratik toplum düzeninin gerekleri ile bağdaşmayan yasak ve cezalar kaldırılacaktır.

        - Yazılı ve görsel medyanın özgürlükleri titizlikle korunacak ve tekelleşmeye fırsat tanınmayacaktır.

        - Medyayı denetleyen kurumların objektif kriterlerle hareket etmesi sağlanacak, medya üzerinde siyasi baskı aracı haline gelmeleri engellenecektir.

        - Sansür ve benzeri kavramların tanımı şüpheye mahal bırakılmaksızın tamamen sivil inisiyatif tarafından belirlenecek ve önlemler de yine siyasi iradenin dışında alınacaktır.

        - Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı bütün unsurlarıyla gerçekleştirilecektir.

        - Düşünce ve ifade özgürlükleri uluslararası standartlar temelinde inşa edilecek, düşünceler özgürce açıklanabilecek, farklılıklar birer zenginlik olarak görülecektir.

        - Başta düşünce, ifade, inanç, eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlükleri olmak üzere bütün sivil ve siyasi özgürlükleri çoğulculuğun, barış ve uzlaşmanın temel şartı görüyoruz.

        ***

        Sözümüzle özümüzün bir olduğunu en iyi halkımız bilmektedir!

        ***

        AKP ya da AK Parti yola bu “sözler”le çıktı.

        Beraber yüründü bu yollarda ama anlaşılan en çok o sözler ıslandı yağan yağmurda.

        Çünkü kimi suya sele kapıldı; kimi zatürree oldu, kimi yağmurdan sonra kavruldu, kurudu, çürüdü!

        Çünkü, bir bakar mısın Kamil:

        Temel ilkemizdir... Temel şarttır... Mutlak irade olmaz... Hiçbir şart altında temel hak ve hürriyetler tartışılmaz... Esas kabul eder... Özgür medya... Yasak ve cezalar kalkacak... Siyasi baskı engellenecek... Sansür yok...

        Ve bilirsin, sözümüzle özümüz birdir!

        ***

        Bugün gazetecilerin, yazarların (da) hemen içeri atılabildiği, basın kartlarının hüküm olmadan iptal edilebildiği, “farklı, azınlık” onca “öteki” TV ve radyonun baskınlarla kapatılıp çalışanları işsizliğe atılırken, mütevazı araç gerecine el konduğu bir “turbo program”a geldik!

        Başbakan’ın “OHAL millete karşı değil, devlete karşı” diye duyurduğu düzende.

        Elbette “hain, kanlı darbe saldırısı” oldu; elbet bu “olağanüstü hal”dir...

        Ancak darbeci paşaları, darbeci denen polis, savcı ve hâkimleri filan İMC veya benzeri TV ile radyolar mı koydu oraya?

        Bir iktidar (ve devlet) en az 10 yıl kendi sorumluluğu, hatta bir dönem bilgisi ve desteği altında büyümüş “ur” varsa önce kendi beynini, bedenini mi ameliyat eder yoksa alakasız onca insan, kurum ve fikrin de dilini, dudağını, elini, kolunu mu koparır?

        ***

        AKP’liler yukarıdaki maddeleri okusun lütfen.

        Bir iktidar kendi “öz”ü, kendi “söz”ü diye ilan ettiği onca ilkeyi, yani bizzat kendisini bile ancak bu kadar çiğneyebilir.

        Bir iktidar, yolculuğunun temel beyanlarına bu kadar aykırı bir yere varabilir mi?

        “Darbeciler, teröristler” onu bozmuşsa... O vakit amaçlarına ulaşmış olmuyorlar mı?

        Ne diyordu AK Parti:

        Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir!

        İşte o yüzden AKP’liler de özgür değil ve galiba esas onlar özgür olmadıkça kimse özgür olamayacak!

        Diğer Yazılar